Yumurtanın adı fıddık.. Her şekilde biz battık..

Haberin Devamı

Lafım evlenen erkeklere ki bu yazıyı okuyup evlilik işinin dönüşü olmadığını bilsinler.. “Evlilik ıslak ayakkabı giymek gibiymiş, kuruyunca ayağımda hâl bırakmadı..” diye söylenmesinler.. Anlayana çok ince “nasihatlerimiz” var..

Beni dilhûn eden şeylerden biri de “gizli işsiz” kategorisine giren sosyal bilim uzmanlarının ürettiği araştırmalar ve bunlara bakarak icat ettikleri sonuçlardır..

Şaşkın Batı’nın parasını neye harcayacağını bilmeyen kurumları veya bireyleri araştırmalar için avuç dolusu fon ayırdıkça bu işlerin sonu asla gelmez..

Ulaştıkları sonuçlar onlara göre bilgi..

Gel gör ki bu bilgiler kime lazım, kimin derdine derman orası belli değil..

Tıpkı hava yollarının uçaklarda yolcularına bedava verdiği aylık dergiler gibi..

Orada da insanların ne kadar merak etmediği ve işine yaramayacak şey varsa, yazı konusu yapılır.. Okursun, aklında bir şey kalmaz..

***


Gazeteler bayılır bu tür araştırma sonuçlarına.. Daha iki gün önce biri başlığı patlatmıştı..

“Kadınlar bir sırrı en fazla kırk yedi saat on beş dakika tutabiliyor..”

İlla ki inandıracak ya! Kaynak göstermek lazım..

Filanca İngiliz üniversitesinin şu kadar denek üzerinde yaptığı araştırmaya göre, diyerek başladın mı okurun diyecek lafı olmaz..

İngiltere’nin koskoca üniversitesi bilmeyecek de sen mi bileceksin? Salla gitsin..

Nasıl olsa kimse “Niye kırk yedi saat üzerine on beş dakika, niye yetmiş iki saat değil?” diye sormaz..

Bu da dünün araştırma sonucu:

“Bayramlardan sonra boşanmalar artıyormuş..”

Tövbe estağfurullah!

DAHA İYİSİ YOK

Acaba niye? Vatandaş “İki bayram arası evlenme olmuyorsa boşanma da olmaz” deyip dişini üç beş gün daha sıktığı için mi?

Hiç mantıklı bir cevap arama.. İçinden çıkamazsın..

Yarın başka bir üniversitenin sosyal bilimcilerinin eline boşanmalara dair başka bir günde yoğunlaşan veriler geçer.. Bu kez onlar koyar raconu:

“Karabük Zümrüt Yenice Kültür ve Sanat Festivali günleri boşanmalar artıyor..”

Tabii eğer boşanma rakamları, festivalin yapıldığı temmuz ayının ilk haftasında yoğunlaşmışsa..

Bu konuyu niye mi dilime doladım?

Memleketimin saf yiğitleri gazetelerde çıkan bu tür araştırma sonuçlarına bakıp da fikirlerini bozmasınlar, diye..

Çünkü orta yerde “Yiğitlerin aklına karpuz kabuğu düşürme” durumları var..

Şunu baştan söyleyeyim.. Evlilik yoluna girmiş bir yiğit için boşanmak çare değildir..

“Hele boşanayım da daha iyisini bulurum..” fikri kimsenin derdine derman olmamıştır..

Neden derseniz, kadın kısmının cümlesi huyca, davranışça, birbirine benzer.. Aynı şekilde mantık yürütürler, erkeklere ve hayata benzer şekilde bakarlar..

Bu bakımdan kadınlarda sadece beden ölçüleri değişir..

İyi kadın, harika kadın, muhteşem kadın, kötü kadın, fitneci kadın, kıskanç kadın gibi ayrımlar gerçekçi değildir..

Gerçekçi olan kadınları otuz altı bedenden başlayıp, ikişer ikişer atlayarak tasnif etmektir..

