Gelin bahtının atına binmiş Bak gör hangi kapıda inmiş

Haberin Devamı

Başlıktan anlayacağınız gibi erkek açısından sonuç şansa bağlı.. Erkeğin seçim yapma kabiliyeti olmadığından seçilir ve kimin kulu olacağını bilemez.. Yüz erkekten doksan dokuzu seçimi kendi yaptı zannetse de bu gerçek değişmez.. İşbu risale erkeğin bu hallerini beyan eder..

Epeydir Esra Erol’un programını seyretmiyordum.. Yaz halleri işte..

Havalar değişti.. Sonbahar bilincini kaybetti.. Yağmur deli gibi yağmaya başladı.. Yapacak bir şey yok, gündüz saati televizyonun başına geçtim..

Öğleden sonra televizyon seyredeceksem Esra Erol’un programını tek geçerim..

Yığınla birbiriyle uyumsuz insan, karşısındakini evliliğe ikna etmek için dil döküyor.. Karşılıklı zırvalıyorlar.. Genelde kadınlar daha kurnaz, daha seçici oluyor..
Erkeğin evlilik söz konusu olduğunda ne kadar aciz kaldığını yeni tanışan on çiftin dokuzunda görüyorsun..
Karşı karşıya getirilen her üç çiftten biri TV dizisi “Türk Malı”ndan çıkma gibi..

Değme senarist daha iyisini yazamaz..

***

Kadın otuzlu yaşlarında, balık etinde, eli yüzü düzgün.. Ağzı laf yapıyor.. Oturup kalkmasını biliyor..
Karşısına “Talibin var..” diye diktikleri ondan kısa.. Zayıf.. Aydemir Akbaş’ın kırklı yaşları sanki.. Üstelik Aydemir’in saçını tabanca boyası ile siyaha boyamış hali..
Damat adayı söze karşı taraftan “çifte elektrik” aldığını berbat bir Türkçe ile anlatarak başlıyor..

Takım elbise giymiş, kırmızı da kravat takmış..
Eskiden küçük il merkezlerinde mutlaka bir Yardım Sevenler Derneği olurdu, Vali’nin karısı da o derneğin değişmez başkanı..

Hâkimin, savcının, doktorun, ekâbirin karıları kocalarının eskiyen takım elbiselerini bu derneğe bağışlarlardı..
Bizim damat adayı da sanki ortaokul öğrencisi, heybetli savcı beyin takım elbisesi kendi payına düşmüş gibi..

SORULU TUZAK

Kadın adamı tartıyor, göz ucuyla süzüyor.. Kalibresini sökmeye çalışıyor..

Bu arada “Eşinizin çalışmasına nasıl bakarsınız?” diye bir soruyu yemlik niyetine sokuşturuveriyor.. Adamın bakırı o saat çıkıyor..

“Yanlış anlamayın ama..”
Bu daha ortada anlatılan bir şey yokken, karşı tarafın yanlış anlayacağını varsayarak kullanılan bir mazeret cümlesi..

Anlat bakalım.. Yanlış anlamamak için elimizden geleni yaparız..

“Ben şahsen bir erkek olarak..”
Burası yapılacak açıklamanın “Leb” kısmı.. Kadının suratına bakıyorum.. “Leblebiyi” yutmuş bile.. Sinsi sinsi gülümsüyor..

Kadın için bundan sonrası eğlence.. Karşısındaki erkeğin kendini nasıl rezil ettiğini tiyatro seyreder gibi seyredecek..

Adam evleneceği kadını kimseye muhtaç etmezmiş.. Eğer o bir erkekse imiş “affedersin” sırtında taş çekermiş, hamallık edermiş yine evine bakarmış..

Hamallık işini tarif ederken iki üç kere “affedersin” derken de ne kadar hassas bir ruha sahip olduğunun altını çiziyor..

Salak! Kadın sana onu sormadı ki.. Hayata bakışını anlamaya çalışıyor.. Kadını kendinin dengi olarak görüp görmediğini bilmek istiyor..

Adam farkında bile değil tabii..
“Kadının yeri evi ve çocuklarının yanıdır..” diyerek binlerce yıldır devam eden tartışmaya teorik katkıda bulunma gayretinde..

Kadın fazla dinlemedi.. Kuru bir teşekkürle adamı savdı..
Adam kös kös giderken “Kravatım da kırmızıydı, neyimizi beğenmedi?” diye düşünür gibiydi..

***

Bir başka damat adayı da kadından “bayan” diye söz eden ıslah edilmiş bir magandaydı..

Bereket versin gelin adayı da 1950 yılları yapımı Yeşilçam filmlerinin “gecekondu asaletine” sahip olduğundan “Bayan” sözcüğünden bir aşağılama mânâsı çıkarmıyor.. Tersine bunu karşısındakinin kibarlığına yoruyordu..

Kendim için bir not sıkıştırayım araya..
Serçe bıyıklı asabi şahsiyet bile toplum önünde yaptığı konuşmada “Erkek / Bayan” ikilisini kullanıyorsa bu işin geri dönüşü yoktur..

Bizim damat adayı için de işin dönüşü yoktu çünkü karşısına çıkan “bayanı” beğenmedi..

Bu işin olmayacağını söyledikten sonra duygularını ifade için bir şarkı patlatmak arzusundaydı..

Esra Erol “Belki reytinglik bir şey çıkar” düşüncesiyle izin verince de “Unutma beeeniii..” diye höykürüp ortamı inletti..

BU NE YAHU?

Len kerata. Hem kızı beyenmiyon hem de “Unutma beeeniii..” diye höykürüp Müslüm Baba tripleri çekiyon.. Bayanlar yer inşallah başını..

Erkek milletinin aklı evlilik konusunda seyirttikçe bu programlardan yenecek çok ekmek var demektir..
Buna uygun bir fıkra var ki daha zihin açıcı..
Çok zengin adamın biri üç kadınla aynı anda görüşüyor, hangisiyle evleneceğine karar veremiyormuş..

Üçüne de ellişer bin dolar verip, hallerini gözlemeye karar vermiş..

Birincisi sarışın, iri göğüslü, manken endamında olanı parayı son kuruşuna kadar güzellik salonlarında, pahalı bakım malzemeleri satan kozmetikçilerde harcamış..
Gerekçe olarak da “Seni seviyor, senin için daha güzel görünmek istiyorum..” demiş..

İkincisi de güzel bir kadınmış.. Paranın tamamıyla adama hediyeler almış.. Gerekçe olarak da “Seni çok seviyorum, bu parayı başka türlü harcayamazdım..” demiş..

Üçüncü aday hem güzel hem akıllıymış..
O parayla borsaya girmiş.. Birkaç yüz kat artırmış.. Adama elli bin dolarını geri verirken “Seni seviyorum.. Paranın gerisini ortak hesap açtırıp bizim için yatırdım..” diye konuşmuş..

Konumuz “Erkeğin evlilik öncesi akli durumu..” olduğundan şimdi soruyorum.. Adam acaba bu üç kadından hangisiyle evlendi?

Cevap: İlk adayla.. Yani iri göğüslü, sarışınla..

***

Erkeğin aklındaki “kadın düğümü” çözülmez.. Gordion’un Düğümü gibidir..

Büyük İskender yüzlerce yıldır çözülemeyen Gordion’un Düğümü’ne bakmış bakmış.. “Bu mu çözülemiyor?” deyip kılıcını ortasına çakmış ya!

İşte bir erkek evlendiği zaman bileceksin ki kadının biri onun kafasındaki düğümü kesip dağıtmıştır.

DİĞER YENİ YAZILAR