Saç jölesi, bizim için icat edilmedi

Haberin Devamı

Lafım bu memleketin yiğit kısmınadır.. Saçları jöleleyip, uçlarını havaya dikmek yalnızlığa çare değildir.. Jöle, o delikanlıyı daha çekici yapmaz.. Zaten iyi bir şey olsaydı sinekler kafanın etrafında uçuşurdu..

Güzel Allahım, bu memleketin yiğitlerine “kafaya her daim jöle çalmak..” fikrini ne sebeple ihsan
eti bilmiyorum..

Bildiğim ihsanında çok cömert davrandığı..

Ergenlikten başlayıp, otuzlu yaşlara kadar uzanan bir yelpaze içinde parası olup da kafasına jöle sürmeyen yok.

Fukara kısmını dahil etmiyorum..

O kesimden yiğide bir kutu jöle ver, ekmeğin üzerine sürüp yer.. Benim sözünü ettiklerim, kafalarını “jöle marifetiyle” birer sera maketine benzetenler..

***

Hani vardır ya!

Domates veya salatalık fidelerini iki yandan kabartılmış toprağa tek sıra ekerler.. Seranın iki ucundan da baktığında mahsulü askeriye nizamı tek sıra görürsün..

Kafaya jöle çalanların kendilerine yaptıkları da bu..

Delikanlıyı durdur.. Kafasına nereden bakarsan bak.. Uçları havaya dikilmiş saçlar, kendi çapında birer sera nizamında..

Mahsul ise tepede değil suratta.. Kaş göz çizilmiş bir su kabağı bakışı veya yabani hıyarın eğri büğrülüğü suratta teşhis ediliyor..

Bunun kendilerine çok yakıştığını, farklı bir hava verdiğini düşünüyorlar..

AYNADAKİ MODEL

Bu jöleli saç modasını icat eden tasarımcılar, herhalde model olarak bizim yiğitlerin suratlarını almamıştır.. Şöyle birbirine bitişmiş Mostar Köprüsü gibi iki kalın kaş.. Şakaktan itibaren genişleyip çenede toparlaklaşan bir surat..

Tabii o surat sık kıllı olacak..

Suratı traş ettiğinde bile, jiletin kazıdığı yerlerdeki siyah kıl köklerini belli eden cildin “hela süpürgesi” gibi duracak..

Ortada hiçbir standarda uymayan burun şart.. Kiminde benimki gibi bebe patlıcan.. Kiminde kanca.. Kiminde Afrikalı gibi basık ve delikleri yayık..

O burnu gören, içinden “Gezdim Afrika’yı Rum’u.. Görmedim böyle burnu.. Mübarek burun değil sanki Moskof fırını..” diye geçirecek..

Sonra moda tasarımcısı “arkadan çekişli” şahıs gelip bu suratlara bakacak..

“Bu kafanın üzerine şöyle bir avuç jöleyle dikleştirilmiş saçlar ne güzel gider..” diyecek.. Öyle mi?

***

Erkeklerin kullandığı saç jölesinin avuç avuç satıldığına, kozmetikçilerin ahaliye mal yetiştiremediğine bakılırsa böyle..

Bizim yiğit kısmı belli ki “saç jölesi” denilen meredin Anadolu erkeği için üretildiğine inanıyor.. Kellesinden jöleyi esirgemiyor..

İki kuşak önce, yani dedelerin “tengirdekli kasket” ile dolaştığı bu topraklarda onca yiğidin “kafasında bir kirpi oturuyormuş gibi..” gezinmesinin sebebi işte bu derin inanç..

İKİNCİ İHTİMAL

Elin oğlu bu jöle icadını çıkarırken, Anadolu eczanelerinde bir jöle satışı patlaması yaratacaklarını hiç hesaplamamıştır..

Model, kendi delikanlılarıydı..

Onların delikanlıların ağzı yüzü ne hikmetse fazla düzgün oluyor..

