Taksim Kışlası’nı yeniden yapma fikri

Haberin Devamı

Kimin aklına geldiyse, kim teklif ettiyse ona benden alkış.. İtirazcılar umurumda değil.. İki asra damgasını vurmuş o tarihi yapının Taksim’de yeniden ayaklandığını görmek istiyorum.. Seyrek bıyıklı asabi şahsiyete de çapik tutuyorum..

“Taksim Kışlası’nı yeniden yapacağız..” Hayırlara tebdil et ya rabbim..

“Seyrek bıyıklı asabi şahsiyet” bu niyeti projelendirip, seçim meydanından cümle ahaliye faş ettiğinde kulaklarıma inanamadım..

Oturduğum koltukta altıma aldığım ayağımı değiştirmişim heyecanla..

Koca İstanbul’un cırtım cırtım yok edilen tarihi dokusu karşısında çaresizce iç çekenlerden biriyim.. Yok edilen nice anıt yapılarla, eski fotoğrafları üzerine hasret giderenlerdenim..

İstanbul’da vurulan her müteahhit kepçesini, belime vurulmuş kazma gibi hissetmem bundandır..

Kulaklarıma inanamayışım da bu gidişatı bildiğimdendir..

***


Taksim Kışlası’nı yeniden inşa etmek iyi olur mu? Birkaç gündür yakın çevremle bu konu üzerine konuşuyoruz.. Kafalar karışık..

Kimisi Ampul Partisi’ne güvenmediğinden olaya peşin peşin karşı çıkıyor.. Kiminin Taksim Kışlası hakkında en küçük bir fikri bile yok.. Öküz altında buzağı arıyor..

Kimi de iyi olur, diyor..

Ben hem “Çok iyi olur..” diyenlerdenim hem de şapkasını havaya atacak kadar sevinenlerden..

TAKSİM KIŞLASI

Adı cumhuriyete kadar “Taksim Kışlası” olarak geldi ama kadim zamanlarda “Halil Paşa Topçu Kışlası” olarak biliniyordu..

Padişah Üçüncü Selim, orduyu modernleştirme niyeti ile 1806 yılında Kapıkulu Askeri’nin topçu sınıfını güçlendirmeye niyet etti..

Bu niyetle Taksim’de devasa bir kışlanın inşaatı için ferman verdi.. Fermanı da devrin Tophane Müşiri (Mareşali) Halil Paşa uyguladı..

Müşirlik binası şimdiki Tophane’nin bulunduğu yerdeydi.. Harika bir binası vardı.. Üzerinden istimlakler geçti, geriye bir şey kalmadı..

Binanın tasarımı yakın tarihi bilenlerin tahmin edebileceği gibi Ermeni Balyan ailesinden.. Zaten İstanbul’da kalmış ne kadar tarihi, ne kadar zarif, görkemli bina varsa bakın imzasına..

Çırağan Sarayı’ndan Harbiye Nezareti’ne, Dolmabahçe Sarayı ve Camii’nden Selimiye Kışlası’na, Hamidiye Saat Kulesi’ne kadar..

Hangisine baksanız projesinin üzerinde Balyan ailesinden birinin imzası çıkar..

Taksim Kışlası’nın mimarı da aynı aileden Krikor Balyan..

Bu tarihi yapı, yakın tarihimizin birçok olayının içindedir.. Abdülaziz devrinde başlayıp İkinci Abdülhamid devrinde devam eden orduyu modernleştirme çalışmaları burada yapıldı..

Meşrutiyetin yeniden ilânına sebep olan 31 Mart Vak’ası, buraya yerleştirilen Avcı Taburları’nın isyanıyla başladı..

İkinci Abdülhamid tahttan indirildikten sonra kışla askeri bir üs olmaktan çıkarılıp başka niyetlerle kullanıldı..

***


İstanbul’un işgâl günlerinde Fenerbahçe ile Galatasaray, işgâlcilerin çıkardığı takımlarla maçlarını burada yaptı.. İngilizler, İstanbul’u terk ederken giderayak işgâl komutanı General Harrington adına bir kupa koyup, Fenerbahçe’ye son bir maç teklif ettiler..

O maçta sadece İstanbul değil Ankara da nefesini tutmuştu.. hatta Lozan’daki heyetimiz dahi maçtan haber bekliyordu..

Fenerbahçe bu tarihi kışlada oynanan tarihi maçı Zeki Rıza Sporel’in gollleriyle 2-1 kazandığında müjdesi telgrafla taaa Lozan’a duyuruldu..

Melon şapkalar havalara fırlatıldı..

İlk milli maçımız da bu kışlada oynandı.. Türkiye ile Romanya o ilk maçta 2-2 berabere kaldılar..

NİYE YIKILDI?

Oraya gelmeden bir hatırlatma daha yapalım..

1807’de Kabakçı Mustafa İsyanı patladığında tahrip olan kışlayı Sultan İkinci Mahmut yeniden restore ettirdi..

Daha sonra bir iki yangına uğrayan kışlayı bir kez daha restore ettiren Sultan Abdülaziz’dir..

Taksim Kışlası, önceleri talim sonraları futbol maçları veya resmi şenlikleri için kullanılan büyük bir orta avluya sahipti..

Kışlanın bir camii vardı ve yapı dikdörtgen şeklinde bütün araziyi çevreliyordu..

Dikdörtgen yapıyı köşe kuleleri ve taç kapılı giriş ünitesi süslüyordu..

Hint ve Rus mimarisinden esinlenme kubbeleri ve bezemeleri ile Osmanlı’ya uyan oryantalist bir tarz kazandırılmış olan tarihi kışla, askeri mimarimizin nadir örneklerinden biriydi..

Ne yazık ki Tek Parti’nin “Prost İmar Plânı” uygulamasına kurban gitti..

Tek Parti’nin İstanbul Valisi ve Belediye Başkanı Lütfü Kırdar, Avrupalı şehircilerin aklına uyup, pek çok tarihi binayı yok ettiği gibi bu harika yapıyı yıktırdı..

Üzerine bir park kondurup adını da “İnönü Gezi Parkı” koydurdu.. Yıl 1939’du..

Milli Şef’e yarandı mı bilmem ama 1950’deki ikinci çok partili seçimde şefini terk etti.. Menderes’in yanına gitti.. 27 Mayıs’ta tutuklanıp götürüldüğü Yassıada’da kalp krizinden vefat etti..

***


Lütfü Kırdar niye kıydı Taksim Kışlası’na bilmem..

O devirde çay kutusu benzeri beton apartmanlar herkesin gözüne güzel göründüğü, modernleşmenin işareti sayıldığı için mi? İhtimal öyle..

Bugün Osmanbey, Şişli çevresinde gördüğümüz korkunç çirkinlikteki apartmanlar için nice tarihi eseri yok ettik gitti..

Bunlardan biri Lütfü Kırdar ise diğeri de önce Bursa’nın tarihi dokusunu yok edip sonra İstanbul’un imhasına katkıda bulunan Haşim İşcan’dır..

Önlerine ne çıktıysa yıkıp geçtiler..

Merhum tarihçi Reşat Ekrem Koçu, ömrünün son yıllarını, İstanbul’un nice anıt eserini bunların elinden kurtarmak için mücadeleyle geçirdi..

Biz de hem seçmen hem siyasetçi olarak; birinin adını konser salonuna, diğerininkini bir bulvara vererek yıkıcılara arka çıktık..

Haydi bakalım..

Yeniden yapın şu Taksim Kışlası’nı.. Yapın ki Reşat Ekrem Koçu’nun ruhuna kadar değsin..

DİĞER YENİ YAZILAR