Çileli yazar.. Her şartta yazı yazar..

Haberin Devamı

Bu yazıyı, koca bir yaz boyunca bir gün bile kaytarmama izin vermeyen.. Beni her koşulda yazı yazmaya zorlayan yazı işleri müdürlerime ithaf ediyorum.. Mazeretlerim bitti, yalanlarım tükendi.. Ağır baskılar altındayım..

Işık hanım, benim canım; aklına esip de saat 19.15 beni cepten “Nasılsın?” diye aramasa tövbe diyeyim, siz bu gazeteyi elinize aldığınızda ben hâlâ uyuyor olacaktım..

Dehşetle fırladım yataktan..

İlk işim yazarların editörü Aytekin Hocam’ı aramak oldu.. Adamı izin gününde ne diye ararsın be sersem!

Zıpkınımı kuşanıp sabahın altısında denize girmiş saat dokuzda sudan çıkmışım.. Elimde iki levrek.. Bu sezonun en büyük avcılık başarısı..

Onun keyfiyle gidip uyuyacağıma, oturup denize girenlerle “Avcılık yeteneklerim üzerine” öğleye kadar sohbet etmişim..

***

O da yetmemiş.. Eve geldikten sonra Zülfü Livaneli’nin ev ödevi olarak verdiği “Kanatsız Kuşlar” kitabını okumaya çalışmışım..

Kitap, Louis de Bernieres adlı şahsa ait.. Adındaki hereksiz harf fazlalığından belli ki Fransız..

Romanın konusu Osmanlı’nın son döneminde Anadolu’da geçiyor..

Daha oralara gelmedim ama Zülfü’nün dediğine göre seksen, doksan sayfası bizim Çanakkale harbini anlatıyor..

Zülfü “O savaşı bu kadar güzel anlatan bir şey okumadım..” demişti.. Fikrimin tahriklenmesi o sebepten..

PLÂN ŞAŞTI..

Üstelik Louis de Bernieres adlı nam yazar Zülfü’ye misafir gelecek.. Yani adamla karşılaşma ihtimalim var..

Ben de adama “Kitabınızı okudum, çok güzel..” deyip sırıtacağım.. Bu cümlenin İngilizcesini çalıştım..

Adam da lafı kitaba getirip bana uzun uzun cevap verirse, anlarmış gibi yapıp sırıtacağım..

“Yaaa! Yeees!” gibi tasdik sayhalarını adamın konuşmasının “es” yerlerine denk getirip araya sıkıştıracağım..

Akla bak!

Böyle böyle saati öğlenin biri yaptıktan sonra uyuduk, uyanınca kafanın kayışı çıkmış farkında değiliz.. Beyin boş dönüyor..

Aytekin Hocam’ı izin gün evinden ayaklandırmamın sebebi bu..

Önce en klasik mesleki yalanı denedim.. Havaların serin olduğunu, denize girip çıktıktan sonra biraz üşüttüğümü, hafiften kırık olduğumu iddia ettim..

Ben ne bileyim alçak televizyonların “Hafta sonu yeni bir sıcak dalgası geliyor.. Havalar bütün yurtta mevsim sıcaklıklarının üzerinde geçecek..” diye car car yayın yaptıklarını..

***

Aytekin’in uzun ve mânâlı bir “Yaaa!” çekmesinden anladım ki bizim “Bodrum’da kar bekleniyor..” yalanı bizim yazı işlerine inandırıcı gelmeyecek..

Nitekim “Maçlar var.. 21.30’a kadar bekleyebileceklerine dair..” karşı mesaj geldi yazı işlerinden..

İster istemez aletin başına oturup yazmaya başladık..

SİNİR SAVAŞI..

Yazmasına yazıyoruz da benim diz üstü bilgisayara dayanacak sinir lazım..

İki cümle ya diziyorum ya dizmiyorum.. “Flap” diye bir efekt.. Sanki koca bir su damlası lavaboya düşmüş..

