Devlet adamı dediğin en az 'kuaför ferasetinde' olmalı

Haberin Devamı

Ferasetin ön şartı “elini ahalinin yakasından ne zaman çekeceğini bilmektir” ki bunu yapabilene ben de oturup “sıtma destanından daha vurucu” bir destan yazayım..

Kaçıp gittiğinde arkasından ağıtlar söyleteyim.. Bayrak sallayayım.. Yoksa her şey boş..

Geçtiğimiz günlerin en güzel lafı için bir anket yapılsa oyumu Tunus’un firari lideri Zeynel Abidin bin Ali’nin kuaför karısı Leyla Hanım’a verirdim..

Tunus’ta yumurta kapıya dayanmış.. Ahali azıtmış, laf anlamaz ormancı kıvamına gelmiş..

Zeynel Abidin kaçarsa canını kurtaracak.. Manzara Hollywood yapımı filmlerdeki gibi.. İsyancılardan kaçmak için nefes nefese operasyon yapılıyor..

Sabık başkan ile ailesini kaçıracak uçak, motorları çalışır vaziyette pistte bekliyor..

Kuaför Leyla Hanım uçağa binmiş, kapıda dikiliyor.. Zeynel Abidin hâlâ “Ben ülkemde kalmak istiyorum.. Buralara aidim..” tripleri yapıyor..

Uçağın kapısındaki karısı sesleniyor..

“Bin şu uçağa geri zekâlı.. Başımıza ne geldiyse senin geri zekâlılığından geldi..”

***


Zeynel Abidin’in idrak yolları tıkalı olduğundan polis müdürü koluna yapışıyor.. “N’olur beyefendi, binin uçağa..” deyip ite kaka götürüyor eski başkanı..

Polis Müdürü’nün eski efendisine son hizmetini yerine getirirken “Binmezsen ölümü gör..” diye ant verip vermediği belli değil..

Bir haftadır kafamın içinde ne zaman kendi kendime kalsam bu sözü duyuyorum..

“Bin şu uçağa geri zekâlı..”

KEŞKE HER GERİ..

Zihinsel performansına kuaför karısı tarafından böyle bir teşhis konulan Zeynel Abidin beyin geri zekâlı olup olmadığı biraz tartışılır..

Nereden bakarsan bak, Tunus gibi eti ne budu ne bir ülkenin otuz milyar dolara yakın parasını iç etmiş..

Otuz yıllık iktidar bu.. En masumunu bile “seferberlik yosması” gibi azdırır..

Paraları istif istif taşıtmış, İsviçre Bankaları’na stoklamış.. Bu işlemler yapılırken bir zekâ düşüklüğü gözlenmemiş.. Her şey dört dörtlük..

Bugüne kadar İsviçre’nin namusu dört dörtlük bankalarından Zeynel Abidin’in servetine dair bir yaptırım çıkmadı..

Demek ki o zekâsı ile eşeğini sağlam kazığa bağlamış..

Bir de Hüsnü Mübarek’in haline bakın..

Onunki de otuz küsur yıllık iktidar.. Kendisine cep harçlığı için ayırdığı para ise yetmiş milyar dolar olarak hesaplanıyor..

O da önce ahali ile inatlaşıyor, ayak diretiyor.. Sonra paldır küldür gidiyor..

Daha Mısır topraklarının dışına çıkmadan nankör İsviçre’den kara haber geliyor..

“Mübarek’in mübarek hesaplarını dondurduk..”

Buyur bakalım.. Yetmiş küsur yaşındaki devrik bir başkan bu saatten sonra ne yer, ne içer? İsviçre Bankacılığı’nın umurunda mı?

***


“Deveyi yardan uçuran bir tutam ot..” demişler.. Arap cumhuriyetçilerini de batıran bu oldu..

Zeynel Abidin veya Hüsnü Mübarek .. Ferasetli adamlar olarak işler daha buraya gelmeden birkaç yıl önce “Bu kadar dünyalık yedi ceddimize yeter..” deselerdi..

