Falcı esnafında data tabanı var

Haberin Devamı

İddiam açık.. İstanbul’da faldan medet uman ne kadar bunalımlı varsa bilgisayar marifetiyle falcılara kayıtlı.. En azından “Ergenekon Vak’ası” kadar vahim bir örgütlenme.. Yarım akıllı kızlar da bunların birinciye gelen kurbanları..

Üfürükçülük” zanaatıyla uğraşanların müşterisi eskiden fakir fukara takımıydı..

Sistemin kurbanı olmuş, okuyamamışlar ya! Kafa cücük kalmış..

O yüzden vara yoğa inanıyorlar.. Ne kadar akla ziyan şey varsa onun peşine takılıyorlar..

Kendisini diploma sahibi olabildikleri için “okumuş” takımından sayan kim varsa “Üfürükçülük zanaatını” ve “kurbanlarını” sorun..

Size cevap olarak aşağı yukarı bu cümleleri söylerler..

***


Teknik olarak “Üfürükçülük sektörüne” karşı değilim.. Benim işim bir konuyu dillendirirken bunu irdelemek..

Baştan söyleyeyim..

Ben “Üfürükçülüğün” alternatif tıp dalı olduğuna inananlardanım..

Parası olan “modern tıp” imkânlarından yararlanır.. Parası olmayana da ilk yardımı “üfürükçüler” yapar..

İkisinin de başarı yüzdesi birbirine yakındır.. Ancak ikinci yol, yani “üfürükçülük” çok daha ekonomiktir..

HİJYENİK DEĞİL

Bir doktor çocuğu olarak benim de üfürükçüye gitmişliğim var..

Çocukken ellerimizde “siyil” denilen iri sivilceler çıkardı.. Küçük birer meme başı gibi durur, can sıkarlardı..

Hiçbir ilaç bunları geçiremezdi.. Elimde siyiller çıktığında ilk okul beşteydim..

Babamın merhemleri, Eczacı Rahmi Bey’in ilaçları işe yaramayınca mecburen alternatif tıptan medet umduk..

Arkadaşım Şepit Mehmet’in benim için bulduğu “üfürükçü” çok yaşlı bir kadındı.. Hani eskilerin “acuze” diye tesmil ettiklerinden..

Kadın elli kuruşluk vizite ücretini peşin aldıktan sonra elimi elinin içine aldı..

Siyile eğilip bir dua okudu.. Duayı siyile üfledi.. Sonra bana “Gözlerini kapayıp, ağzını aç..” dedi..

Dediğini yaptım..

Ağzımın içine “tuu..” deyip, tükürdü.. Gafil avlanmıştım.. Müthiş iğrendim.. Evinden koşarak kaçtım..

Çok öfkelenmiştim.. Arkamdan koşan arkadaşım bana yetiştiğinde hâlâ kolumun yeniyle ağzımı silip duruyordum..

Ona da bir eyyam söylendim..

“Ne kızıyon?” dedi.. “Benim kabakulağı bir tükürükte geçirdi..”

Ertesi gün sabah uyandığımda fark ettim ki ellerimde bir tane bile “siyil” kalmamış..

***


Asıl konuya gelip “üfürükçülük” ile “falcılığı” ayırayım..

“Üfürükçülük” alternatif fukara tıbbının anatomi ile uğraşan bölümüdür.. “Falcılık” ise modern psikiyatrik tedavinin alternatif karşılığıdır..

Zengin kısmı psikiyatra gider.. İçini ona döker.. Yaşadığı bunalımın sebebi, büyük bir ihtimalle çocukluğunda geçirdiği bir olaya yüklenir..

Veya sevgisizlikten doğan güvensizlik teşhisi konur..

Psikiyatr hastasına “Sizde ana rahmine dönme sendromu var..” deyip iki yüz lirasını alır..

Aslında kullanmak istediği “Ebenin örekesine kadar yolun var..” cümlesidir.. Viziteyi tehlikeye atmak istemediğinden birinci cümleyi tercih eder..

