Bizimki tıkma akıldır.. Menzili yedi adımdır..

Haberin Devamı

Madem “ahalimiz ne kadar akıllı?” veya “gerzeklik oranımız kaçta kaç..” tartışmasını açtılar.. Ben de kıyısından katkıda bulunayım.. Doğal olarak kendimi akıllılar safına koyduğumu bu ifadeden anladınız da doğru mu acaba?

Türk basınının Piri Reis’i ve Ampul Partisi’nin gayri resmi yayın organında bir tartışma başlatıldı..

“Ahalimizin aklı ne kadar?” tartışması..

Gazetenin Yayın Müdürü ve seçkin yazarları tartışmaya dair fikirlerini söylediler..

Geçtiğimiz pazar gününün ekinde zevkle okuduk..

Hepsi dersini iyi çalışmış.. Zekâ ve IQ (Uluslararası zekâ ölçeği) olayına dair ne kadar araştırma varsa internetten taramışlar, okumuşlar..

Okuduklarından enteresan bazı sonuçlar çıkmış..

Temsil bizim gençlerin “matematik problemi çözmekte” araştırmaya konu olan otuz küsur gelişmiş ülke arasında sondan ikinci olması gibi..

***


Normaldir.. Bizim matematik algımız bakkal hesabına eşit olduğundan, dört işlemin bir adım ötesi kafamızı dehşetli karıştırır..

Ümmühan Abla’nın kafasını karıştırdığı gibi..

Ümmühan Abla, yerel deyişle “Umman Abla” torununun durumunu görüşmek için okula çağırılmış..

Okul dönüşü Esma Bacı’ya denk gelmiş.. Bacı da meraklı, sormuş:

“Umman aba, nerden geliyon?”

“Mettepten.. Torunun halini deyverdi hoceleri..”

“Nasılmış oğlanın hali?”

“Valla ne bilem.. Oğlan oplamada eyiymiş emme otomatiktan zayıf dedilee..”

PİŞTİ OLMUŞ!

Alın işte.. OECD Eğitim Araştırması Raporu ile Ümmühan Abla’nın hocalardan aldığı rapor pişti oldu mu size?

Oğlan “oplamadan” (Hoplamadan) iyiymiş.. Yani Beden Eğitimi notu geçer.. Lakin “otomatikten” zayıfmış.. Tercümesi matematiği berbat!

OECD raporunun devamı var..

“Bizim gençler okuduğunu anlamada sondan ikinci..”

Bakın, raporun burasını katiyen dert etmiyorum..

En azından gençler ile yetişkinler arasında bir paralellik durumu, bir devamlılık hali var..

Bu bizim ezeli derdimiz olduğundan bünyede gaz yapmaz.. Vaktiyle şairin biri bu özelliğimize son noktayı bir dörtlükle koyuvermiş..

“Bizim millet bir tuhaftır.. / Her bir lafı kaldırmaz.. / Yumuşak dersin kızar.. / Yatırıp öpersin aldırmaz..”

Son yirmi yılda bu sorun bence hafifledi..

Okuduğunu tam anlamama hâli belki bir önceki kuşakların sorunuydu..

Okuma meselesini en aza indirgediğimizden, kimse doğru dürüst bir şey okumadığından artık “algılama” sıkıntısı çekilmiyor..

Tek sıkıntımız aldığımız yeni bir cihazın kullanma talimatnamesini okurken çıkıyor.. Onu da malı satan şirketlerin servisleri hallediyor..

***


Aslında bu tartışmayı fiştekleyen merhum Aziz Nesin olmuştu.. Müjdat Gezen’in tanıklığına göre İzmir’de bir panelde hınzırın biri ayağa kalkmış..

Destur isteyip “Size göre bizim ahalinin ne kadarı aptal?” deyivermiş..

Aziz Bey de “Yüzde altmışı aptaldır..” deyip savuşturmuş soruyu..

Panelden sonra yakınları ile sohbet ederken biri “Niye yüzde altmış dediniz?” diye sorunca Aziz Bey gülmüş..

