Bilim dünyası pes eder sendeki idmana Türk!

Haberin Devamı

Yukarıdaki başlık “Açlık bile pes etti / Sendeki idmana Türk..” diyen Neyzen Tevfik’in ünlü taşlamasına naziredir.. İnsanlığın total zekâsını araştıran İsveçli bilim adamlarının “yaratıcılığımız karşısında” nasıl çaresiz kalacağının hikâyesidir..

İddia benim değil.. Aziz Nesin ustamızın da günahını almayın..

“İnsanoğlunun giderek ahmaklaştığı..” tezi İsveçli bilim adamının..

İnternet yoluyla sövmek isteyenler için adını da vereyim.. James R. Flynn..

Gördüğünüz gibi soyadı beş sessiz harften oluşuyor.. Gayret ettiğiniz halde bu soyadını okuyamıyorsanız üzülmeyin..

Bu durum, bilimin ortaya attığı “ahmaklık iddiasında..” sizin de “taraf olduğunuz..” anlamına gelir..

***


İsveçliler bu “ahmaklaşan insan soyu..” meselesine fazla takmış..

Bir başka İsveçli bilim adamı Étienne Forsström’ün görüşüne göre insanoğlunun sürekli gelişen zekâsı 2000’li yıllardan itibaren tıkanmaya başlamış..

Çünkü total zekânın gelişmesini sağlayan eğitim sistemi tıkanmış.. Eğitimde kendimizi aşamadığımız için zekâ da durduğu yerde debeleniyor..

Bu görüşü kuşku ile karşılıyorsanız “Étienne Forsström” adını hecelemeye çalışın..

Zorlandığınız yerde eğitim sistemine küfürü basın..

FORMATLI TARİF

İnsanoğlundaki total zekâ gerilemesinin başka sebepleri de var..

Bilim adamları, gelişen teknolojinin kolaylaştırdığı hayat şartlarını da suçluyor.. Hayat o kadar basitleşiyor ki insanın yaşamak için mücadele etmesine, kafa çalıştırmasına gerek kalmıyor..

Belirtileri sinemada..

Son birkaç yılda en çok iş yapan sinema filmlerine bakın..

O filmlerin içinde mutlaka “kafası böcek şekli almış..” bir canavar var..

O böcek kafalar insanlığı tehdit ediyor, filmin esas oğlanı da böcek kafaları yenerek insanlığı kurtarıyor..

Ne kadar dangalakça bir senaryo yazarsan o film o kadar çok iş yapıyor..

Geri zekâlılığın belirtileri müzik dünyasında..

Amerika’nın en büyük müzik kuruluşlarından Atlantik Plak’ın sahibi merhum Ahmet Ertegün çevresindekilere gidişatın tarifi yapmış..

“Altı tür müzik formatı var..” demiş..

“Ağzınla kuş tutsan müziğin bu formatların dışındaysa iş yapmaz..”

O formatlar neye göre mi oluşturuluyor?

Amerikan toplumunun eğitimden en nasipsiz, zekâca en tartışılır çoğunluğu olan Afro-Amerikalılar’a göre..

Yani siyahilere göre..

Yani zencilere göre..

***


Bakın şimdi “zenci” sözcüğü yüzünden bu toplumun gerzekleri ile aramda niza çıkacak..

Amerika’nın siyah derilileri “Negro” dendiği zaman bunu kendilerine hakaret olarak algılıyor ya!

Bizim zihni siyahiler de Osmanlı Türkçesi’nde hiçbir hakaret içermeyen, sadece şekli tarif yapan “zenci” sözcüğünü böyle algılıyor..

“Zenci” sözcüğünü İngilizcede kullanılan “negro”ya karşılık görüyorlar..

Biz beyaz-köşe yazarlarına internet marifeti ile saldırıyorlar..

Bu da bizdeki eğitim fazlalığının yarattığı bir sonuç.. İsveçli bilim adamlarının dikkatine sunarım..

Her neyse biz yine zenciye Afro-Amerikalı diyelim de kalpler kırılmasın..

PİŞTİ OLDULAR..

Müzikteki formatları anlatıyordum.. Ahmet Ertegün’ün gerçek müziği yok eden bu berbat formatları tarif ederken yaptığı bir tespitin üzerinde duralım..

Müzik pazarının yüzde seksen beşi bu Afro-Amerikalı tüketiciler..

Onlar da dayıyor formatı.. Rep isteyene rep.. Hip hop isteyene hip hop..

Bir “es” daha vereyim..

Bir yazımda bu hip hop müziğine bulaşacağım tuttu.. Bulaşmaz olaydım.. Hayatımda işitmediğim desibelde galiz küfürler yedim..

O küfürlü e-mail’leri gönderenler de kendilerini Amerikan zencisi sanan bizim bebeler..

İnternet üzerinden küfürleştiklerinden adresleri belli.. Gitsem savcılığa iki saatte yerleri belli olur..

Dava açsam hapse girerler..

“Bunların anaları babaları ya öğretmendir veya memurdur.. Onları üzmeyeyim..” dedim, tepki vermedim..

Şimdi niye mi anlatıyorum?

“Aptallar bayılır..” diye yapılan o altı formatlı müziğin müşterisine dikkat çekmek için..

Amerika’nın lise bitirdiği halde okumayı bir türlü söktüremeyen siyahileri ile bizim onlara öykünen beyazilerin “aynı zekâ kategorisinde” nasıl pişti olduklarını göstermek için..

***


İsveçli bilim adamlarının “İnsanoğlunun total zekâsı geriliyor..” tezine dayanak olan iki faktör de bizim için geçerli değildir..

“Eğitimdeki gelişmenin tıkanması” onlarda durgunluk yaratabilir..

Bizdeki eğitim sistemi daha kendisi için gelişip gelişmeme kararı veremediğinden böyle bir tehlike söz konusu olamaz..

“Teknolojinin hayatı kolaylaştırması” onları zihinsel tembelliğe yönlendirir.. Bizi ise durduramaz..

HER DAİM AŞARIZ..

Bizim insanımıza teknolojinin en modern imkânlarını sunun..

“Şunu kullanayım da rahat edeyim..” demez..

Ben bu teknolojiyi insanlığın zararına nasıl aşabilirim, diye düşünür..

O yüzden batılının beyni yan gelip yatarken, bizimkilerin beyni amele gibi çalışır..

Buyrun dünkü gazetelerden “küçük ilânlı” bir örnek..

“Sevdiklerinizin cep telefonlarını dinleyebilir, mesajlarını görebilirsiniz. 0534 401 42 42”

***


Bu ilândan, eğitimin semeleştirdiği entel takımına da ders çıkar..

Yok “Tele kulak..” Yok “Özel hayatın gizliliği..” edebiyatı.. Yok “Yes’e basacağına No’ya bassaydın kardeşim..” muhabbeti..

N’oldu bu kadar tartışmaya?

Benim vatandaşım dersini çıkarmış.. Anında olayı pratiğe dökmüş..

Özel hayatın gizliliğini kişisel çabasıyla delip, bir suç tarifinden kafasına göre hizmet yaratmış..

Olay budur..

İsveçli bilim adamları neyi araştıracaksa araştırsın.. Ancak zekâya dair çıkaracakları sonuçlara bizi katmasın..

Ezberleri şaşar..

DİĞER YENİ YAZILAR