Makedonya’daki itibarlı günlerin sonuna geldik..

Haberin Devamı

Vizesiz girip çıkıyor, buralarda 1960’lı yılların Türkiyesi’ndeki Amerikalı turist muamelesi görüyorduk ya! O keyfin de dibini bulmak üzereyiz.. Avrupa Birliği bunları sıkılamış.. Bunlar da işe uçaktan inen esmer tenlileri ayıklamakla başlamışlar..

Makedonya’nın başkenti Üsküp, bizim ahalinden gezip tozmayı sevenler için yeni bir cazibe merkezi..

Her şey ucuz.. Şehrin Nişantaşı’nı andıran fiyakalı mağazalarla bezeli yeni çarşısında en pahalı kadın ayakkabısı bizim para ile iki yüz elli lira..

En şık restoranlarında yemek yiyorsun.. Çeşitli mezesi ve salatası ile sofrayı masanın üzerinde yer kalmayacak şekilde donatıyorsun..

İki kişi için yüz lira verip çıkıyorsun.. Aynı hovardalıkta iki kişilik yemeğin Levent’teki, Arnavutköy’deki karşılığı dört yüz liradır..

Üstelik canlı müzik eşliğinde yediriyorlar o yemeği..

Buranın ahalisi bir de oynamaya meraklı ki bu kadar olur.. Müzisyen aleti tıngırdattığında kadını erkeği piste fırlıyor..

Ağır aksak bir halayları var.. El ele tutuşup saatlerce pistin içinde dönüyorlar..

Otel ucuz, yeme içme ucuz.. Taksi ile şehrin bir ucundan öbür ucuna git en azla üç euro.. Kazık atan yok, cinayet yok.. Kabadayı yok.. Hırsızlık yok..

Pasaportu ile çıktığında her yerde itilip kakılan bizim ahali kendini burada rahat hisseder..

Bizimkilerin, Makedonya’nın tam üyeliğinden sonra Avrupa Birliği içinde el üstünde tutulacağı tek yer de burasıdır..

***


Tek belalı şey dilencilik..

Dilencilik işleri de Makedonya nüfusunun yüze kırkını oluşturan müslüman ahali içinde sayılan Romanlar’dan soruluyor..

İhaleyi çocuklar kazanmış..

Yabancı olduğunu alamasınlar.. Anında yapışıp yalvarmaya başlıyorlar.. Yalvarma arsızca ısrara dönüşüyor.. Yapışkanlaşıyorlar..

Para nedir ki? Birine birkaç para veriyorsun, antenleri ile haberleşiyorlar sanki.. On adım gitmeden başına sekiz on çocuk daha birikiyor..

Onlara da verdin diyelim.. Bu kez yirmi otuz kişilik kafilelerle çıkıyorlar karşına..

Geometrik dilenci artışının sonu yok.. Parayla başımdan savayım, dedim.. Bunların hepsini yaşattılar bana..

UÇAN TEKME

Kız arkadaşımla akşam yemeği için otelden çıktık.. Bebenin biri önümüze koşup diz çöktü.. Ellerini kavuşturdu, yalvarıyor..

Elimi cebime attım, kız arkadaşım “Aman haa!” diye uyardı.. Baktım ki çevrede park etmiş ne kadar araç varsa arkasında bir çocuk sotaya yatmış..

Bu ilk gelen öncü.. Paran var mı? Yumuşak yüzlü biri misin? Onu anlayacak.. Direndik para vermiyoruz ama oğlan yapışkan ötesi bir şey.. Söylene söylene bizimle dört yüz metre kadar yürüdü..

O da olmadı.. Yumruk gösterdi.. Arkadan küfür salvosu geldi.. Biz direniyoruz, fukara ülkede paralı turist olmanın vakarı ile çocuğa aldırmadan yürüyoruz..

Çocuk parayı alamayacağını, bir de “avlanma sahasından” çok uzaklaştığını anlayınca önce sunturlu bir küfür salladı, sonra uzaklaştı..

