Ihlara Vadisi’ni kim ıhtıracak?

Haberin Devamı

“Coğrafyanın doğal güzellikleri” sıralamasında dünyanın en gözde yerlerinden biri olan Ihlara Vadisi’ni yüksek bürokratik zekâmız tehdit ediyor.. Yaratıcılıkta sınır tanımayan birinci derecenin dördüncü kademesindeki bir iki bürokratın aklına uyulursa güzelim vadiyi kendi elimizle ıhtıracağız..

“Ihtırmak..” bir sözcük, daha doğrusu bir deyim..

Oğlan kızı görür.. Meşhur halk şairimiz “Görme özürlü Veysel’in dediği gibi..” kavuşamayınca aşk olur..

Bu tür aşklarda, âşık olunan süje yani kızın aşktan haberi olmaz.. Oğlan baharda çayır görmüş dana gibi sağa sola koşturur..

Sonunda aşkına çare bulmak için kızı kaçırır..

İşin sonu iyi biterse iyidir.. Olay destanlaşır.. Tabii “Görme özürlünün oğlu destanı” gibi epik bir şey olmaz..

Daha çok “Tahir ile Zühre” veya “Brad Pitt ile Angelina Jolie” destanı gibi duygusal temalı bir şey olur..

İş tersine giderse.. Âşık olunan süje, yani kaçırılan kız oğlana direnirse..

Eskilerin dediği gibi başımıza kötüsü gelirse..

***

Burada oğlanın kromozomunda bulunan ne kadar hayvani gen varsa tetiklenir..

Kızın ense kökünden tutan oğlan, güç kullanmak sureti ile kızı yüzüstü yatmaya zorlar ki delikanlılık denilen güzellikler âleminde bu eylem “ıhtırma” olarak tesmiye edilir..

Konumuz hem edebi hem duygusal hem de turistik olduğundan ıhtırılan kızın başına ne geldiği bizi ilgilendirmez..

“Haklarında hayırlısı neyse o olsun..” der geçeriz..

İşte şimdi tabiat harikalarından biri olan Kapadokya’nın ünlü “Ihlara Vadisi” de bürokrasimizin akılları fikirleri sayesinde “ıhtırılmış” durumda..

Kimi bürokrat büyüklerimiz ki (dünya durdukça imza atıkları dolma kalemin mürekkebi tükenmesin) artık ilhamı nereden almışlarsa bu “Ihlara Vadisi”ne asansör yaptırmayı akıl etmişler..

Kendi akıllarına geldiğinde nasıl sevindilerse, bu benzersiz fikri ahaliye müjdelediklerinde onlar da öyle sevinecek zannetmişler..

Bizim yazının konusu da buradan çıktı zaten.. Hikmetinden sual olunmaz güzel Allahım’ın işidir bu, ahali nedense hiç sevinmemiş..

Bu asansör fikrine içleri ısınmamış..

Turizm dedikleri tavuğun yumurtası zaten karnımızı zor doyuruyor, memuriyet adamları sayesinde o tek yumurtadan da olacağız deyip surat asmaktalar..

***

Ihlara Vadisi, Kapadokya denilen güzel atlar ülkesinin ortalarında bir yerde.. Önceden kaza olup bi hikmet-i müteal vilayetliğe terfi eden Aksarayımız’ın az berisinde bir kanyon..

Kanyon dediğimiz şey vadinin azmanı.. Yamaçlar daha dik, mecra daha dar..

Yukarıdan aşağıya bakanın yüreği hoplar, aşağıdan yukarıya bakanın şapkası düşer, öyle bir yer..

Bu kadar derinini buldun mu keyfine payan olmaz.. Dünyanın işsiz güçsüz turist takımı oraya üşüşür.. İlle de o kanyonun içinde gezinmek ister..

Nitekim Kapadokya’ya giden yabancıların birinci uğrak yeri burasıdır.. Yerli turist incik boncuk alışverişi ile vakit geçirirken elin Alman’ı, Fransız’ı yaşına başına bakmaz bu kanyona dalar..

