Yakın geçmişin bel altı halleri..

Haberin Devamı

Bildiğiniz gibi yazarınız her türlü sosyal olayın sebebini “kadını meselesi” olarak açıklar.. Argosu (karı meselesi) olarak dillendirilir.. Küresel ısınmanın da Kıbrıs Meselesi’nin aslı da budur.. Nedense (!) ciddiye alınmayan bir tezdir..

Napolyon’un edep yeri hislendiğinde yedi santimi ancak buluyormuş..

Rekoru bu yani..

Bu faydalı bilgiyi durduğum yerde azıttığımdan değil, bir şeyin altını çizmek için verdim..

Napolyon’un erkekliği üzerine bin iki yüz otuz bir akademik çalışma yapılmış.. Bu rakam en az on yıl öncesinin..

Bizde ne bir padişahın ne bir siyasetçinin “erkeklik performansı” üzerine tek bir araştırma yoktur..

Yazılmaz.. Konuşulmaz.. Hatta orada burada dedikodusu bile edilmez..

O yüzden de bir memleket büyüğünün siyaseten şaha kalkıp, başını kaldırdığında bunun yatak odasındaki halleri ile bir ilgisi olup olmadığını asla bilemeyiz..

***


Kalkınmaya, Batı’ya yetişmeye niyetlenişimizin hikâyesi neredeyse iki yüz yıl..

Ve bunu bir türlü beceremiyoruz.. Sorularım şunlar:

“Kalkınmayı beceremeyişimizde liderlerimizin hayatına giren kadınların payı ne?”

“Memleket büyüklerimizin vizyonu ile yatak odası performansı arasında bir ilişki var mı?”

“Memleket büyüklerinden birinin evliyken başka bir kadına âşık olduğunu hiç duydunuz mu?”

AÇIKLANAMAZ

Sultan Birinci Abdülhamid sekiz yıl tahtta kaldı.. Tarihçiler reformcu bir padişah olduğunu söylerler..

Aklından geçirdiklerinin çoğunu hayata geçiremeden göçüp gitti..

Adı aklıma düştüğünde içim sızlar.. Sebebi, haremindeki bir cariyeye âşık olması ve sekiz sene dil döktüğü halde kadını yatağa atamaması..

Sevgili arkadaşım Murat Bardakçı, enteresan bir çalışma yapmıştı..

Birinci Abdülhamid’in o imansız cariye için dil döktüğü mektupların bazılarını yayınlamıştı..

Yedi iklim, on dört denizde hükmü geçen koskoca bir padişahın fallik bir cariyenin kaprisleri karşısında nasıl aciz kaldığını okumuştuk..

İstese o cariyeyi yatağa bağlatıp her gece saat saydırırdı ama yapmadı..

Cariye de imana gelmedi..

İmparatorluğun bir kapris yüzünden kaybı en az on senedir..

Erkeğin her türlü davranış sapmasını yazı konusu yapan medya duduları gelsinler bu olaya bir mana versinler şimdi..

***


Tanzimat’ı ilan eden Sultan Abdülmecid’in başı da kendi kızları ve karıları ile beladaydı..

Sarayın kadınları “harcama” konusunda azıtmıştı.. Rafia Sultan’ın hayatına dair bir çalışma var ki bu, azıtmaların ne boyuta geldiğini gösterir..

Koca Sultan’ın yatak odası derdi yoktu ama kadınların hazineyi tırtıklaması ile baş edemiyordu..

Sonunda kendi de içkiye düştü.. Zaten mikrofobisi vardı.. İki hizmetli sürekli olarak arkasında leğen ve sabunlu bez gezdirirlerdi..

O da kadınların elinden çeke çeke göçtü gitti..

İmparatorluğun saray kadınları yüzünden kaybı en az otuz senedir..

BATIRDI BİZİ..

Oğlu Sultan Abdülaziz inadına aslan gibiydi.. Baş pehlivanlarla güreşir, bileği bükülmezdi..

İmparatorluk dışına çıkan, resmi ziyaret için Avrupa’ya giden ilk padişah odur..

Paris’e gittiğinde Üçüncü Napolyon’un karısına gönlünü kaptırdı.. İmparatoriçe Öjeni’ye olan vurgunluğundan ne yapacağını bilemedi..

İadeyi ziyaret için İstanbul’a gelen imparatoriçe için Çırağan Sarayı’nı yaptırdı..

Milyonlarca altın bu ziyaret için yapılan saraylara, kasırlara gitti..

Skor var mı bilmiyoruz?

Bildiğimiz bu harcamalar maliyeyi batırdı.. Maliye batınca padişah askeri bir darbe ile devrildikten başka öldürüldü..

Ölüm raporu intihardır ama Ergenekon İddianamesi kadar inandırıcılığı yoktur..

***


İkinci Abdülhamid, tahta çıktığında yılda yirmi beş milyon lira ile dönen Osmanlı Maliyesi’nin dört yüz milyon liradan fazla borcu vardı..

İkinci Abdülhamid kadından yana dersini en iyi almış padişah oldu..

Sekiz nikâhlı karısı vardı.. Elbette kullanılmayan bir de haremi.. Ama padişah aynı anda iki kadınla birlikte olmadı..

Karılarından biriyle yaşarken diğerlerini kenarda tuttu.. Hizmeti sıraya soktu..

O bile karılarından yana nasibini almıştır.. Yıldız Sarayı’nın bahçesi içinde kaldığı eve, karılarından biri tarafından gecenin bir vakti sokulmamıştır..

YAKIŞIKLI PAŞA

Vahdettin’in de âşık olduğu bir kadın için aracılık umduğu ablası Media Sultan’a yalvarıp diller döktüğünü biliyoruz..

Çok şükür muradına ermiş..

Ancak herkes o kadar talihli değilmiş..

Temsil Enver Paşa, daha paşa değilken; delibozuk bir ihtilalciyken saraydan Naciye Sultan ile evlenmeye niyetlendiğinde rakibi Mustafa Kemal’di..

O zamanlar İstanbul’da Enver ile Resneli Niyazi’nin kartpostalları elden ele dolaşıyor..

İki ihtilalci dağda rastlayıp kendilerine alıştırdıkları geyiği de getirmişler İstanbul’a.. Kartpostallarda o geyik de var..

“Meşrutiyet geyiği” olarak bilinen hayvan demokrasi geçmişimizin önemli bir figürüdür..

Şişli’de beş kuruşa teşhir edildiği bir apartmanın bodrum katında unutulup ölmüştür..

Her heyse..

Naciye Sultan iki talibi arasından Enver’i seçmiş.. Sebep mi? O devrin “güzel erkek” kavramına Enver’in daha çok uyması..

Mustafa Kemal bu günlerin yakışıklısı.. O devirde toparlak yüzlü, al yanaklı erkekler güzel bulunuyor..

***


Cahil kadınlar nedense toparlak yüzlü erkekleri severler.. Kendimden de biliyorum.. Okul görmemiş kadınlar arasına düştüğümde Antonio Banderas muamelesi görürüm..

Naciye Sultan’ın tercihi yüzünden Enver ile Mustafa Kemal’in arası bir türlü düzelmedi..

Kıskanç bir erkek olan Enver hayatı boyunca bu rakibinin, karısına talip olduğunu hatırladı..

Ne kadar zaman kaybettiğimizi bilemem ama siyaseten sonuç Anadolu’nun işgali oldu..

Birileri bu işlere el atmalı..

Benim gibi yetkisizlerin “Pussy Power” dedikleri bu olayın sosyolojik boyutlarını iyice didiklemeli..

DİĞER YENİ YAZILAR