Hurda otomobillere sıfır kilometre vergi

Haberin Devamı

Eskiden yaşlandıkça arabanın tadı kaçardı ama hiç değilse vergisi azalırdı.. Şimdiki racona göre araba yaşlandıkça vergisi de artacak.. Artık satmaya kalksan alacak enayi bulamazsın.. Denize atsan onun da cezası var..

Hükümet adamlarının ağzına bakıyorum.. Ekonomik gidişatımız o kadar iyi ki cümle âlem bize hayran..

İleri yaşında futbola heveslenen Maraşlı Ökkeş’in sportif gidişatına yüzde yüz uyar..

Liseden arkadaşım olan Maraşlı Ökkeş biri kendisine “Nasılsın?” diye sordu mu hemen “Formun zirvesinden uçuyrik..” cevabını yapıştırırdı..

Hükümet adamları da öyle.. Gidişatımız nasıl?

“Formun zirvesinden uçuyrik..”

Sıkıyorsa itiraz et, anında fırçayı yersin..

Ökkeş’in futbol politikası öyleydi.. Lise ikide futbola heveslenmiş, ayağı ilk kez o yaşta topa değmiş.. Öyle sevmiş ki futbolu, sabah akşam top peşinde..

Çıkarabilirsen çıkar Ökkeş’i sahadan..

Üç dört sene çakmış.. Lise ikiye gelene kadar Anadolu’da beş okul değiştirmiş..

***


Ökkeş bizden dört beş yaş büyük, vücudu da hilkatten heybetli.. İri yarı olması bir yana, kemik yapısına bakarsan sınıf arkadaşlarından beş altı yaş büyük sayılır..

Fazladan gözü kara bir belalı..

On kişinin arasına dalıyor, tekme yumruk hepsini dağıtıp, burnu kanamadan çıkıyor..

Fiziki şartları ile “Formun zirvesinden uçuyrik ağalar..” cümlesiyle ifade ettiği ruh hâlini birleştir.. Ondan sonra sıkıyorsa Ökkeş’i futbol sahasından çıkar..

Tıpkı “Seyrek bıyıklı asabi şahsiyete..” kimsenin seninle oynamak istemiyoruz, diyememesi gibi..

O yüzden onun söylediklerini de hükümete diktiği adamların “Oturdukları yer ahır sekisi.. / Söyledikleri saray türküsü..” tarifine uyar laflarını da itirazsız dinliyoruz..

“İleri demokrasi” uygulaması sayesinde dilimiz korkudan içeri kaçmış, anladıkları filan yok..

ZAM MUCİTLERİ

“Seyrek bıyıklı asabi şahsiyetin” kendisinde de başımıza diktiği “zam mucidi” hükümet adamlarında da bir Ökkeş rahatlığı var..

Suskunluğumuzu “edebimize” saydıklarından akıllarına estikçe “Daha yer var..” deyip palanımıza yük üstüne yük vuruyorlar..

Son numaraları da eski model arabalardan daha fazla vergi alma projesi..

Enerji Adamı açıkladı..

“Eskiyen otomobilin vergisi artacak..”

Niye? Kulaklarına gelmiş ki Batı dünyasında öyle yapıyorlarmış.. Havayı, çevreyi neyim kirlettiğinden, artırılan vergi bir nevi kefaletmiş..

Kim verdiyse ona bu akılları bilmiyorum ama sebebi kimse boynu altında kalsın..

Bir kere o öyle değil.. Benzinin türüne ve havayı kirletme oranına göre fazla vergi aldıkları doğrudur.. Ama arabanın gözü hurdalığa bakar oldukça vergisi artmaz..

Köşe yazarı esnafı yazıyor, çiziyor.. Aldıran yok.. Zaten amaç Avrupa Birliği standartlarını kovalamak değil.. Ahalinin suyunu çıkarmak..

Bu işten kaçış da yok..

Sıfır kilometre araba alıyorsun.. Özel Tüketim Vergisi..

