Esra kızın yalnız amcalara zulmü..

Haberin Devamı

Ben erkek milletinin bu kadar perişan olduğunu bilmiyordum.. Perişan lafından kastım “Üstte yok, başta yok” pejmürdeliği veya evsiz barksız olup da “Hane berdûş” tarifine girmesi değil.. Bu başka şey..

Spottan devam ediyorum..

Bais-i şekva olan şey yani şikâyetim kadın meselesi üzerine..

Televizyonun gündüz mesaisi içinde “Dest-i İzdivaç” adında bir program seyrediyorum..

Program adı olan deyimin Osmanlıca’dan Türkçe’ye çevirisi “Evlilik Eli..” oluyor..

***


Eski bir deyimdir bu..

Geçmiş zamanlarda evlenecek erkek, gözüne kestirdiği kızın ailesine, büyükleri aracılığı ile “Dest-i izdivacına talibim..” haberini gönderirdi..

Programın adı buradan galat..

Yalnız erkekler ile kadınlar buraya çıkıp kendilerini tanıtıyor..

Talipleri çıktığında yüz yüze konuşuyorlar..

Olay bu.. Programın sunucusu da Esra Erol..

İncecik bir kız.. O kadar zayıf ki programa fikri katkısı mı daha zayıf, kendisi mi kestiremiyorsun..

BİR MUAMMA

Bir de format icat etmişler..

Görücüye çıkan yaşını başını almış amcalar, teyzeler seyircinin önüne cıvık bir müziğin fonunda oynayarak geliyor..

Koca koca adamları köçek gibi oynatmak bu Esra kıza yetmiyor, bir de şiir oku diye tutturuyor..

Adam şiir bilmiyorsa başlıyor “Sepet sepet yumurta..” diye saydırmaya.. Garibi illa ki manen ezecek..

Programın sululuğu ile “Dest-i İzdivaç” gibi ağırbaşlı bir deyimin nasıl yan yana getirildiği ise muamma..

***


“Erkeğin perişanlığı..” bu programın ana beslenme malzemesi..

Erkek derken, çalışabilecek, taşın suyunu çıkarabilecek genç adamları kastetmiyorum..

Hayatın cilvesi, eşini kaybedip yalnız kalmış erkekler baş malzeme..

Kendine bakamama aczi, yalnızlığın bunalttığı kafa hali bu erkekleri bal görmüş sinek gibi çekiyor..

ALLAH’A MAHSUS

Yalnız kalmak erkek için çok daha zordur..

İstatistik verilere göre eşini kaybeden erkek fazla yaşamıyor.. Oysa kadın dul kaldığında hayatın tadını uzun yıllar çıkarabiliyor..

Belki de evlilik yıllarında çektiği “erkek kahrının” hayat tarafından ödeştirilmesidir bu..

Bir dede çıkardılar sahneye geçen gün.. Adamın gömleği de yokmuş..

Beyaz gömleği prodüksiyon tedarik etmiş.. Uymamış.. Yakası neredeyse adamın kulaklarına kadar çıkacak..

Dişler de gitmiş.. Yaş seksene yakın.. Tek hayat belirtisi “kadın” denince parlayan gözlerinde..

Elli beş kilo ya var ya yok..

Ama dedenin maaşı var.. Köyde evi var.. Tarlası var.. Çekirdeksiz üzüm yani..

Ne yazık ki beğeneni çıkmadı..

Bir de böyle bir “beğenmeme” hali var kadınlarda..

Kadının yaşı kırkın üzerinde.. Aradığı kocanın tarifini yaparken erkeğe yaş barajını elli civarında koyuyor..

Mübareklerin her biri sanki Jacqueline Bisset..

Tamamı geçinemedikleri için koca arıyor.. Buna rağmen gözler hep yüksekte..

Bu elli yaş barajı durdukça en gözde bekârımız Kadir İnanır’a bile kısmet çıkmaz..

***


Geçenlerde kırk küsur yaşında bir hanım geldi programa.. Evlenmek istediği erkeği tarif etti..

Elli yaşlarında.. Ev, yazlık sahibi.. İyi gelirli.. Gezmeyi tozmayı seven.. Ağırbaşlı.. Soylu görünümlü..

Galiba Prens Charles’tan teklif bekliyordu..

Program aslında bu yönüyle bir sosyal hizmet veriyor..

TANIDIK BİRİ Mİ?

Bugün de ekranda kendine evlenecek eş arayan başka birini seyrettim..

İçimden “Ben bu adamı bir yerden tanıyorum..” dedim..

Kravatsız gömleğinin yakasını boğazdan düğümlemesinden belli ki kırsaldan..

Yetmiş yaşlarında.. İri yarı.. Yapılı bir adam..

Hafızayı zorlayınca, bilinç altında saklı tuttuğum bazı malzemenin beni yanılttığını anladım..

Bu adam otuz sene önce Serpil Barlas’a talip olan Adanalı amcaya benziyordu.. Yanılmam bu yüzdendi..

***


Yıllar geçtiği için yazdığım şeyi özetle tekrarlıyorum..

Serpil Barlas bir pop şarkıcısı.. İrice, etine dolgun, sırma boyası ile sarışın.. Amerika’ya gidip üç beş yıllık aradan sonra dönmüş..

Şöhret tazelemek istiyor..

Bize de okuru şenlendirecek mevzu lazım.. Olayın üzerine atlayıp “Serpil Barlas evleneceği erkeği Günaydın okurlarından seçecek..” haberini patlattık..

ŞARTIM BUDUR

Serpil Hanım evleneceği erkekte aradığı özellikleri de saymış..

Zengin olmasın ama karakter sahibi olsun..

Tamam, şükürler olsun ki bu bizde bolca var..

Gerçi kavgaya başlarken birbirimize ilk ettiğimiz küfür “Karaktersiz”sözcüğüdür ama varsın olsun..

Bu temsilidir.. Belki de iyi niyet temennisidir..

Diğer istekler.. İçkisi kumarı olmasın.. Vatanını, milletini sevsin.. Bir de sağlıklı olsun..

“Sağlıklı olsun” dileğinin meali şöyle.. Allah erkeğimi Viagra’ya muhtaç etmesin.. Bunlar da tamam..

Gelinlik popçumuzun taliplerden son isteği “Dişlerini düzenli fırçalasın..” şeklindeydi..

Bir hafta içinde gazeteye otuz beş bin mektup geldi..

Erkeğin çaresizliğini açıkça gözlemlediğim ilk sosyal olay budur..

***


Mektupları oku oku bitmez.. Sonunda bazı çuvalları sosyal bilimcilere verdik ki incelesinler bize bir “okur profili” çıkarsınlar..

Çıkardılar da..

Şimdinin reyting hesabındaki AB grubu, CD grubu neyim var hani.. Bizim gazetenin o zamanki profili VC’ye yakın çıkıyor..

İşler demek o zamandan şeye sarmış..

Otuz yıl önceki mektupların içinden çıkan amca, Dest-i İzdivaç’ta seyrettiğim amcanın fizikman tıpatıp aynısıydı..

Serpil Barlas’a talip olan amcanın mektubu da diğerleri gibi “Dişlerimi düzenli fırçalarım..” diye başlıyordu..

Altı evi vardı.. Altısını da Serpil Barlas’ın üzerine yapacaktı..

Tek şartı baş örtüsü bağlamasıydı.. (O zaman türban yoktu..)

Beni geçmişe götürüp getiren görüntüye göre Türkiye’de her şey değişiyor..

Değişmeyen tek şey erkeklerin bu konudaki halleri..

DİĞER YENİ YAZILAR