“Aslında yüzde doksan iki diyecektim, dilim varmadı..”

O yüzde doksan iki 12 Eylül İhtilâl Anayasası’na “evet” oyu verenlerin oranı..

Dönemin hassasiyetinden ötürü işi oralara vardırmamış..

ŞU IQ MESELESİ

Bir Alman sosyolog yıllarca yaptığı çalışmalardan sonra Avrupa’nın zekâ haritasını çıkarmıştı..

Almanya’nın 107 IQ ile birinci olduğu skalada, biz 90 IQ ile gerzekler kategorisinde kalmıştık..

Doğal olarak “Böyle bir sonuca nasıl vardı acaba?” diye merak etmeden esip, köpürdük..

Kendi kendimizi gaza getirip o Alman’ı lanetledik..

Ettiğimiz küfürlerin, boşluğa salladığımız yumrukların IQ ortalamamızın artmasına bir katkısı olmadı ama hiç değilse “Bu IQ dedikleri acep ne ki?” tartışması başladı..

Ardından “zekâ” denilen şeyin tek bir türü olmadığını öğrendik..

Daha sonra “sosyal zekâ” denen, toplumun tamamını ilgilendiren bir kategorinin varlığını keşfettik..

Devamlı vukuat çıkaran assolistlerimiz sayesinde, bu konular ne zaman açılsa gündemde iki gün barınamayıp gitti..

Kişisel olarak IQ ölçeğine inanmıyorum..

Üzerime zimmetli IQ, meraklı bir psikoloji hocamın ölçümünde 156 çıktığı halde..

Lise bir ve ikinci sınıflarda beş yıl çakmış birinden “deha üstü” bir IQ oranı çıkması hocayı da şoklamıştı..

O 156 IQ’nun okul hayatından tutun, günlük hayata kadar aklınıza gelebilecek her yerde bana bir gıdım faydası olmayınca kendim de meraklandım..

“Bu işin aslı var mı?” diye..

Öğrendiğim şu.. Bizim Batı’dan ithal edip, yerli cins vatandaşlara uyguladığımız IQ testleri onların ölçülerine göre hazırlanmış..

Sorulan sorularda Batı kültürünün doğal izleri var.. Batı hayat standardının alışkanlıkları var..

Sorunun içerdiği refleksler bizim yerel reflekslere uymadığından elimize “gerzek puanı” geçiyor..

Biri kalkıp bizim normlara göre IQ testi hazırlayıp, Batı’nın insanına bunu uygulasa “gerzeklik unvanı” anında el değiştirir..

Fötr şapkadan şanzıman yatağı yapıp, dünya devi Mercedes’in mühendislerini şoka uğratan, eğitimsiz oto tamircimizi IQ sıralamasında nereye koyacaksın?

***


IQ sıralamasında Avrupa birincisi çıkan Almanlar kendi ürünleri olan otomatik makinelerin “buzdan yapılma para kalıpları” ile çalışacağını sittin sene akıl edemediler..

Makinelerdeki kumbaraların neden boş çıktığını çözmeleri yıllarını aldı..

Bizim işçiler o ülkeye ayak bastıkları ilk günlerde işi çözmüş, buzdan para yapıp, kullanmayı öğrenmişlerdi..

Eeee!! N’oldu IQ farkına?.

Öte yandan bana “sosyal zekâ” meselesini sormayın, başımı öne eğerim..

Milli Eğitim’den birileri oturmuş.. “Bu memlekette dehası keşfedilmemiş 621 bin 405 genç var..” deyip raporunu tutmuş..

Bürokrasimizin, henüz keşfedilmemiş dehaları elifi elifine sayma yetenekleri (!) “Uykusuz” dergisine karikatür konusu olmuş..

Bence ciddi bir zekâ tartışması yapılacaksa işe yönetenlerin IQ’sundan başlamalı.. Ahalininki idare eder..

DİĞER YENİ YAZILAR