TRT’ciler Moskova’ya diye bağrışan yok mu?

Haberin Devamı

Ahalimizin halleri tam gevşeklik.. Sen milleti tam altmış sene komünizmle mücadeleye talim ettir.. Biri kaşını gözünü oynattı mı “komünist” diye mimle.. Sonra herkesten aykırısını yap, çıt çıkmasın.. Bize bir haller oluyor ama..

Eskilerin lafıdır.. “Keser döner, sap döner.. Gün gelir hesap döner..” demişler..

O gün geldi.. Türkiye Komünist Partisi Genel Başkanı Erkan Baş, bir televizyon kanalına çıkıp partisini anlattı..
Eskinin nefes aldırmayan ceza yasalarına göre “Milletin gözünün içine baka baka..” komünizm propagandası yaptı..
Hem de nerede?

TRT Haber kanalında.. Gazeteci Nuriye Akman’ın yaptığı “Akılda Kalan” programında..

Bildiğimiz kadarı ile TKP lideri Erkan Baş, özel kanalların birinden “Gel biraz da bize komünizm propagandası yap..” daveti almadı..

Kendisine TRT’den başka şans veren olmadı..

***

Zaman değiştikçe algı da değişiyor..

Dünün en küçük bir sol muhalefetinde “Komünistler Moskova’ya” diye bağrışanlar bugün “TRT Moskova’ya” diye bağırmıyor..

Sebep? Moskova’nın önceliği değişti..

Soğuk Savaş gevşedi, yumuşama başladı..

Bir de baktık ki polisin “komünist” diye mimlediklerinden önce, ahaliden “kapitalist ideolojiye imanına bağlı” vatanına milletine hayırlı evlatları koştu Moskova’ya..
“Önce votka portakal.. Sonra berabar duj..” formülü ile Kurtuluş Savaşı Meclisi’nin Sovyetler Birliği ile yaptığı Ankara Anlaşması’ndan daha sağlam ilişkiler kuruldu..
Bu ilişkiler devletlerarası ölçekte değil, bireyler arasındaydı ve para peşin ödendiği sürece hiç bozulmadı..

GEÇ KALANLAR

“Komünistler Moskova’ya” çağrısını yapan da onlardı.. Kapılar aralanınca Moskova’ya ilk koşan da onlar oldu..
Bugün Rusya’ya gidip gelenler arasında ciddi bir araştırma yapılsa, Moskova’yı en son görenlerin ve oraya en az gidenlerin komünistler olduğu ortaya çıkar..
Hey benim güzel memleketim heeey!
Nereden nerelere geldin?

Ahali evvel emir bir “komünist” lafını duyardı ama kafasında şekillendiremezdi..

Komünizmle Mücadele Dernekleri’nin çizdirdiği propaganda afişlerinde bile komünistler canavar gibi tasvir edildiğinden ahalinin kısm-ı umumisi “komünist” denince başka bir yaratık düşünürdü..

“Komünist” denilenlerin de insan tasvirinde olduğunu kimileri 1950’de başlayan Kore harbinden sonra öğrendi..
Kore gazileri peyderpey memlekete döndüklerinde; köylerinde, kasabalarında başlarına dinlemek için üşüşenlerin ilk sorusu şu oluyordu..

“Komünist gördün mü?”

“Hee gördük..”

“Nasıl bir şey?”

“Valla üç beş Çinli esir düşmüş.. Komünistleri yakaladılar, dendi.. Gittik baktık.. Onlar da aynı bizim gibi adam..”
“Anaaa!!”

***

“Anaaa!!” şeklindeki hayret sayhaları aslında derin bir hayal kırıklığının karşılığıydı..

Ahali “komünist” denince küçük çatal boynuzlu, ucu sivri kuyruklu, vampir dişli, kırmızı tenli bir canlının tarifini bekliyordu..

“Aynen bizim gibi adamlar..” tarifi ile kafanın içindeki tarif çöktüğünden istim salar gibi hayret sayhaları salmaları normaldir..

