Şarap dediğin uykuda, gurme kuşkuda gerek..

Haberin Devamı

Bana bu günlerde bir şey olursa, bilinsin ki sebebim Milliyet refikimizin yazar taifesinden “gurme” olarak temsil edilen Vedat Milor nam kişidir.. Ben öldüğümde arkamdan göbek atacaklara boş yere “Kanımı yerde bırakmayın” tembihatı yapmıyorum.. “Bana olan oldu, siz kendinizi kurtarın..” mesajı veriyorum..

Baştan söyleyeyim..

Telef olmasına telef oldum ama yine de kendimi Vedat Milor’un yazılarını okumaktan alıkoyamıyorum..

Bir kere usta yazar.. Ayrıca gerçek gurme.. Yani yediğini içtiğini çok iyi bilen biri..

Zaten yazılarını da bu gayretle yazıyor.. İstiyor ki onu okuyanlar “yemek” denilen olayı bir ziftlenme eylemi değil, tadı çıkarılacak bir şölen haline getirsinler..

Haybeye yazıyor yani..

Bir kere bizim ahalide, okumuşların kısm-ı umumisi de dahil onun tavsiyelerini anlayacak hâl yok..

Vedat Milor bir şarabı mı tanıtıyor?

Çok iyi Fransızca, İngilizce, İtalyanca, İspanyolca hatta Latince bileceksin..

Fazladan Türkçe üzerine bir tez çalışman olacak.. Ve en azından yüksek puanlı tıp fakültelerinden birine kayıtlı öğrenci kadar “anatomi” bilgin olacak..

***


Yetmeeez !

Coğrafyayı bileceksin.. Çünkü şarabın üzümü hangi topraktan geliyorsa o coğrafyadan haberli olman lazım.. Coğrafya bilginin yanına “jeoloji” doktoranı katmadın mı o da bir işe yaramaz..

“Abartıyorsun..” diyeceklere cevap veriyorum:

“Abartanın gözüne bütün Türkiye parmağını soksun mu?”

Eğer bir Vedat Milor yazısı okumadınızsa bu cevap size az bile gelir..

Diyelim ki şarap hakkında bilgi veren şöyle bir cümle okudunuz:

“Bu ada üzümlerinden yapılma şarap yeterli teruar özelliklerini taşımıyor..”

Cümlenin mânâsını hemen vereceksin.. Ama önce Latince lazım..

“Teruar” Latince’de toprak mealindeki “Terre” kökünden geliyor.. Fransızlar da sözcüğü aynı anlamda kullanıyor..

Buradan türetme “Teruar” sözcüğü de akademik sarhoş terminolojisinde “iklim-toprak ilişkisini” açıklıyor..

BİZDEN KAÇMAZ

Yaaa ! Gördün mü?

Bunları bileceksin ki içtiğin ada şarabının bitimindeki mineraller bünyene işlesin..

Yellendiğinde yanında dikilen arkadaşın sıkı bir gurmeyse “Yoksa sen Corvus şarabı mı içtin?” diye sorsun..

İhtiyacınız olan farmakoloji ile anatomi bilgisinin kullanılacağı yerde bir şarap muhabbeti ol abi lir..

Vedat Bey’in sık sık kullandığı “Salinite denilen, tükürük bezlerini harekete geçirici hafif tuz ve iyot aroma ve tadı..” türünden cümlelerin şifresini çözmek bu sayede mümkündür..

Yine yazısından öğreniyorum ki biraz psikoloji bilgisine de ihtiyaç var..

Şarabı gazoz gibi kafasına dikip arızaya bağlanan arkadaşınızı yatıştırmak için değil.. Bizzat şarabın ruh halini anlamak için..

Şarabın ruh hali mi olurmuş, demeyin bana.. Şişeyi kafanıza ekleştiririm..

Vedat Bey yazdığına göre oluyor..

Temsil Assytriko üzümlerinden yapılma şaraplardan biri için “Şahsiyetli, dengeli ve belli bir derinliğe sahip” diye yazmış..

