Halk otobüsü tadında Salvador Dali sergisi

Haberin Devamı

Dünyanın en makbul ressamlarından ünlü Salvador Dali on iki taş baskısı resmi ve çok sayıda sulu boya çalışmasıyla İstanbul’dan geçti.. Sergisine öyle bir doluştuk ki hem resme doyduk hem de halk otobüsüne binmiş gibi olduk..

Allah Salvador Dali’yi ayağımıza kadar getirenlerden de seyrettirenlerden de razı olsun..

Sergisini gidip gezmesem de aynı duayı ederdim.. Bende öyle bir “sürrealizm bilinci” vardır yani..

Lakin “hanımefendi” zorlayınca iş değişti..

“Dali’nin resimleri burada.. Sen oturmuş Bank Asya’dan Tavşanlı Linyitspor maçı seyrediyorsun.. Hiç Anlamıyorum..” söylenmeleri motivasyonum oldu..

Bana göre “ikinci lig” diye bildiğimiz Bank Asya’nın maçları daha sürrealisttir..

Top ayağındayken adama öyle bir girerler ki yüzünün acıdan aldığı inanılmaz şekilleri Salvador Dali hayal bile edemez.. Tribünler ise Fellini’nin film setleri gibidir..

Gel de bunu “hanımefendiye” anlat..

Tavukla tartışan solucan sendromu yaşamamak için boynumu kırıp, sergiye gittim..

***


Üstelik serginin de son günüymüş.. Resimleri gördük, gördük.. Tersi olursa entelektüel aşağılanma..

Sergi Tophane’deymiş..

Eski Tophane-i Amire binasında.. Burası Fatih Sultan Mehmet şehri fethettikten sonra inşa edilmişti.. Top dökümleri, barut imalatı ve gülle yapılırdı..

Cumhuriyet döneminin eskiye düşman şehircilik anlayışı sayesinde çevresinde ne var ne yok yıkıldı, kalan bina da Mimar Sinan’ın adını taşıyan Güzel Sanatlar Akademisi’ne verildi.. Onlar da Kültür Merkezi yaptılar..

Kültürümüz öyle çok ki ne kadar çok merkez yaparsak yapalım kafada biriktirdiklerimizi taşımıyor.. Fazlası bünyeye yük oluyor..

BİLET KUYRUĞU

Mecburi kültür hizmetimi tamamlamak üzere geldiğim Tophane’nin trafiği malzm.. Önce arabana yer bulacaksın.. O işi Salvador Dali üzerinden ekmek çıkarmaya niyetli “kültür değnekçileri” hallediyor..

Bereket versin, İstanbulumuz’un böyle iyi bir yanı vardır.. Hizmete ihtiyaç duyuldu mu anında sektörü oluşur.. Ekmek arası balık mı yedin? Elinde ibriği ve sabunuyla biri bitiverir yanında..

Temizliği dert etmezsin..

Sen arabayı nereye tıkmalı, diye avallaşmış bakınırken değnekçi başımda bitiverdi.. Arabayı o hengâmede park edip, on lirayı hemen mahsup etti..

Anahtarı da elime tutuşturdu.. Bundan sonrası içeri girebilmek..

Tophane-i Amire binası Karaköy’e giderken yolun sağında kalıyor ve istinat duvarı ile destekli bir yükseltinin üzerinde.. İçine girmek istiyorsan taş merdivenleri tırmanacaksın..

Dali’yi görmeye gelenlerin oluşturduğu bilet kuyruğu ise merdivenleri dolana dolana inip yola kadar taşıyor..

Merdivenler bir buçuk metre eninde.. Sirkülasyon çok.. İnen çıkan üst üste.. Bu yetmiyormuş gibi bilet gişesini de merdivenin dönüş yaptığı sahanlığa kurmuşlar..

Güvenlikçi kulübesi gibi bir şey..