Ardından ekranda bir kutu beliriyor.. İçinde “AirTies ADSL RT-205 internete bağlandı..” yazısı..

İşin yoksa elinin altındaki kumandayla git, tepesindeki çarpı işaretini tıklayıp kutuyu kapat..

Kutu kapanıyor.. Ben o harmanlanmış kafayla bir cümle daha yazmaya çalışıyorum.. Bir “Flap” efekti daha.. Bu kez kutuda “AirTies ADSL RT-205 internet bağlantısı kesildi..” müjdesi..

Kapatıyorum kutuyu.. On saniye sonra bir “Flap” daha.. “Bağlandınız..”

Tık, kapat..

“Bağlantınız kesildi..”

Adamını bulup internete giremeyenlere tevatür gibi gelir.. Yirmi, hatta on beş saniye aralarla “bağlandınız, bağlanamadınız..” tabelaları ile uğraşmak..

***

Yazı yazmanın imkânı yok.. Hay kafamı levrekler didiklesin.. Nereden aklıma esti eve kablosuz sistem çektirmek?

Zaten eve kablosuz hat çektirmesi neredeyse on gün sürdü.. “AirTies” böyle hızlı bir sistem..

Bilmeyen biri de eve teleferik hattı çektiklerini sanır.. İstanbul’daki evde başka bir sistem var.. O yirmi dört saatte kurulmuştu..

Bunlar aynısını on günde ite kaka kurdular..

Aslında televizyona yaptıkları reklam filminden kıllanmalıydım..

Adamlar günlük hayatında ağır çekim konuşan Mazhar abimizi reklamlarında oynatarak mesajı verdiler, biz alamadık..

BU BİR CEZA MI?

Adamlar demek ki benim gibi bilinçsiz müşteriyi böyle cezalandırıyorlar..

“Internetiniz bağlandı.. Flap! Internetiniz kesildi.. Flap!”

Sinirleri dayanana ayda otuz altı saat bedava internette çetleşme hakkı..

Bu “çetleşme” lafı da bir tuhaf.. Nitekim bizim Saliha hanım kendine göre yorumlamış.. Bir kere yazmıştım.. Gelininden memnun değildi..

Ben de “Ne diye evlendi o zaman, nereden bulmuş o kızı?” dediğimde Bill Gates ciddiyeti ile cevap vermişti..

“Internette tanışıp, çiftleşmişler..”

İşte o çiftleşmeden peydahlanan çocuk sonunda Saliha Hanım’ın başına kaldı..

Gelinine hasım bir kaynana olarak ev işi yaparken söylenmesini dinlemek de bizim bonusumuz..

***

Aha! “AirTies ADSL RT-205 internete bağlandı..” tabelası yine çıktı..

Sisteme kızmayayım.. Belki onların da kabahati yoktur.. Bu iş bir işgüzar bilgisayarcının marifetidir..

Öyle yapmıştır programı..

Bilgisayarcı dediler mi orada bir duracaksın.. Bunların kısm-ı umumisi kafadan gayri müsellah oluyor..

Şahsen iş yerimde kimseden kokmam, bilgisayarcılardan korkarım..

Konuşmazlar, çevreleri ile yakın ilişki kurmazlar.. Bütün seri katiller gibi son derece sessizdirler.. Akşamdan sabaha, sabahtan akşama bir monitöre bakıp dururlar..

İnsanlardan, toplumdan böyle garip program numaraları ile intikam alırlar..

Ben kız arkadaşı olan bir tane bile bilgisayarcı tanımıyorum.. Genellikle görücü usulü evleniyorlar..

O yüzden kız analarına sesleniyorum.. Kapınıza “Oğlumuz bilgisayarcı..” diyen biri geldi mi mutlaka doktor raporu isteyin.. Hatta bir kafatası röntgeni..

Elinizin altında bulunsun..

“Flap!”

Buyrun bakalım.. AirTies ADSL RT-205 bağlantımız yine kesildi..

DİĞER YENİ YAZILAR