Dikkatinizi çekerim.. Yazar burada şaraptan söz ediyor.. Seyrek bıyıklı asabi adamın yeni hükümete kattığı bir siyasetçiyi anlatmıyor..

Ama Xinomavro üzümünden (Al işte lisan bilmenin faydasını.. Ekşi kırmızı demekmiş..) yapılma kırmızı şarabı “dürüst ve karakterli” buluyor..

Al o şişeyi.. Getir bir kamu bankasının başına CEO diye dik.. En küçük bir yolsuzluk, aykırılık bekleme..

***


Hallerimizden bilirim.. Bizim insanımızın önüne bu kadar çok bilgi koydun mu bunalır? Kafası keçeleşir, saçı kepek yapar..

Hele ki şarap denen nesneye dair bilgiyi zorlatırsan.. Gereksiz yük olarak görür..

O yüzdendir ki benim gördüğüm yerli şarap eksperlerinin çoğu şişenin şekline ve fiyatına odaklanmıştır..

Otuz kırk yıl önce kırmızı ile beyaz şarabı ayırabilene çeşnicibaşı muamelesi yapılırdı.. Şarabı şişeyi kafaya dikmeden bardaktan içene de asil.. İyi kötü şarap meraklılarımız çıktı..

EĞİTİM ŞART..

Bunlardan biri geçen yıl bir kitap çıkardı.. “Shiraz” üzümünden yapılan şarabın anavatanını İran olarak ilân etti..

İran’daki Şiraz şehrine yakıştırdı..

Ben bile biliyorum ki “Shiraz” denilen üzümün asması İtalya’nın kuzeyinden Fransa’ya, oradan Avusturya kıtasına gitmiş.. Üzüm olup serpilmiş, şarap olup dillenmiş..

Bizim acemi çeşniciler bu üzümden yapılan şarapları “Gülistan ve Bostan” ın yazarı Şeyh Sadi’nin yaşadığı Şiraz’da nüfusa kaydettiler..

Sıkılmasalar koca şair Şeyh Sadi’yi de şarap imalathanesinin müsteciri yapacaklardı..

Ben nereden mi biliyorum? Kendimi eğitiyorum..

En azından kendini şarap eksperi ilân eden Bay Ertuğrul Özkök’le bir yemek masasında hesaplaşmak için..

Ne zaman bir yemek yesek şaraba sıra geldi mi lafı kapıyor, biz de boş boş bakıyoruz..

Bir keresinde Aydın Doğan ile yan yanaydık.. Bay Ertuğrul şarap brifingi verirken eğilip fısıltıyla “Bence atıyor..” dedim..

Aydın Bey de cevaben “Bana da öyle geliyor..” diye fısıldadı..

Lakin ikimiz de kırsal kesimden geldiğimizden, şehir çocuğu Bay Ertuğrul’a karşı cesaret edip lafa giremedik..

Zaman içinde kendimi eğittim.. Önceleri şarap kadehine ekmek doğramanın bir sakıncası olmadığını düşünüyor, nesneye sulu yemek muamelesi yapıyordum..

Artık kadehi tatmadan önce kokluyorum.. En azından ilk yudumu dilimin üzerinde höpürdetirken sağa sola püskürtmüyorum..

***


Siz de kendinizi şarap konusunda eğitebilirsiniz..

“Önümüzdeki yıl Corvus Bianca’ya Muscat ve Viognier sepajları eklenmesi düşünülüyor..” diye bir şey duyduğunuzda vatandaş olarak sevinmek mi üzülmek mi icap ettiğini bilirsiniz..

“Yani abi ne?” diye sormazsınız.. En azından şarap sohbetlerine katılırsınız..

“Bu şarabın spiditesi bence tözsel kaynaklı.. Büyük ölçüde toprağın teruar dinamiği sonunda açığa çıkan bir aroma imgeletme özelliği var..” dendiğin de verecek cevabınız olsun..

Hiç değilse “Ne diyeyim bu laflara? Haklı söz Hacı emmiyi eşeğinden indirirmiş..” deyip, zevahiri kurtarırsınız..

Sırada Vedat Bey’in yemek şifreleri var..

DİĞER YENİ YAZILAR