YAP, İŞLET, MAHVET

Ihlara Vadisi böyle bir yer.. İçine iki başından giriş var, görmek isteyen az biraz zahmetli bir yürüyüşe katlanacak ki turistin meraklısını eğlendiren de bu zaten..

Burada tabiat harikası mağaralar var..

İnsan eliyle oyulmuş mağara kiliseler var.. Buranın taşı teleme peyniri gibi yumuşak olduğundan biz bunlara “Kaya Kilise” demiyoruz, mağara kilise diyoruz..

Sayısı yüzden fazladır ki sadece onu gezilebilir durumdadır..

Memuriyet adamları, elbette ki hükümet adamlarına danışarak, buraya bir asansör yaptırma fikrini ortaya attılar..

Evvel ezel bu asansör lafını duyardım..

2006 yılında Aksaray İl Kültür ve Turizm Müdürü Hamza Bey buraya “kayalara temas etmeyecek bir asansör yapılacağı” müjdesini vermişti..

Biz Kapadokya meraklıları aramızda “Lan arkadaş, bu işin aslı var mı?” deyip dururken, 2007 yılında Aksaray Valisi Sebati Buyuran müjdeye ek yaptı..

“Ihlara Vadisi Asansör Projesi” iki vakte kadar tamamdır, dedi.. Konya Anıtlar Kurulu (if) bu projeye onay verirse ihalesi açılacakmış..

“Yap, işlet, devret..” yöntemiyle tamamlanacakmış..

Bu turistlerin hayrına bir şeymiş.. Özellikle de yabancı turistlerin daha da hayrına..

Şu sıralar Kapadokya’nın Ürgüp ilçesinde banka önünde sıra beklerken cepten haberleştiğim yeğenim Beran’ın sözlü raporuna göre kaldıkları otelden altı turist buraya gitmek için hazırlanıyormuş..

Altısı da Fransız olan turistlerin en körpesi seksen beş yaşındaymış..

İşte bizim asansör projesinin faydası burada kendini gösterecek.. Oraya sonradan yapılma betondan üç yüz seksen iki basamaktan inmeye çalışan turistler bu sayede telefat vermeyecek..

Zaten Vali Bey de böyle buyurmuş..

“Maksat turistler ölmesin..” demiş, bir yıl önce ölen üç yaşlı turistin kalplerimizde hâlâ yaşamakta olduğunu da sorumluluğu kapsamında sözlerine eklemiş..

Halbuki yaşı belli olmayan yabancı turistlerde adrenalin azmasına sebep olan şey bu vadiye inmenin zorluğu.. İşin heyecanı burada..

Öbür türlüsü, yarışan arabaların motorlarını “kafa şişirmekle” suçlayıp “Formula 1 Pistine” raylı sistem kurmaya kalkışmak gibi bir şey..

***

Bir işin doğasını bozmak söz konusu olduğunda bizim ahalide sınırsız potansiyel var..

1578’de İstanbul’a gelip üç sene aramızda yaşayan Protestan papaz Salomon Schweigger’in bundan dört yüz sene önce yazdığı gibi..

Adam Osmanlı’nın karmakarışık işlerine bakmış bakmış, curcunasını seyrettikten sonra “Allah Allah” demiş..

“Biz Hıristiyanlar nasıl oluyor da her savaşta bunlara yeniliyoruz..”

Cevabı da kendisi vermiş..

“Yüce Rabbim bu Türkleri kılıç gibi sopa gibi biz yoldan çıkan Hıristiyanları cezalandırmakta kullanıyor..”

Salomon Schweigger’in tezi artık Avrupa Birliği’ne girme hevesimiz sayesinde sadece bize işliyor..

Orada sağlık ekibi için bir yer yapmaktansa asansör dikip, doğayı bozma akılları da bu sebepten başımıza üşüşüyor..

DİĞER YENİ YAZILAR