İstanbul'un en ıssız otoparkı.. Ve değnekçi-müşteri savaşları

Bu yazı İstanbul'a otopark yatırımı yapmayı düşünenlerin akıllarını başlarına devşirmelerini ve kararlarını bir kez daha gözden geçirmelerini temin amacıyla kaleme alınmıştır.. Yayalara pek faydası yoktur..

Haberin Devamı

Bizim memleketin insanı bir hizmetin yapılmasından çok "neden yapılmadığını.." konuşmayı sever.. Birinci Levent'teki otoparksız alışveriş merkezi gibi.. Korukent'i Nispetiye Caddesi'ne bağlayan yolun üzerindeki Tansaş'ın düne kadar otoparkı yoktu.. Millet arabasını caddenin iki yanına bırakıyor bunun neticesinde de trafik çorbaya dönüyordu.. Zaman geçti.. Tansaş binasının karşı cephesinde yapımına başlanan Garanti Bankası'nın Genel Müdürlük binası bitti.. Binanın yola bakan cephesine de kocaman bir otopark yapıldı.. Sadece Tansaş'a giren çıkanların değil, bütün semtin ihtiyacını karşılar.. Otoparkın açılışının yapılmasından birkaç gün sonra da arıza çıktı..

Dedik ya bizim ahali "olmayana ergi üzerine.." konuşmayı sever.. O güne kadar "Şu caddenin haline bakın.. Otopark olmadığından yollar tıkanıyor.. Elin memleketinde olsa şimdiye kadar kocaman bir otopark yaparlardı.. Bizde o şans nerdeee?" diyenler birden fikir değiştirdiler.. Araçlarını eskiden olduğu gibi caddenin üzerinde bırakıp trafiğin kilitlenmesine katkıda bulunmayı sürdürdüler.. Bu durum otoparka milyarlarca liralık yatırım yapan Garanti Bankası yöneticilerinin çok gücüne gitti.. Otopark kendilerinindi.. Tansaş da öyle.. O zaman müşterisi de kendilerinin sayılırdı.. İyi ama neden kendi müşterileri kendi alışveriş merkezlerine gelirken kendi otoparklarını kullanmıyordu?

Cevabı basit..
Çünkü otopark yolun karşı tarafındaydı.. Oraya arabayı bıraktıktan sonra yaklaşık iki yüz metre yürümek icap ediyordu.. Ayrıca alışveriş yaptıktan sonra aynı yolu elinde torbalarla gerisin geriye yürüme durumu vardı.. Bir de otopark paralı, cadde parasızdı.. Bu vatandaşı "otopark fikrinden soğutan" birinci faktör oldu.. İkinci faktör ise otoparkın kapısına iki metrelik bir zincirle bağlı duran dev köpekti.. Mahgüdük'ün gücüne gitmesin ama bu hemcinsi fiilen sapıktı.. Psikopattı.. Otoparka giren çıkan müşteri arasında ayırımcılık yapıyordu.. Örneğin, elinde altı yedi torba ile gelenlere hırlamıyor, bir iki torbalık alışverişle yetinenlere öfke kusuyordu.. Özellikle de Tansaş İndirim Kartı sahibi olan ucuzcu müşteriyi taaa yirmi metreden teşhis edip havlamaya başlıyordu.. Sadece kendi havlasa iyi.. Nasıl olsa boynunda zinciri var.. Gelip ısıramaz.. Lakin havlaması mahallenin diğer köpeklerinin de psikolojisini bozuyordu.. Temsil ilerdeki taksi durağı tarafından beslenen "Bady" adı verilmiş dev sokak köpeğinin.. Bady'nin geniş çevresi vardı.. Garanti otoparkının köpeği kontrolden çıktı mı Bady onun psikolojik bunalım geçirdiğini anlıyor, kendi takımını toplayıp "geçmiş olsun ziyaretine.." geliyordu.. İşte o zaman otoparkın kapısı geçit vermez oluyordu.. Caddenin parasız otopark yeriyle dolu oluşu ve köpek terörü birleşince Tansaş'ın karşısındaki otopark, Birinci Levent gibi metrekareye üç kişinin düştüğü kalabalık bir semtin en ıssız noktası haline geldi.. Bu durum haliyle yatırımcıyı gerdi.. Milyarlarca liralık yatırım yapılan otoparkın neden kullanılmadığını araştırmaya başladılar..

Trafik bilinci
Galiba şöyle bir cevap buldular.. "Halkımız trafik konusunda bilinçsiz.. Medeni alışkanlıkları yok.. O halde halkımızı eğitmek, otopark kullanma fikrine alıştırmak lazım.." Ahaliyi kimin eğiteceği de tespit edildi.. Anadolu'nun bağrından kopup gelmiş, kaşı gözü yerinde, bıyıkları adam asılacak heybete birini bulup seçtiler.. Otoparkın önüne değnekçi olarak diktiler.. Bu şahsın görevi şuydu.. Tansaş'a alışveriş için gelen ve araçlarını otoparkın önünden geçen yol üzerine bırakan vatandaşları "Gardaş.. Buraya park etmek yasak.." diye uyarmak.. Değnekçinin heybeti birkaç kadın sürücü üzerinde etkili oldu.. Onlar da araçlarını alıp daha uzak bir yere götürdüler, oraya park ettiler.. Yine de otoparka giren olmadı.. Çoğu memur emeklisi olan asıl Tansaş müşterisi ise "kendisine mafyatik heybet vehmeden.." değnekçinin havasından hiç etkilenmediler..

Bunun cevabı da sosyolojikti.. Çünkü onlar emekliydi.. Daha yaşarken ölmüş sayılırlardı.. Hayatin her türlü cefasına, zahmetine alışkınlardı.. O gün evde hanım bir kilo havuç istemişse, bir tane fazla alabilmek için değil Tansaş'ın altını üstüne getirmek, Edirne yolunun yarısına kadar yayan gidebilirlerdi.. Kaşlarını çatıp, sıfatını sert tutmaya gayret eden otopark değnekçisinin "park yasağı.." emekliye ne yazardı? Değil mafya tetikçisi pozlarındaki bir gariban değnekçi, mafyanın kendisi topuyla tüfeğiyle gelse fark etmezdi.. Kaldı ki o değnekçi beni dahi etkilemedi.. Ben aracımı tam cadde üzerine bırakmıştım ki yanımda peydahlanıp "Buraya park edemessin yasak.." dedi.. Adamın yüzüne şöyle bir baktım.. Bakmamla tek başına çalıştığını "otopark mafyasına" bağlı çetelerden biriyle ilişkisi olmadığını o saniye anladım.. Bakışlarında öz güven yoktu.. Ayrıca otopark çetesinden biri "yasak.." tebligatı yapmazdı.. "Yasak.." dedin mi burada rant yok, demektir.. Paranı istemiyorum demektir.. Sosyal bir mafyatik değnekçi tam tersine "Çok kalacak mısın abi?" diye sorar.. Bunun mânâsı "Döndüğünde paranı alırım, haberin olsun.. Şimdiden bil de zırıltı çıkarma.." demektir.. Otopark çetelerine servet yedirmişiz.. Bu kadarını da bilelim artık.. Nitekim "Git işine len.." diye terslediğim zaman boynunu kırıp uzaklaştı.. Ben haklı çıktım..

Yarın: Otopark-Tansaş müşterisi savaşı nasıl kızıştı Kim kazandı?

DİĞER YENİ YAZILAR