Normal olmayan padişahlık dönemi coğrafyası ile cumhuriyet dönemi coğrafyası insanının algıdaki farkıdır..

“Komünist” lafı cümle içinde ilk kullanıldığında ahalimiz nüfus kâğıdında Osmanlı Tuğrası taşıyordu.. Meşrutiyet döneminde kafası bu konuda daha berraktı..

ESKİ DEFTER..

Sonra aynı sözcük “İştirakçılık” sözcüğü ile ortak kullanılmaya başlandı.. Sebebi de 1910 yılında kurulan “Osmanlı Sosyalist Fırkası”dır.. Lideri ilk sosyalistlerimizden Hilmi Bey’di..

Partinin adı sonra Halk İştirakiyûn Fırkası oldu..

Bir de “İştirak” (Sosyalist) adında dergisi vardı.. Bir süre sonra kendisinden “İştirakçı Hilmi” diye söz edilmeye başlandı..

Kurtuluş Savaşı yıllarında ise “iştirak” sözcüğünün yerini doğrudan “komünist” sözcüğü aldı..

Ankara’yı siyaseten ilk tanıyan devlet Sovyetler’di.. Bize de siyaseten bir “Komünist Partisi” lazım olunca Atatürk kurduruverdi..
O sırada yakınında kimi bulduysa o komünist partisinin içine tıktı..

En büyük anti komünistlerden, üçüncü cumhurbaşkanımız Celâl Bayar’ın adını Komünist Parti’nin kurucuları arasında görenler hâlâ bu işe bir mânâ veremezler..

Celâl Bayar merhum 104 yaşına kadar yaşadı.. Ömrünün son yıllarını “Bu kış komünizm gelebilir..” diyerek ahaliyi uyarmakla geçirdi..

Tek parti dönemlerinde arada bir komünist tevkifat olurdu..
1950 sonrasında Menderes bu işi ticaret yolu yaptı..

Arada bir kimi bulursa içeri tıktırır, Amerika’ya “Komünist tehlike büyüyor.. Biraz yardım..” mesajı yollardı.. Umduğu para da bir iki yüz milyon dolardı..

Yakın siyasi tarihimizin en eğlenceli kavramlarındandır biridir komünizm..
Tek partinin dehşet veren valisi, İnönü’nün halifesi Nevzat Tandoğan’ın komünistlik şüphesi ile içeri tıkılan gençleri karşısına dikip;

“Sizin neyinize komünistlik? Bu memlekete komünistlik lazımsa onu da biz yaparız.. Gidin dersinize çalışın..” fırçasını attığı yıllarda pek eğlenceli olmasa da..

***

1960’lı yılların İçişleri Bakanı Faruk Sükan “Komünistlerin nefes alışını bile dinliyoruz..” lafını ettiğinde kıyamet kopmuştu..

O günlerde TRT’nin “Türkiye’nin Kalbi Ankara” diye bir belgesel yayınlayacağı tuttu..

Yayın sorumlusu merhum Mahmut Tali Öngören abimizdi.. Belgeselin görüntüleri Ruslardan gelmişti.. 1930 yılının Ankara’sını gösteriyordu..
Görüntülerin üzerinden akan jenerik yazıları ise Rusların kullandığı Kiril Alfabesi ile yazılmıştı..
Bir küçük kıyamet de o zaman koptu..

Ne demekti Kiril Alfabesi ile yazılmış Ankara lafını ekrandan göstermek?

Belgesel derhal yayından kaldırıldı, Mahmut Tali ağabeyimizin kellesi gitti..

İşe bakın ki şimdi Türkiye Komünist Partisi liderini ekrana çıkaran ilk kanal TRT.. Ne kimsenin haberi oluyor ne de kimseden çıt çıkıyor..

Gelinen noktadan dolayı hislendim yani..

DİĞER YENİ YAZILAR