Şahinin yerine geçti yarasa baklava yerine yedik pırasa

Haberin Devamı

Eskinin lafıdır ama şimdiki hallerimizi tarif eder.. Bizde işin aslı yoksa çakmasını koyma refleksidir bu.. Toplumun başına yeni musallat olmuş bir davranış türüdür.. Tabii genetik mirasımızda “Putunu kendin yap, kendin tap..” geleneği de var ama bugünkü halimizle asla yarışamaz..

“Çakma değer..” üretmekte özerimize yok..
Verin medyanın eline bir tema.. Size bir ayda dört beş adet uluslararası değer yaratsın..

Haaa! Yaratmasına yaratırlar da uluslar topluluğundan hiçbir üyenin haberi olmaz o başka! Onların meselesi..
“Mega star” çıkardık müzikte..

Onunla yatıp kalktık.. İddiamıza göre bizim star iki vakte kadar dünya starlarını sollayacaktı.. Yeni bir Michael Jackson olacaktı.. Bekle Allah bekle.. Bekle Allah bekle..
Michael Jackson yaşlandı gitti.. Biz fark etmemiş olabiliriz ama öbür tarafa göçtüğünde elli yaşını bulmuştu.. Bizim potansiyel mega starın beş altı yaş büyüğüydü..

Yine de bizimkinden umudu kesmiş değiliz..

***

En çok da moda dünyasından “uluslararası değer” yarattık..
“Ünlü modacı..” tarifiyle başladığımız cümleler kendi aramızda sır gibi kaldı..

Arada bir patlayan pazar eki röportajlarından izliyorduk hallerini.. Defileleri yıkılıyordu.. Döneme damgalarını vuruyorlardı.. Yeni bir kuşak geliyordu..

Böyle böyle on yıl geçti.. Belki de on beş yıl..
Ne defile görüp de yıkılan var, ne de kıçlarında bizim modacılardan birinin damgasıyla gezinen..

Sıkıştılar mı “Osmanlı tarzından esinlendik..” deyip mankenlere şalvar giydiriyor, başlarına erkeklere özgü destari sarık sardırıyorlar..

İçlerinde “Bu yıl ille de birinci sayfalara çıkacağım..” inadı yapan biri varsa bolca “Ay Yıldız” kullanıyor..
Say ki milli anlamı olan günlerde başında ay yıldızlı kalpakla şarkı söyleyen Müşerref Akay nam hanım şarkıcı, defile mankeni olmuş..

AY’DA MACERA

Kıbrıs Türkü olup da İngiltere’de yaşayanından tutun, Anadolu’nun bağrından kopup gelenlere kadar her yerden “uluslararası çapta modacı” sürdük piyasaya..
Televizyon programları için birini aradığımızda işimiz yine mahalle terziliğinden devşirme modacılara kalıyor..
Sinemada da denedik bahtımızı..

Taaa eskiden beri hevesimiz çoktu bu işlere.. Starımızdan birini Hollywood’a kadar gönderdik.. Clark Gable, John Wayne, Steve McQueen gibi dünya devleri ile kapışsın diye..
Adamcağız neredeyse bir yıla yakın sürttü oralarda.. Üçüncü sınıf Hollywood yapımı “Ay’da On İki Adam..” filminde ikinci sınıf bir rol buldu..
Gelip onunla avundu..

O zamanın medyası daha izan sahibiydi.. Böyle bir rolün dünya starı olmaya yetmeyeceğini bildiğinden işi fazla kurcalamadı..

Ardından bu kez Yeşilçam’ın Kralı’nı yolladık Amerika’ya.. Allah için yakışıklı, hatta yakışıklılık ötesinde bir adamdı..

Biz de her yakışıklının dünya starı olabileceğine inanacak kadar saftık.. O daha çabuk döndü memlekete.. Bir iki artist ajanını tanıdı, üç beş yapımcı şirketi ziyaret etti..
Eli sıkı biri olduğundan oralarda sürtüp fazla para harcamak istemedi, özüne döndü..

Şimdi türkücülükten devşirme biri deniyor bahtını.. New York’ta çektiği bol minareli filme güvenerek..
O filmin gerçekten yeri göğü inleteceğine inanan var mı yoksa tiyatro mu yapıyorlar bilemiyorum ama gazetelerde “Bu filmden sonra Amerika islâm’a başka türlü bakacak..” türünden iddialar okuduğumda dibim düşüyor..

***

Amerikalı senin filmini nereden izleyecek de İslâm’a dair görüşlerini veya ön yargısını yeniden masaya serecek?
Oralarda bir ”sinema ayağı” bulmak işi üç sene öncesinden başlayan bir hazırlık gerektiriyor.. Arkasında da bütçesi Türkiye’ninki kadar bir film şirketi olması kaydıyla..
Sıkı film ancak o zaman üç bin sinemada aynı anda gösteriliyor.. Bizimkinin hangi salonlarda sürüneceği önceden belliyken ahaliyi dolduruşa getirmek niye?
Yarın muhtemelen “füze kalkanı” meselesinde Amerika ile aramızda bir niza daha çıkacak.. Öfkeleneceğiz..
“Filmini de gösterdik adamlara, kafalarına girmedi..” diye konuşacağız..

DÜNYA YILDIZI

Bu laf da spor medyası sayesinde girdi lügatımıza..
Bakın bu konudaki umutlarımız evvel emir hiç bitmez.. Son dünya starımız “Komik Çocuk”tan önce üç dört tane saldık Avrupa’ya..

Bekledik ki tozu dumana katsınlar..
Bizimkiler iki vakte kalmadan yedeğe düştü.. Sonra bizimkilerden kiralık olarak sebeplenmenin yollarını aradılar.. Müşteri çıkmayınca da zararına sattılar..
Orada esameleri okunmadığından memlekete döndüler.. Yeniden gönlümüzün dünya yıldızları oldular..

Elimizde kala kala umut olarak “Komik Çocuk” kaldı.. Bir iki tane de arkasından gelen var ama kulak asmayın..
Sinan Engin onlardan birinin dünya yıldızı olacağına inanabilir.. Ben gördüğüme bakarım..

Dün yıldızlar topluluğu Beşiktaş ikinci lig takımlarından Gaziantep Belediye ile oynuyordu.. Bizim yerli oyunculardan “uluslararası yıldız adayı” da sahadaydı..
İkinci ligden gelme Gaziantep Belediye koca Beşiktaş’ı yendi..

Maçı izlerken gördük ki Gaziantep Belediye’de bizim “uluslararası yıldız adayı” diye bellediğimizden daha iyi, adı sanı duyulmamış gencecik oğlanlar var..
Büyük takımdaki “uluslararası yıldız adayı” ise küçük takımdaki isimsiz oğlancıklar ne?

***

Olay galiba işe nerede durarak baktığına dayanıyor.. Yorumumuz da bu yüzden evrensel değerlerden uzak, kendimize göre oluyor..

Salyangoz kendi halinde giderken yolunu kesen iki kaplumbağa tarafından soyulmuş.. Sırtındaki kabuğa kadar her şeyini çaldırmış..

Olay yerine yetişen polisler salyangozdan kendisini soyanların eşkallerini istemiş..

Hani bir tarif yapsın da yakalayalım, niyetine..
Salyangoz “benden size hayır yok” mealinde başını üzüntüyle sallamış..

“Çok zor..” demiş.. “O kaplumbağaları tarif edemem.. Herşey o kadar hızlı olup bitti ki..

DİĞER YENİ YAZILAR