Ben “direnişten” galip çıkmanın gururu ile yürümeye devam ederken arkadan yetişti, kıçıma uçan tekmeyi yapıştırdı..

Bu tekmenin kıçıma ekleştiği yer piyasa yapılan cadde.. Etraftan turisti, yerlisi benim yediğim tekmeye gülüyor..

Tabii bir de uzaktan artık ne söylüyorsa, kişiliğime saydıran bebenin laflarına..

Bende karizma yerle bir, kendimizi lokantaya zor attık..

Yakında bunlar Avrupa Birliği ülkelerinde serbestçe dolaşacaklar.. Yakında dediğim de bir ay kadar sonra..

Makedonya’nın çalışkan ahalisi için mesele yok da bu dilencilik işini meslek haline getirmiş Roman topluluğu için durum farklı..

Fukaralığın hallerini çoktan unutmuş Avrupa milletleri bu yapışkan dilencilik gerçeği ile yüzleştiklerinde ne yaparlar bilemem..

Ama Makedonya’yı bağırlarına basmanın arifesinde Türkiye’ye karşı tedbirlerini şimdiden almışlar..

***


Artık bizim hükümet adamları mı Makedonya yönetimini fiştikledi? Yoksa Avrupa Birliği mi bize karşı Makedonlar’ın kulağını büktü?

O kadarını bilemem..

Bildiğim, Makedonya sınır polisinin Türkiye’den gelen turistlere karşı teyakkuz durumuna geçtiği..

Şu anda bizden vize istemiyorlar..

Ancak kapıdan içeri gireni, gözleri tutmazsa, doğruca sorguya alıyorlar.. Özellikle de esmersen, doğu ve güneydoğu illerimizin havası üzerine sinmişse..

Eski Çarşı içindeki Türk kahvesinde garsonluk yapan Aziz’in yalancısıyım..

Avrupa Birliği’nin ağalarından biri bunların hükümet adamlarını karşısına dizmiş.. “Türkler dışarıya adam kaçırma işlerini üzerinizden yapıyor.. Gözünüzü dört açın..” demiş..

AMAN DİKKAT!

Avrupa’nın dönem başı ağası “Türkiye’den gelenlere karşı sınır polisiniz don lastiği gibi gevşek.. Bu işler böyle olmaz..” diye ağır konuşmuş..

O vakitten beri sınır polisi, tonu buğday rengini aşan tonda ay yıldızlı bir pasaport sahibini gördüğünde yerinden zıplıyor..

O kişiye Kurtlar Vadisi’nden Memati muamelesi yapıyor..

Bizi Üsküp’e getiren uçaktan iki arkadaş bu dizinin yarattığı havanın kurbanı oldu.. Pasaportlarını bankoya koydukları an kapıldılar..

***


Öte yandan Kurtlar Vadisi buranın birincisi..

Dizi yayından kaldırılana kadar Elveda Rumeli de öyleymiş.. Şimdi onun yerini Balkan Düğünü dizisi almış..

Kurtlar Vadisi’nin etkisiyle Makedonlar bizim memleketten gelen her iki kişiden birini mafya askeri sanıyorlar..

Futbolda itibar birincisi Galatasaray..

Fener’in maçını seyrettiğimizde kahve yarı yarıya doluydu.. Bir gün sonra Galatasaray’ın Yunan takımı ile yaptığı maçta kahve tepeleme doldu..

Galatasaray’ın sarı kırmızı renkleri belki Makedon bayrağı ile pişti olduğundan bu böyledir..

Müslümanların olduğu her yerde Lig TV ve D-Smart var.. Evlerde ise bizim kanallarının tamamı seyrediliyor..

Futbola olan meraklarında bizden eksikleri ise birbirleri ile kavga etmemeleri, küfürleşmemeleri..

Bu huyları biraz gobat (tuhaf) geldi bana..

Bir günlük moladan sonra devam edeceğim.. Buraları çok eğlenceli..

DİĞER YENİ YAZILAR