Tantanalı şekilde görevi bırakma kararı alıp “emekli” olacaklarını ilân etselerdi..

Şöyle yalandan televizyona çıkıp “Biz hizmetimizi yaptık, sıra başkalarında.. Gençlerin önünü açmak lazım..” gibisinden döşünü yiyeyim edebiyatı yapsalardı..
Ahali muhtemelen arkalarından “bizi öksüz bırakma..” diye ağlayacaktı..

İkisini silkelediğinde çıkacak para yaklaşık yüz milyar dolar.. Yemeye, harcamaya ömür yetmez.. Allah her ülkenin devlet büyüğüne böyle bir emeklilik nasip etsin..

ŞANSSIZ GÜLER

Lakin hırs işte..

Biri “Otuz yıl yoldum bu ülkeyi.. On yıl daha yolsam ne lazım gelir?” diyor..

Öbürü “Benim Mısır püskülü yolmaya mecalim kalmadı, biraz da oğlum yolsun..” hesabı yapıyor.. İş gelip buralara dayanıyor..

Kuaför dükkânından çıkıp Tunus Sarayı’na “First Lady” olarak girip, şahsi gayretiyle beş milyar dolar dünyalık yapan Leyla Hanım kocasına herkesin önünde “Bin şu uçağa geri zekâlı..” diye fırça atıyorsa haklıdır..

Kadınlar zaten oldum olası hesaplarını erkeklerden daha iyi yaparlar..

Hayatlarını çiçekti, böcekti, doğaydı, mum ışığında yemekti, romanstı gibi köşe taşları ile çepeçevre donatmaları bu hesapçılığın kamuflajıdır..

Erkek kadının kendisinden daha iyi hesap yapabildiğini ancak yumurta kapıya dayandığında yani boşanma avukatı tebligatı getirdiğinde anlar..

Sonra oturur haline şaşar..

Ne var ki her kadının hesabı tutmuyor.. Doğru çıkmıyor..

Temsil televizyondaki “izdivaç” programlarından biri sayesinde mutlu bir yuva kuracağını hayal eden Güler Hanım gibi..

İki kız çocuğu annesi Güler Hanım’ın izdivaç hesabını karıştıran o programın canlı olarak çekildiği stüdyonun düzeni olmuştur..

Rengârenk ışıklar, arkada kafa ütüleyen orkestra.. Birileri sahneye girip çıktıkça göbek atası gelen sunucu..

“Dest-i izdivacınıza talibim..” diyenler de böyle bir atmosferde karşına çıkıyor işte.. Güler Hanım’ın kısmeti Yılmaz Bey gibisi de..

***


Program sunucusu istediği kadar araştırsın.. Ne iş tutarsın, sorusuna “Birleşmiş Milletler’in Yaban Hayatı Koruma Birimi’nde Türkiye temsilcisiyim..” desen ne yazar?

İzdivaç programlarında bürokrasi yok ki “Hani belgesi?” desinler..

En sıkı soru “Burcun ne?”

Verdiğin cevabı programın burç şamanı onayladıysa engel kalmıyor.. Güler Hanım da seçimini böyle yapmış..

Evini, ziynetlerini satıp müstakbel eşiyle birlikte evleneceği Manavgat’a doğru yol almış..

Çoluk çocuk bir kamyonete binmişler.. Yolun bir yerinde aracı durduran Yılmaz Bey, evlilik vaadi ile kazıkladığı kadını “elli üç bin lirasını” aldıktan sonra iki çocuğu ile yol kenarına atıvermiş..

Üstelik bu talihsiz olay Sevgililer Günü’ne denk gelmiş..

Zavallı Güler Hanım olayın şaşkınlığı ile lâl olduğundan, Tunus’un First Lady’sinin kelamını geçebilecek bir laf da edememiş..

Demek ki neymiş? Hesabını bileceksin..

DİĞER YENİ YAZILAR