Saldım çayıra, Mevlam kayıra..

Döndük dolaştık.. Yüzümüzü Avrupa Birliği kapısının eşiğine sürmüşken eskilerin "Bu memleketin başına bir çoban lazım.." lafına geldik.. Risalemiz çobanlığın küçümsenecek bir zanaat değil, tam tersine, en az astronotluk kadar zor bir iş olduğu üzerinedir.. Allah kabul etsin..

Haberin Devamı

Bir gün olsun beni ayar etmeyin kardeşim.. Bir gün olsun sinirimle oynamayın.. Lafım Doğan Haber Ajansı'nın Erzurum'daki muhabiri Turgay İpek Bey'e..

Yüzmüş yüzmüş kuyruğuna gelmişiz.. "Avrupa Birliği'ne illa ki gireceğiz.." tutturmasıyla girmediğimiz kılık, sürmediğimiz boya kalmamış..

Turistik bölgelerdeki başıbozuk takımını bile ıslah ettik.. "Turiste gülümse.. Onlar da sana gülümserse kendine hakim ol.. Tecavüze kalkışma.." diye..

Nefesimizi tutmuşuz ki Avrupalı ek yerimizi gösterip niza çıkarmasın.. Bahane bulmasın..

Hal böyleyken sen otur "Erzurum'da bir milyar aylıkla çoban bulunmuyor.." diye haber yap..

Elin adamı "Bizim memlekette şu kadar astronot, bu kadar gen kloncusu, şu kadar bilgisayar yazıcısı var.." diye şişinirken, biz işi gücü bırakalım.. Sana çoban arayalım..

Üstelik o çobana bir milyar maaş verelim.. Stajyer hakimi, doktoru o parayı göremiyor.. Yine de davarın başına dikecek adam bulamayalım..

Koyunlar başıboş gezinsin.. Keçi Muharrem taşın tepesinde mahsur kalsın.. Çoban çeşmesi de halimize bakıp, yasımızı tutsun..

Ekimi bekle..
Hem çobansız köyün muhtarlığını hem de Erzurum Ziraat Odası Başkanlığı'nı yapan Mücahit Harmandar'ın ağlaşmasına katılmıyorum..

Çoban bulamadım diye oturduğu yerde "Ahali işsizlikten kırılıyor, bir milyar maaşa çobanlık yapacak adam bulamıyoruz.." diye demeç vermek marifet değil.

Çok çaresiz kalmışlar da Ağrı'dan iki çoban transfer ermişler.. Böyle şey olur muymuş?

Dua et ki bu memleketin Ağrı diye bir vilayeti var, cümle işsizi potansiyel çoban.. "Üç dil bilen, bilgisayar kullanabilen çoban aranıyor.." ilânı versen kapına yüz kişi dayanır..

Adam aç, işsiz.. Çaresi yok çobanım, diyecek.. Ama ne kadar çoban? Ekim ayı biter.. Sıra, teslim ettiğin davarın hesabını tutmaya gelir.. O gün geldiğinde soranm sana..

Davarın kaç tanesini kurt kaptı? Kaç tanesi eşkıya sofrasına gitti? Kaçı yıldırım çarpmasından öldü? Kaçı kelebek hastalığından telef oldu?

Çobanlık zor iştir.. Bir koca köyün en az beş yüz, bin davarını teslim alacaksın.. Sabahın köründen akşamın alacasına kadar nerede taze çayır varsa oraya sürüp, doyuracaksın.. Bir tek hayvanı bile kaybetmeyeceksin..

Akşam olup da açık arazide yayacağında bayır bulacaksın.. Bayır şart.. Koyunu düz ovada yatıramazsın.. Çünkü kurt gelince görünmez.. Bayır olacak ki köpek bayırın aşağısını tutsun.. Sen çoban olarak orta yerde rahatça yat.

