Empresyonist ressamlara şok! Böyle bir akım yok!

Haberin Devamı

İstanbul’a gelen Body Worlds sergisi sayesinde öğrendik ki “empresyonizm akımı” bir tevatür.. Gözü ileri derecede miyop olduğu halde resim yapmaya çalışan ressamların sebep olduğu bir sonuç.. Bedri Baykam ise gerçek ve forever.. Ondan kurtuluş yok!

Modern Sanatlar Müzesi’nin üç numaralı antreposunda insan bedenini keşif gezim sürüyor..

Bir sürü şey öğreniyorum..

Silikonla tahnit edilen bedenler kas yapısını, damar yapısını, kan dolaşımını gösteriyor..

Genç bir kadının bedenini sadece kan dolaşımını göstermek için kullanmışlar mesela.. Vücuttan geçen atar ve toplar damarlar kasların arasında belli bir dengede..

Kırmızı boya ile belirginleştirilmiş o damarlar yüze gelindiğinde bambaşka bir şekil almış..

Yüzün derisini kaldırın.. Altı “Arapsaçı” denilen bir bitki vardır, aha işte aynen onun gibi..

O kadar çok kılcal damar var ki derisi kalkmış suratın altı kıpkırmızı..


***


Buradan çıkardığım ve sorumlu bir köşe yazarı olarak ahaliye aktaracağım ders şu..

Estetik hevesine kapılıp, keyif için yüzünüzle oynamayın..

O kadar çok kılcal damar, mecrasından çıkıyor ki “cerrahlar kuş kondursalar” o yüzde hayır kalmıyor..

Zaten gerdirilen bir suratın, iki üç yıl içinde eski halinden beter yaşlanmasının sebebi de bu.. (Tespit benimdir.. Tıbbi literatüre böyle kaydedilsin.. Onlar kabul etmezse kirveme söyleyin, hallerimi böyle yazsın..)


ERKEĞE KAZIK..

Dr. Gunther von Hagens ile çalışmalarına yardım eden eşi Angelina Whalley sadece insan bedeni üzerine kafa yormamış..

Hayvanlar âleminden başka canlıları da anatomik olarak derilerinden ayırıp sunmuşlar..

Müthiş bir zürafa bedeni vardı sergide..

Hayvanı derisinden ayırıp, kaslarıyla sunduğun zaman aslanların bile ona neden bulaşmadığını anlıyorsun.. Devasa kemikler, dev toynaklar ve baş edilmez bir kas sistemi..
Başka köşede bir tavşan, bir bedenin elinde uçurulan barış güvercinleri.. En çarpıcı olanı da üzerindeki iki insanla birlikte şaha kalkmış bir at..

Biri kadın diğeri erkek binicilerin vücutları at üzerinde hareket halinde gibi şekillendirilmiş..

Ağzın açık bakıyorsun..

Sergiyi gezerken bir yandan da ziyaretçilerin tepkilerini görmeye çalışıyorum..

Özellikle sergilenen erkek bedenlerinin önündeki kadınları gözlüyorum..

Doktor Hagens, meraklısı için bir güzellik yapıp “maslahatları” olduğu gibi bırakmış..

Sergiye eğer kız arkadaşınızla birlikte gidecekseniz karşınıza çıkacak olan bu tür görüntüler mutlaka aleyhinize olacaktır.. Elinde değil, kıyaslayacaktır..

İnsan, bir erkek olarak komplekse giriyor..

Yaşlı bir adamın bedeni önünde içine girdiğim ruh hali gibi..

Nasıl bir adamsa bu.. Seksenin üzerindeymiş öldüğünde.. Maslahat hâlâ yirmi yaşlarında, üstelik genç irisi..
Git işine kardeşim yaaa!


***


Erkek izleyicide “bunalım yaratan” bu bedenin az ilerisinde de bir elinde palet, öbür elinde fırça; resim yapan başka bir er kişi vardı..

O da ressamın çalışma anında vücudunun girdiği şekli betimliyor..

Yüzü, gözü yerinde durduğundan tanır gibi oldum.. Sonra çıkarttım.. Başında peruğu olsa aynen bizim Bedri Baykam..
Tabii adam o kadar gergin değil.. Vücut kasları gevşek durduğundan, bakışları rahat..

Bedri’de ise siyasetçi kimliği var..

“Sanat eseri” diye sattığı resimlerin müşterilerinden biri birgün Bedri’nin derisini yüzerse, farkı daha rahat görebiliriz..


RESMİN SIRRI

Dr. Hagens o ressamı niye mi koymuş? Kimi ressamların, fizyolojik özellikleri yüzünden dünyayı nasıl farklı algıladıklarını göstermek için..

Temsil.. Ünlü ressam Claude Monet (1926’da öldü..) ileri derecede miyopmuş..

Normal bir insanın yüz yirmi metreden görebildiği ayrıntıları ancak altı metre yakından ayırabiliyormuş..
Monet’nin 1918’de yaptığı “Giverny’deki Japon Köprüsü” tablosunun bir kopyasını sergiye koymuş..

Yanına da o köprünün, resmin yapıldığı mesafeden çekilen renkli fotoğrafını..

Monet’nin milyon dolarlık tuvalinde görülen şey köprünün orijinal haliyle çok ilgili olmayan bir renk karmaşası..

Detaylar kayıp, birbirine giren renkler var..

Bu da resimde bir tarz olmuş.. Adına da “empresyonizm” demişler..

İsim bir kere kondu ya! O saatten sonra gözü görmeyen ancak görüyorum zannedip resim çizen kim varsa; adını “empresyonist ressamların” listesine eklemişler..

Bu durumda “empresyonizm akımı” kör ressam tuttuğunu çizer, mealine geliyor..

Dr. Gunther von Hagens tezini ispatlamak için bir tablo örneği daha vermiş..

1917’de ölen Edgar Degas’nın fırçasından çıkma “Saçını Kurulayan Kadın” tablosu..

O kadınla aynı ebatlarda başka bir kadın bulup, saçını tararken fotoğrafını çektirmiş.. Onu Degas’nın tablosunun yanına koymuş..

Sonuç şöyle.. Edgar Degas başarılı bir röntgenci ancak gözleri bozuk olduğundan işin tadını çıkaramayan bir ressam.. Tuvalde gördüğümüz kadının saç rengi ile deri renginin birbirine karışması bu sebepten..



***


Resimde “empresyonizm akımı” diye bir şey olmadığını böylece ıspatlayıp, sanat tarihine katkıda bulunduktan sonra sergiye döneyim..

Gördükleriniz insanı öbür tarafa götürüp getiriyor..

Dr. Hagens kendi bedenini de sergisine bağışlamış..

Öldükten sonra onu da bir köşede sergileyecekler..

Serginin başarısından sonra binlerce insan aynı niyetle başvurmuş.. Ancak altını hemen çizeyim ki benim fırsat kaçırmaz ahalim heveslenmesin..

“Ölenlerin bedenini satın alma” yöntemi yok..

Yani bunun ölüsü dirisinden çok eder, deyip evdeki ihtiyarı yastık boğması yapmaya kalkışmayın..

Şık olmaz..

DİĞER YENİ YAZILAR