Verdikleri gaz bünyeyi bozdu

Sebebimiz önce Fatih Terim sonra da spor medyasının hesap kitap bilmez leşkerleridir.. Verdiler gazı, verdiler gazı.. Hepimizi sayko yaptılar.. Portekiz’in Pepe’sine çarpıldığımızdan beri acil şifa bekliyoruz..

Haberin Devamı

Sevgili arkadaşım Reha Muhtar dün memleketimize resmi bir ziyaret yaptı..

Gazetemizdeki kızların diline doladığı sarı ceketi üzerindeydi, ben de gördüm.. Hatta elledim..

Hiç de abartılacak ölçülerde değil, gayet makûl bir ceket.. Oysa Ex Tuğçe Baran’ın iddiası şuydu..

Reha Bey bu ceketi giyip mobil duruma geçtiğinde, onu uzaktan görenler Kırım’dan ithal edilmiş bir tereyağı dağı hareket ediyor zannediyormuş..

***

Bizim kızları anlıyorum..

Erkeklerin üzerinde siyah, gri ve kahverengiden başka renk görmedikleri için yadırgıyorlar..

Avrupa erkeği rengârenk giyinir..

Kışın anorakların rengi turuncudan turkuaza kadar koca bir skala yapar..

Renkli giymek delikanlıyı bozduğundan biz koyu tonları seçeriz..

Eminönü iskelesine yanaşan bir vapuru boşalırken seyredin.. Siyah, kahverengi arası bir akıntı iskeleye yayılır.. Oradan sokağa bulaşır..

Ne yapalım, ruh halimize uyanı budur.. Reha’nın sarı ceketi yüzünden yadırganması normal..

UZMAN GÖRÜŞÜ..

Ayakkabısı için bir şey diyemiyeceğim.. Onu yadırgamakta haklı olabilirler..

Moda danışmanım Kemal Yıldırım kaş göz edince fark ettim..

İki renkli bir kundura uydurmuş ayağına.. Yarısı sarı ki ceketle uyumu gösterir, öbür yarısı kahverengi kızıl arası..

Teknik olarak bu yanlış.. Neden derseniz.. Reha Muhtar gibi bir seksen beşin üzerinde boyu olan, pehlivan kesimli adamlara renkli ayakkabı, çarık, mest, çedik giymek yakışmıyor.. Vaktiyle Zafer Mutlu da böyle bir pabuç giymişti.. O da kalıplı bir şahsiyettir.. Onun pabucu dört renkliydi..

Ben de oturup “İki adet franbuazlı pastaya basmış gibi görünüyordu..” diye yazdım.. O ayakkabıları bir daha ayağında gezdirmedi..

Galiba Hürriyet’in kurduğu Basın Müzesi’ne konmak üzere Ertuğrul Özkök’e teslim edilmiş..

Reha Muhtar’ın pabuçları da bunun iki renklisi.. Üstelik sivri burunlu olduğundan normalden daha iri duruyor..

***

Ayakkabıyı numara olarak kategorize edemeyeceğim..

Elliye yakın bir şey.. Zaten ayakkabı sektörü böyle battal numaraları rakamla tarif etmiyor..

Kırk altı ile elli numara arasını “yarım sığır derisi..” ellinin üzerindeki numaraları ise “tam sığır derisi..” diye tarif ediyor..

Meali.. Bunlara bir ayakkabı yapmak için önce bir sığır kesiliyor.. Yüzülen derisinden ki buna göğnü denir bir veya iki ayakkabı yapılabiliyor..

(Taban için ekstra kesim gerekli..)

Uzun lafın kısası Reha Muhtar’ın iki renkli de olsa cicili bicili pabuç giymesine karşıyım..

Sevgili arkadaşımın ayağına iki adet Kırkağaç kavunu geçirmiş gibi gezinmesini içime sindiremiyorum.. (Eksi point)

MORAL BOZUK

Modaya dair fikirlerimizi bir kenara bırakayım.. Esas sorun ruhsal donanımda..

Sevgili arkadaşım Reha Muhtar’ı biraz moralsiz gördüm..

Bunlar (koca bir grup gazeteci) Portekiz maçına koştura koştura gitmişlerdi..

Koşturmaları imparatorumuz Fatih Terim’in bunlara gaz vermesinden..

“En azından final oynarız..”

“Kupayı getireceğiz de nereye koyacağımızı önceden kararlaştırmamız lazım..”

“Bizim takıma herkes hayran..”

Bu kadar gazı kime versen zaptedilmez olur.. Nitekim bizim takımın grubu belli olduğunda medya leşkerleri de sallamaya başladı..

Çekoslovakya ile İsviçre’yi adamdan sayan yok..

Herkes Portekiz ile uğraşıyor.. Tek rakibimiz oymuş gibi..

***

Spor yazarları arada bir televizyona çıkar, canlı yayında konuşur..

Ben bu televizyon adamları içinden en çok Ahmet Çakır’ı dinlemesini severim..

Aynı zamanda akademisyen kimliği de olan “profesör” unvanlı bu arkadaşımız, ne zaman ekrana çıksa en makûl lafları eder..

Bu memlekette ardı ardına sekiz on cümle kurup, zırvalamamak da başlı başına bir sanat dalı sayılır..

O yüzden Ahmet Çakır konuştuğunda “niye zırvalamıyor..” deyip her zaman şaşırırım..

Şampiyona başlamadan önce Ahmet Çakır bizim medyanın bu şizoit halleri üzerine bir değerlendirme yaptı.. O konuşmada sarf ettiği bir cümle çok hoşuma gitti..

“Geri zekâlılık sıralama yapamamaktır..”

HESAP ORTADA..

Çekoslovakya ile Portekiz dünya sıralamasında ilk onda..

Biz ise otuzlu sıralarda bir yerdeyiz..

Bu duruma bakıldığında medya leşkerlerinin tavrı (teşbihte hata olmaz..) sarhoş bir yüzbaşının “Ben albaymış, generalmiş tanımam arkadaş.. Çiğner geçerim..” diye naralanmasına benziyor..

Beğenmediğimiz Çekoslovakya’nın ilk on birinden yedi futbolcu İtalya birinci liginde top koşturuyor..

Bizim İtalyan takımlarına kabul edilip de dikiş tutturan bir tek bile oyuncumuz yok takımda..

Sayılar ortada.. Ölçüler ortada..

Biz kendi kendimize uçup duruyoruz.. Uçuranımız da belli..

Ahmet Çakır’ın dilime doladığı “Geri zekâlılık sıralama yapamamaktır..” lafına bu yüzden bayılıyorum..

***

Reha Muhtar’ın ruhsal açıdan çöküntüsünü yakın takibe aldım..

Arkadaşımın bir an önce normal hayata dönmesi için elimden geleni yapacağım..

Özellikle de her çay servisinde ettiği bir lafla Reha’nın sinirini bozan Food and Beverage Menajeri’m (yiyecek içecekten sorumlu danışmanım) Ahmet’ten uzak durmasını sağlayacağım..

O maçı Mutlu Tönbekici de (Ex Tuğçe Baran) izledi.. Onun moralinde olumsuz bir değişim yok..

Sanki İsviçre’ye maç için değil, peynir yemek için gitmiş..

Yazısında İsviçre peynirlerine yaptığı tezahürata bakılırsa günde yarım kilo peynir tüketmiş.. Çok mutlu..

Sorunumuz Reha.. Milli Takım’ın hali yetmemiş bir de “Samantha sendromuna” yakalanmış.. Bunun hesabı da o Ankaralı kızdan ayrıca sorulacak..

DİĞER YENİ YAZILAR