TABAN DEĞİŞTİ..

Falcı da psikolojik hizmet verir.. Müşterisinin içini rahatlatır..

Temsil, evlenemediği için bunalan genç kızlara “Size bir kısmet görünüyor..” dedi mi o kızın fikrinde çiçekler açar..

Eve koşturur koşturmaz çeyizini tamamlamaya hız verir.. Yastık yüzüydü, tepsi altlığıydı, televizyon üzerine konacak dantelli örtüydü derken kendini oyalar..

Bunalımlarından uzaklaşır..

Doğal olarak “falcıların” müşteri tabanının daha düşük gelirli, daha az eğitimli kesimden olması icap eder..

Herkesin bildiği bu..

Benim aklımı karıştıran da bu..

“Falcılık” sektörünün müşteri tabanı tepeden tırnağa değişti..

Etiler, Ulus, Nişantaşı gibi üst gelir grubundakilerin yaşadığı semtler “modern falcıların” çalışma alanı oldu..

Kapılarına koşanlar da mahallenin kısmet bekleyen ev kızları değil.. Eğitimlerini Avrupa’da, Amerika’da yapanlar..

Anatomik bir sorunları olduğunda modern tıbba başvuruyorlar..

Misal, tıbbın yer çekimi ile mücadele eden alanı “estetik cerrahi” gözlerini kırpmadan başvurabilecekleri bir alan..

***


Modern falcılar, mahalle aralarında, gözden uzak evlerde çalışmıyor..

Tam tersine.. Her biri ünlü cafelerden birinde konuşlanıp, müşteriyi orada kabul ediyor..

Gelen müşteriden cafe işletmesi de sebeplendiğinden kimsenin şikâyeti yok.. Bir nevi işbirliği..

“Sosyetik falcı” müşteriyi psikolojik olarak rahatlatıyor.. Cafe işletmesi de bu “korsan psikologlara” yardım ve yataklık yapıyor..

HEP TAM İSABET

Mahalle kızının derdi kısmet.. Bu okumuş, takmış takıştırmış zengin kızlarının derdi de boy friend..

Modern falcılar bunu çözmüş..

Kendisine gelen kızın nasıl bir derdi olabileceğini bir bakışta anlıyorlar.. Neyi duymak istiyorlarsa onu söylüyorlar..

“Sarışın bir kız sürekli dedikodunu yapıyor..” (Yapmazsa şaşar zaten..)

“Spor arabayla gezen birini düşünüyorsun..” (Esnaf cipiyle gezeni düşünecek değil tabii..)

“Bir ameliyat mı geçireceksin ne?” (Estetikçiyi de bildi valla..)

Tahminin boş düşme ihtimali yok.. Benim tahminim bunlar gelen müşterinin kaydını da tutup, internet marifetiyle birbirleriyle paslaşıyorlar..

***


Başka türlüsü mümkün değil..

Kız yeni bir falcı keşfediyor.. Meraklanıp ilk kez gidiyor.. Falcı daha ilk verileri öğrenir öğrenmez saydırmaya başlıyor..

Akşama kalmadan yeni falcının ünü Nişantaşı cafelerinden, Etiler mekânlarına, Ulus’tan Akmerkez’e yayılıyor..

Kızları zaptedebilirsen zaptet..

Bu gidişatın koyunlara bir zararı yok ama psikiyatrlar sürekli kan kaybediyor..

Altı sene tıp oku.. Dört sene de ihtisas yap.. Kafanda saç kalmasın..

Sonra git.. Astrolojiden falcılığa yatay geçiş yapan bir dilbaz kadına yenil..

“Şahinin yerine geçti yarasa.. Baklava yerine geçti pırasa” dedikleri bu..

Şimdi rağbet şiirdeki gibi “deyyus ile terese” değil doğrudan falcıya..

DİĞER YENİ YAZILAR