Ancak “Askeriye nizamiyesi” gibi geçit vermiyor.. Çünkü gişeden arta kalan yer yetmiş santimi biraz geçer..

Bilet kuyruğu, artı sergiyi gezip dışarı çıkmak için inenler ve sergiye girmek için yukarıya çıkmaya çalışanlar..

Hepsinin buluştuğu yer ise bu yetmiş santimlik aralık.. Kurban olsunlar organizasyon yeteneğimize..

Önce bilet kuyruğuna girdik..

***


Bilet kuyrukları bizde, insan kısmının sinirlerinin test edildiği psikolojik er meydanıdır.. Sıran gelene kadar her şeye sinirlenirsin..

Silah ruhsatı almak isteyene veya ehliyet için gelene hastanelerde “psikolojik test” eziyeti yapmaya gerek hiç yok..

Doktor raporu için geleni sok kuyruklardan birine, beklerken sapıtmamışsa ver raporunu..

Batılı kuyruğa girdi mi ip gibi uzun sıra oluşturur.. Biz ise arka arkaya dizilmeyiz, öbek oluştururuz..

KUYRUK GENİ

O da kuyruktur bu da kuyruktur.. Onlarınki fare kuyruğu gibi incecik durur.. Bizim insanımızın yaptığı ise Erzurum’un mor koyununun yağlı kuyruğuna benzer..

Bunu çözebilen bir sosyolog çıkmamıştır..

Bir başka alışkanlığımız ise gişeye kadar cümbür cemaat gitmemizdir..

Sergiye dört kişi mi geldi? Biri kuyruğa girsin, diğerleri açıkta bir yerde onu beklesin değil mi? Bizde bu olmaz..

Dört kişi gelinmişse dördü birden kuyruğa girerler, gişede biri parayı öderken diğer üçü onu dikkatle gözlerler..

Bilim dünyası çok uğraştı ama daha bunun da genini bulamadı..

Neyse ki çok sürünmeden aldık biletimizi.. Tam bilet on lira, öğrenciye beş lira.. İki kol merdiven daha tırmanıp içeri girdik..

Tophane-i Amire’nin yüksek kubbeli dik dörtgen binası ana baba günü.. Bir güvenlik kapısından girdikten sonra içeriye vasıl oluyorsun ve seni “Fotoğraf Çekmek Yasaktır..” levhaları karşılıyor..

Doğal olarak bizim sanatsever insanımız (ben dâhil) bu uyarıyı “Fotoğraf Çekmemek Yasaktır..” diye algılıyor ve içeri giren besmele çekmeden deklanşöre basıyor..

Fotoğraf makinesi olmayanların da çok marifetli cep telefonları var ki zaten bu sayede herkes “sosyal medya” paparazzisi kesilmiş başımıza.. Kaçış yok..

***


Binanın girişinden sağa kıvrılıyorsun.. “Seyre durmuş” sanatseverlerin kuyruğu burada başlıyor..

Duvarlarda önce Dali’nin “Sürrealizm İzleri” temalı resimleri başlıyor.. Onları “İlahi Komedya” temalılar takip ediyor..

En sonda da yemek temalılar var ki resimlerin altına isimlerini yazanlar bunu “Gala ile Akşam Yemekleri” olarak isimlendirmişler.. Yanlış!

Gala resimlere ilham veren kadının ismi.. Salvador Dali’nin avradı oluyor.. Rivayete göre Dali kadına deli gibi âşıkmış.. Önüne gelenle yatması da aşkındanmış..

Yer bitti..Yukarıda resimlerin isimlendirilmesi için “Yanlış!” lafını ettik ama açıklayamadık, serginin halleri ile birlikte bunları anlatması yarına kaldı..

Yemek resimleri “litografi” tekniğiyle yapılmış taş baskılardı..

Bunlara dair de ukalalık edemedik.. Kısmetse yarın eksiğimizi gediğimizi tamamlarız inşallah!

DİĞER YENİ YAZILAR