Küçücük bir burun.. Küçük ağız.. Sağdan soldan bombe yapmamış bir surat.. Ortalama bu.. Kızların “baby face” dedikleri şey..

“Bebek surat..”

Eh! Sıfatı böyle kıza benzeyen bir yiğit haliyle kızlara heyecan vermiyor.. Onu erkeğe benzetemiyorlar..

“Jöle mucitlerinin” devreye girmesi de bu yüzden..

Bu “bebek yüzlü” oğlanlar avuçlarına biraz jöle doldurup, başlarına çalıyorlar..

Kafayı iyice yoğurduktan sonra, parmaklarını aralarından geçirip saçlarını kirpi postu gibi diken diken ediyorlar..

***

Özenle dağıtılmış ancak her ucu başka bir tarafa bakan saç demetleri sayesinde kendi içinde bir düzeni olan kafa, kullanıcısına “serseri” havası veriyor..

Kızları teslim alan da bu..

Oğlan “baby face” ama serseri.. Asi, isyankâr.. saçlarının her biri başka yöne bakan telleri gibi ruhu da ayrı ayrı tellerden çalıyor..

Kız aklı işte.. Dağılıyor..

DURUM TESPİTİ

Atatürkümüz, cumhuriyeti gençliğe emanet ederken “kafalara jöle sürülecek” gibi bir şart ileri sürmedi..

Gençliğe hitabesine de “Ey jöleli Türk gençliği” diye başlamadı..

Eğer böyle bir niyeti olsaydı, hitabesinin sonunda “Muhtaç olduğumuz kudreti..” tarif ederken damarlarımızdaki asil kandan başka “eczanelerde satılan jöleyi” de ihtiyaç olarak eklerdi..

Durumumuz bir estetik sapmadır..

Batının “baby face” tipler için duyduğu estetik kaygıyı, mabattan algılamaktır..

Genelden, özele geçiyorum..

Geçen gün Torba girişindeki süper markette karşılaştığım kellesi jöleli gence sesleniyorum..

Kardeşim..

Boyun bir seksenden fazla.. Bu iyi.. Kilon yüz otuz kadar var.. Bu kötü..

Sırtına patlıcan moru bir tişört giymişsin.. Altına da bir bermuda çekmişsin.. Bak bermudana bir şey demiyorum..

Niyetim kötü olsa, oturup “O giydiğine bermuda değil, Karaadilli Köyü Geleneksel Karakucak Güreşleri’nde giyilen pırpır derler..” diye yazardım..

Onu da geçip soruyorum..

A güzel kardeşim! Neyine güvendin de kafana o jöleyi çaldın?

Markette kendi halinde alışveriş yapan müşterinin karşısına bir reyon köşesinden aniden çıkıp, yüreklerini ağızlarına getirmenin ne alemi var?

Sondan ikinci soru..

Jöleyi başına sürüp, kendine sudan başını çıkarmış su samuru havası verdin diyelim.. İyi de bacağında kafandan çok kıl vardı.. Onları niye jölelemedin?

Son soru..

Seni bu halinle beğenip sana yazılan bir kız var mı? Varsa IQ’su kaç?

Genele dönüyorum..

Bu jöle gidişatı hayra alamet değil.. Çıkış yolu da göremiyorum.. Durumum belediye otobüsüne binmiş takma gözlü vatandaştan farksız..

***

Adam tıkış tepiş dolu otobüse binmiş.. Takma cam gözünü çıkarmış.. Yazı tura atar gibi havaya atıp atıp tutmaya başlamış..

Yolcular irite olmuşlar.. Homurtular üzerine biletçi yanına gelmiş..

“Bu yaptığın iş değil..” demiş.. “Yolcuları rahatsız ediyorsun, çocuklar korkuyor..”

Adam gözünü yerine taktıktan sonra kendini savunmuş:

“Keyfimden yapmıyorum kardeşim.. Önlerde yer var mı diye bakıyorum..”

DİĞER YENİ YAZILAR