“Daha iyi bir evlilik..” yiğit kısmı için ütopyadır..

Yıllar sonra boşanmayı kafasına takan bir erkek için o saatten sonra daha iyi evlilik yapma şansı yoktur..

Eninde sonunda yapacağı ikinci evlilik de birinciye benzeyecektir..

Eğer ortada çocuk da kalmışsa.. Bir aklı eski evliliğinde bir aklı yenisinde olacaktır..

İkinci eşin eski kadını bahane edip hayatını didiklemesi de kaçınılmaz.. (Birinci evlilikte hiç değilse bu sorun yoktu..)

***


Arkasında iki üç çocuk bırakmış dul birine, sıfır model kız da vermezler.. Mecburen ikinci el pazarına yönelecektir..

Ya kısmetini bekleye bekleye dizi bağımlısı olmuş geçkince birine razı olacak veya kendisi gibi boşanmış bir, iki çocuklusuna meyledecektir..

Haydi bakalım.. Katlandı mı çocukların sayısı?

Sonuçlarını siz tahmin edin..

Erkek kısmı kolay kolay radikal karar alamaz.. (Cinayet dışında..)

Pek çok erkek aklından “Mahkemeye başvurayım da adını Feriha koyduğumun karısından boşanayım..” plânı yapar ama gerisini getiremez..

Boşanma eylemini başlatan çoğunlukla kadınlardır..

Erkek genelde katlanır.. Katlanırken de hayal kurar.. Kendisini bu işten kurtaracak “mutlu bir cinnet anını..” hayal eder..

BİR İKİ TAKTİK..

Taraflardan birinin aklına “boşanma fikrini” düşüren beraberliklere biz “mutsuz evlilikler” diyoruz.. Gerisini kurcalamamayı tercih ediyoruz..

Çünkü kurcalandığında işin felsefi boyutu da gündeme gelir, taraflar kendilerine “mutlu evlilik var mı?” sorusunu sormaya başlar..

Gerçekten var mıdır? Şahsen bunu yüzde yüz kesinlikle bilemem..

Ne zaman ki evli bir çiftin evlilik yıldönümlerini ayrı ayrı kutladıklarını görürsem, o zaman “mutlu evliliğin” varlığına inanabilirim..

Olmayacak şey yoktur.. Diyelim ki birinden birinin evliliği mutlu.. O zaman da bunu dillendirmemek icap eder.. Görgü kuralları bakımından yani..

Kendini mutlu sanan bir erkek “Benim karım bir melek” deyip övündüğünde, karşısındaki erkek “Benimki hâlâ yaşıyor..” diye düşünüp kahırlanır ki bu da etik olmaz..

Kişisel fikrime göre evlilik yoluna bir kere girmiş bulunan erkeğin selameti, birlikte olduğu kişiyle “barış içinde bir arada yaşamasını..” öğrenmesinden geçer..

Evlilik, erkeğin hasmıyla yattığı tek savaş şeklidir..

***


Ömür boyu sürecek bir mücadeleye göre taktikler geliştiren bir erkek, kendi kendine kaldığında pekâlâ mutlu olabilir..

Evli bir erkeğin bekâreti kulak zarının yırtılması ile bozulduğundan karısıyla bağırmalı, çağırmalı tartışmalara girmemelidir..

Temel kural şudur..

“Hatalı olduğunuzda karınıza bunu itiraf edeceksiniz.. Haklı olduğunuzda ise karınız konuşacak, siz susacaksınız..”

Eğer ki aklınıza daha kötüsü geliyorsa.. İçinizde biriken öfkenin tetiklediği enerjiyi boşaltmak için bol hareketli bir hobi seçin kendinize.. Folklor gibi.. Bursa Kılıç Kalkan Ekibi’ne yazılmak gibi..

Bu da fayda etmiyorsa.. Kaderden kaçılmaz..

DİĞER YENİ YAZILAR