İkinci el, umre çağına gelmiş araba alıyorsun.. Hurdalık Vergisi.. (Henüz icat ettikleri son vergiye fiyakalı bir isim bulamadıkları için bununla idare edin..)

Gel de şimdi Şair Eşref’e kızma..

***


Sultan İkinci Abdülhamid iktidarında; Kırım ve Doksan Üç Harpleri ile bize kadar ulaşan, yiğitlerimizi kırıp geçiren zührevi hastalıklara savaş açmıştı..

Çaresi ne? Sormuş, araştırmış.. Sonunda fahişeleri Batı’da yapıldığı gibi genelev bünyelerinde kayda bağlamıştı..

Böylece hem sağlık denetiminden kaçamayacaklar hem de müşteriden fiş karşılığı para alacaklar, o paralardan kesilen rüsum da hazineye kalacak..

Sultan’ın sıkı muhaliflerinden Şair Eşref fırsatı kaçırır mı? Oturdu ünlü dörtlüğünü yazdı..

“Vergi miktarını ol mertebe arttırmalı ki.. / Sahib-i servet olanlar züğürt kalmalı.. / Yalnız fahişeler vergisi haksızlık olur.. / Evlilerden de seviştikçe(*) rüsum almalı..”

(*) Müeddep bir köşeci olduğumuzdan Eşref’in burada kullandığı lafın aslını yazmadık..

ŞİİRİN GÜCÜ..

Gariban Abdülhamid.. O devirde doğru dürüst bir basın olmadığından “yandaşını” nereden bulsun da bu propagandaya karşılık versin?

Kendisine yapılan pek çok haksızlık gibi bu vergi şikâyeti de üzerine kaldı..

Sonradan yapılan tarih çalışmaları gösterdi ki Sultan Abdülhamid’in otuz üç yıllık iktidarı, son iki yüz senemizin vergi açısından cennet yıllarıydı..

Lakin istatistikler şiirin gücüne karşı koyabilir mi? Şair Eşref’in dörtlüğü kaldı aklımızda..

Şairin “Vergi miktarını ol mertebe arttırmalı ki / Sahib-i servet olanlar da züğürt kalmalı..” mısraları bugünkü yüksek ekonomik performansın bire bir karşılığıdır..

Yalakalık adına yapılan ekonomik haberler, gerçeğin üzerini kapatamıyor..

Seksen günde benzin 30 kuruş zamlanmış.. Güya çaktırmadan.. Sonra bakmışlar ki ülkenin benzin satışlarında yüzde on üçlük azalma var..

Benzinin litresi beş liraya giderken, pahalılıkta bize ait dünya rekorunu belli ki bir daha kıracağız.. Daha az benzin satıp daha az dolaylı vergi tahsil edeceğiz..

“Sahib-i servet olanların züğürt kalma eğilimi” ise bankaların performansına yansımış..

Banka tasarrufları görülmemiş düzeyde düşüş göstermiş..

Yani millette bankaya koyacak para, depoya koyacak benzin kalmamış..

O zaman Enerji Adamı’nın icat ettiği “Eski Araba Vergisi”nin sebeb-i hikmeti anlaşılıyor..

Hükümet adamlarının yön verdiği ekonomi “formun zirvesinden uçtukça..” çakılmaması için yeni vergiler icat etmek gerekiyor..

***


Sırada ne var acaba?

Benim aklıma gelen Marmara’dan Akdeniz’in öteki ucuna kadar uzanan yazlıklar..

O yazlıkçılar denize girmiyor mu? Girerken hangisi önceden duş alıyor?

O zaman çevrecilik adına “Denizi Temiz tutma Vergisi”nin icadı akla yatkındır.. Önce bunun vergisini koyarsın..

Bir eyyam sonra “Eski yazlıklara daha çok vergi..” deyip gelirini ikiye katlarsın.. Koyundan daha mülayim olduğumuzdan sesimiz çıkmaz..

Yonca var mı yonca? Taze yonca?

DİĞER YENİ YAZILAR