Şu zengin bebelerini zebil ziyan etmeyin

Haberin Devamı

Lafım hükümet adamlarınadır.. Ayrıca hükümet olmaya hevesli muhalefet liderlerinedir.. Meydanları dolaşıp, çılgın projeler anlatıyorsunuz.. Şimdiye kadar Bebek çevresinde mahsur kalan zengin bebeleri için tek açılımınız olmadı..

Orijinallik olsun diye tersten çakmıyorum, tespit yapıyorum.. Bu memleketin “tüyü bitmemiş yetimleri” kadar mağdur olan başka bir kitlesi daha var..

Zengin bebeleri..

Prototipi yok.. Yine de ortak noktaları çok..

Babaları, bilemedin dedeleri köyden gelme.. Parayı bulduktan sonra desteleri nerelere tıkacaklarını bilemeyen ebeveynlerin yetiştirmeleri..

Küçüklüklerinde koleje gönderilip dil öğrenmeye zorlanmışlar..

Okuyamayacakları anlaşılınca da Amerika’nın zengin bebelerine hizmetle birlikte diploma veren üniversitelerine gönderilmişler..

***


Kırık İngilizceleri trendi takip etmeye yarıyor..

Lakin yeryüzünde namı yürüyen hiçbir marka bunların köylülük genini gizleyemiyor..

Çünkü genin yansıması fiziki..

Kaşlar kalın, ortası kıllı.. Asma köprü biçiminde.. Bacaklar genelde kısa, gövde uzun.. Çoğunun kılları; göğüsten başlayarak gövdeye yayılıyor..

Özellikle yazları giyilen bermudalar ne kadar uzun olursa olsun dizden aşağısının çarpıklığını kapatmıyor..

Bedenin en talihsiz bölgesi “kelle” dediğimiz nahiye.. Saçlar genellikle daha üniversite yıllarından itibaren dökülüyor..

KILLANDIM ABİ..

Bunun da sebebi köy kökenli olmaları..

Atalarının uzun yıllar giydiği sekiz köşeli tengirdekli kasketler kafa derisindeki saç köklerini zayıflatmış.. Bu zafiyet genetik olarak bugünlere kadar gelmiş..

O yüzdendir ki zengin bebeleri kafalarını genç yaşta usturaya vurur, çevrelerine bunun bir tarz olduğu havasını verirler.. Böylece saç seyrelmeye başladığı zaman erken vurulan usturanın etkisiyle kelleşme fark edilmez..

Buna karşılık boyun kısa ve hormonlu salatalık gibi kalındır.. Yine de üniversite yıllarında kızların ilgisini çekmeyi becerirler..

Evlenir evlenmez kebap göbeği yapmaya başlarlar.. Marka ve gençliğin avantajları arkasına gizlenen gerçek görüntü yeniden ortaya çıkar..

Genç adam daha otuzlu yıllarını bitirmeden “geleneksel taşeron..” görünümünü kazanır..

Bunların en keyifli zamanları lisenin sonlarında başlar, üniversite bitene kadar devam eder..

Babaları bu çocuklardan parayı esirgemezler.. İlle de altlarına en moda, en marka, en pahalısından bir iki araç çekerler..

Babası eli sıkı ise çocuk Porsche arabayla yetinmenin utancını yaşar..

Bugatti, Aston Martin gibi statüyü daha da yükselten otomobillere binen yaşıtlarından geride kalırlar.. Bu da onlarda “pişikolocik” travma yaratır..

Araba ezikliği yüzünden kız arkadaşlarına kötü davranırlar..

Bu zengin bebelerinin bir de Audi veya Mercedes gibi otomobillere binmek zorunda kalanları vardır ki mağduriyet bakımından birincilik bunlarındır..

Ezikliklerini dışa vurmak için genelde arabalarında yüksek volümlü müzik çalar, geçtikleri yolları inletirler..

Yanlarından geçtikleri yayaların altlarındaki otomobili “pezevenk arabası” sanmalarına aldırmazlar..

***


Gelelim ortak mağduriyetlerine..

İster Aston Martin, ister Porsche, ister Audi’ye binsinler.. Ne yazık ki koca İstanbul’da bu zengin bebelerinin bindikleri aracın tadını çıkaracak yol yoktur..

İstanbul önceleri yedi tepeli şehirdi..

Sonraları bir ucu Tekirdağ’a, bir ucu da İzmit’e dayandığından bin tepeli şehir oldu.. Yollar eğri, büğrü virajlıdır..

Ayrıca tepe üzerine tepe olduğundan inişli çıkışlıdır..

Altına dört yüz bin dolarlık araba çeken delikanlının şöyle gazı kökleyip de kesintisiz gideceği bir kilometrelik yolu yoktur..

VAY BAŞIMIZA..

Babaları zenginlikte Forbes Listesini (Paramı koyacak yer bulamıyorum, nereme tıksam acaba diyenlerin listesi..) zorlayan nice zengin bebesi sonunda gelip Bebek Meydanı’na sıkışmıştır..

Bebek Meydanı dediğim yer iki evlek ölçeğinde bir alan.. Asfalt olmasa da bostan yaptık, diyelim..

Sahibi on yıl çalışsa eline geçen domatesi, biberi satıp bir “Esnaf Mercedes’i” alamaz.. (Hani çocuk patiğine benzeyen araçlardan..)

Üst üste yirmi otomobil geçti mi meydan tıkanır..

Aksiliğe bakın ki İstanbul’un en cilveli kızlarının da toplandığı yer bu meydan üzerindeki Lucca..

Yani yakışıklı bir otomobilin varsa bu meydandan günde yedi, sekiz kez geçmek; Lucca’nın önüne geldiğinde de dirseğini camdan taşırıp oradaki kızlara kesik atmak durumundasın..

Eğer bunu yapamıyorsan çakayım arabanın fiyakasına..

Ver Aston Martin’ini bir şoföre, Taksim ile Nişantaşı arasında dolmuşçuluk yapsın..

Daha da iyisi meydanı boş bulduğunda arabayı kökleyip, motorun homurtusunu kızlara dinletmek ama nerdeee?

Zengin kısmının dadandığı bir iki lüks balıkçı tam karşıda.. Eğer meydan otopark olarak kullanılacaksa orada onların da hakkı var..

Otuz, kırk arabayı park ettiklerinde meydan doluyor.. Ortada geçmek için iğne deliği kadar yer kalıyor..

Hal böyle olunca da gençlerimiz taaa Arnavutköy’e kadar gidip, arabayı oradan itibaren köklüyorlar..

Arabanın motor homurtusu Lucca’ya kadar gidecek de orada oturan civelek kızlar bu sesi idrak edecek.. Nerede böylesi efendi baba?

***


Dün birini gördüm.. Motosikletine vermiş gazı, hızını alınca da aleti arka tekeri üzerinde dikip şaha kalkmış.. Bebek Meydanı’na böyle geliyor..

Say ki altındaki motosiklet değil de Köroğlu’nın kıratı.. Ona özenen halk otobüsünün şoförü de manyak gibi ardından koşturuyor..

O performansı Lucca’nın kızları görmediyse kaç para? Motor bir kayacak, oğlanı asfalttan spatula ile kazıyacaklar.. Kızların haberi dahi olmayacak..

Baba parasının hakkını vermeye çalışan gençlerimizi bu durumlara düşüren hükümet adamlarına yazıklar olsun.. Genç adam ne yapsın senin kanal projeni?

Bittiğinde kırkımı geçecek.. O yaştan sonra üzerinde su kayağı mı yapacak?

Taşı gediğine böyle koyarlar işte..

DİĞER YENİ YAZILAR