Bayıra yayılan sürüye kurt tepeden sokulmaz.. Ufukta siluetinin görüneceğini bilir.. Aşağıyı da köpek tutar.. İşte bunu bilmek çobanlık marifeti..

Sonra sürü başı koçu tespit edeceksin.. Bakacaksın üç beş gün hayvana.. Liderlik ruhu taşıyan koç kendini belli eder.. Ona ayrıca üzüm, kurutulmuş koruk, şeker neyim yedirip kendine alıştıracaksın..

Sürü başı çobana alıştı mı işin kolay.. Sen sürü başını yönlendirirsin, davar da insan gibidir.. Lideri takip eder.. Sürü başının izinden çıkmaz..

Şehirde işin zor
Bunun koç katma mevsimi var.. Kuzu katma zamanı var.. Sütlü anadan kuzuyu ayırma işi var..

En zorlusu da kıvama gelmiş sürüden "kurbanlık" olarak satılacak hayvanı ayırıp büyük şehirlere götürme işi.. Kamyona yükleyip götürmek yetmez.. Asıl büyük şehirde hayvana sahip çıkacaksın..

Büyük şehir insanı kurttan beterdir.. Gaflete düştün mü bütün sürüyü çalar, kepeneğinle başbaşa kalırsın..

Şehrin içinde sürüye sahip olmak ayrı bir mesele.. Davara trafik bilinci vereceksin ki caddelere daldığında sağdan sağdan gidip gelsin.. Otobandan karşıya geçirdiğinde minibüsü, kamyonu kapmasın..

Ben tarfik konusunda insanoğluna verilen eğitimden umudu kestiğim için davan eğitmenin daha pratik olduğunu düşünenlerdenim..

Tabii çobanlık mesleğinin yetenekle de ilgisi var.. Sadece iyi eğitilmiş olmak yermez.. Yetenek de olacak ki mesleğe sığırtmaç olarak girip, cumhurbaşkanı olarak çıkasın..

Temsil, hayatına Isparta'nın İslam Köyü'nde "Çoban Sulu" olarak başlayıp, siyasi hayatini Çankaya'da noktalayan Süleyman Demirel gibi.. Ki hepimizin babasıdır..

Mesleğin piri
Yetenekli bir çobanın nelere kadir olacağını cümle aleme gösterip, bu mesleğin piri olmayı çoktan haketmiştir..

Kırk yıllık siyasi hayatında çobanlıkta öğrendiği tekniklerin tamamını üzerimizde denemiş, sürüsünden tek bir koyun kaptırmamıştır.. Ne sosyal demokrat ne radikal kurtlar daldı o sürüye.. Yine de dağıtamadı..

Sadece sürüden ayrılanlar kendini telef etti.. İyi bir çoban nasıl ki bütün davarlarını tek tek bilirse, Baba da kendi sürüsünden olanları tek tek tanır.. İsimleri ile hitap eder.. O sayededir ki parti mi kuracak? Bir telefonla bir gecede binlerce tabela astırır..

Askerde bile sinir bırakmadı.. Sürüsünü ne zaman dağıttılarsa Baba yeniden topladı.. Generalleri, koca koca paşaları sinir sahibi yaptı.. Sonunda pes ettiler.. Aralarında meşveret kurup hayli konuştuktan sonra: "Böyle bir çobanı biz görmedik.. Çare yok! Her şey yeniden ona teslim.." dediler..

Özetlersek.. "Bir milyar aylık veriyoruz, çoban bulamıyoruz.." diye ağlaşmak çare değil.. Çare bu mesleği ciddiye almak..

Kesin çözüm ise hiç vakit geçirmeden "Çobanlık Meslek Liseleri" kurup, mezunlarına üniversiteye giriş hakkı tanımak..

İki dil bilen, uydu telefonu kullanan, akşamdan akşama davarın kaydını bilgisayarda tutan çoban yetiştirelim.. O zaman görün bakalım Avrupa Birliği bahane bulabilecek mi?

DİĞER YENİ YAZILAR