Öpeceksin elini, tepeceksin belini

Ar damarlarını çatlatan siyasetimizin yeni raconu budur.. Madem seni halk seçmiyor.. Seni seçen adama yapışacaksın.. Sayesinde mansıp sahibi olacaksın.. Alacağını aldıktan sonra yapacağını yapacaksın.. Başlıkta tarif edildiği gibi...

Haberin Devamı

Ar damarlarını çatlatan siyasetimizin yeni raconu budur.. Madem seni halk seçmiyor.. Seni seçen adama yapışacaksın.. Sayesinde mansıp sahibi olacaksın.. Alacağını aldıktan sonra yapacağını yapacaksın.. Başlıkta tarif edildiği gibi...

Soruldu: Zahit, görüşlerini savunduğu partiden ayrılıp o güne kadar karşı olduğu partiye girse ve dahi o partiden aday gösterilse ondan cumhura hayır gelir mi?
El cevap: Ondan hayır yoktur..

Soruldu: Bu hallere giren zahide şer'en ne ceza gerekir?
El cevap: Televizyondaki "Biri Bizi Gözetliyor" programına yarışmacı olarak sokulmalı.. Her eleme gecesi kaba etlerine yüz sopa vurulmalı..

***


Siyasetin "vitrin mostralıkları" için yapacak bir şey yok.. Oturup tek tek ayıklayamazsın.. Zaten soğan gibidirler.. Bir baş kesersin, aynı kökten dokuz baş birden verirler..
Şavşat ahalisinin lafıdır..
"Alma karının dulunu, peşine gelin kulunu, senden yer senden içer, kendine yığar pulunu.." demişler..
Aklına estikçe parti boşayan siyaset dullarını millet düşünmesin, onlara imâm nikâhı kıyan parti liderleri düşünsün..
Benim asıl korktuğum bunların içinden "Ben liderim.." diye ortaya çıkanlar.. Koskoca bir memleketin yönetimine talip olanlar ki hikâyeleri ibretlidir..
Birini yeni tanıdık..
Eski genel başkanın dizinin dibinden ayrılmazdı.. Gözünün içine bakardı..
Hatta Rahşan Hanım'ın siyasetimize soktuğu adetlere uyup, liderin evine gelen konuklara çay kahve servisi yaptığı bile söylenir..

***


Ne vakit ki liderin ayağı sürçtü, politika sahnesinden indi.. Bu kırmızı plakadan nasiplenmiş siyaset kavası kendi hamlesini yaptı..
Koştura koştura Ampul Partisi'ne geçti.. Orada da mansıp sahibi oldu, samur kaftan giydirildi, beline murassa kılıç takıldı.. Altına yine kırmızı plakalı araba verildi..
Kendisini de iktidara yürüyen Ampul Partisi'nin "aydınlık yüzü" ilân etti.. Varsın etsin, koyunlara bir zararı yok..
Lakin huyu bir tuhaf olduğundan gittiği yerde rahat duramıyor.. Ne yapıp edip niza çıkarıyor.. Ortalığı karıştırıyor..

MÜMESSİL OLDU..

Ampul Partisi'nde de rahat durmadı.. Şimdi hatırlayamadığım bir sebepten yine niza çıkardı.. Bakanlıktan da partiden de istifa etti..
Sonra anlaşıldı ki kolunun altından çıkmadığı eski liderinin partisi başıboş kalmış, bu da oraya baş olmayı kafaya koymuş..
Parti zaten bitmiş.. Hani üçüncü lige düşen takımlar vardır, yönetimine adam ararsın bulamazsın..
Kimse sahip çıkmaz.. Sonunda takım o camianın amigolarının birinin elinde kalır.. "Arı Vız Vız Vız Partisi"nin halleri de böyleydi..
Bizimki gitti oraya lider oldu..
Allah için güzel konuşuyordu.. "İlim mi yoksa bilim mi?" konulu lise münazaralarında yıldız olacak kadar iyiydi belagati..
İyi kötü seçimin eşiğine kadar böylece geldi.. Seçim olmasa işler iyiydi ama..
Kamuoyu araştırmalarında ve seçim anketlerinde görüldü ki .. "Arı Vız Vız Vız Partisi"nin barajı aşacak hali yok..
O sıralarda medya leşkerleri de onu bunu "birleştirme" histerisine yakalanmış.. Elerinden gelse Fenerbahçe ile Galatasaray'ı birleştirip sahaya salacaklar..
Medya .. "Arı Vız Vız Vız Partisi" ile "Beygir Partisi" birleşsin diye tutturunca ahali de onlara uydu..
Birleşmenin ahaliye ne faydası varsa artık.. Ne kadar boşta gezen varsa ellerini birbirine vurup çapik çalmaya, bir ağızdan "Birleşin.. Birleşin.." diye bağrışmaya başladı..

***


Sonunda iki merkez sağ partisi birleşeceğini ilân etti.. Ahali bu kez sevincinden çapik çalmaya başladı.. (Onlara neyse?)
O sırada "Altı Kazık partisi" ile "Bizim Oğlan Partisi" de birleşeceklerini ilân etmişti..
Fenerbahçe de Federasyon Başkanı ile barışmıştı.. Hülya Avşar ile Gülben Ergen hiç atışmıyorlardı.. Memlekete tam anlamıyla birlik ve beraberlik havası hakim olmuştu..
Bizimki tam adayların ilânına çeyrek kala yapacağını yaptı.. Birleşmeyi bozdu.. Sadece onu bozsa iyiydi..
"Arı Vız Vız Vız Partisi ile Beygir Partisi'nin yolları ayrılmıştır.." derken, sinirleri bozulduğundan eski liderine karşı ağzını da bozdu..
Yapacağını yine yapmıştı yani..

SEN AĞLAMAAA!

Ertesi gün de medya leşkerlerinin önüne çıkıp ağlaştı ama iş işten geçti.. Milletvekili olma umudunu birleşmeye bağlayan partilileri zaptetmek mümkün olmuyordu..
Ankara kulislerinde istemezleri hemen dedikodu başlattılar.. "Bunun huyu böyle.. Nereye gidip de karıştırmadı.." diye konuşmaya başladılar..
Hükümeti karıştırıp istifa ettiği Ampul Partisi'ni son Anayasa değişikliğinde desteklemesi liderliğine bir tüy daha dikti..
Adı "siyaset zararlısı"na çıktı ki bundan sonrası hayır etmez..
Onun liderliği, yani siyaset çobanlığı; Haymana'da patates tarlasına giren sığır sürüsünün başındaki çobanın işlerine benzedi..
Bundan böyle peşinden kimse gitmez..

PATATES TARLASI

Patates ile Domates'in taaa Amerika'dan kalkıp Avrupa'ya gelmesi; oradan da Osmanlı Sarayı'na girmesi 1830'lu yılların işidir..
Sarayın kursağına giren çıkanın kaydını tutan Matbah-ı Âmire defterlerinde patatesin esamisi 1834'te okunur..
Oradan bizim Haymana yöresine gelmesi de 1930'lu yıllarda olmuş.. Yani İstanbul'dan yüz sene sonra..
Hikâye gerçektir..

***


O yıllarda çiftçinin biri patates ekmiş.. Hasat zamanını bekliyor.. Öbür köylüler de "patates nasıl bir şey ki?" merakıyla bekleşiyor..
Hasada beş on gün kala müthiş bir yağmur olmuş.. Her yer gibi patates tarlası da bataklığa dönmüş..
Tam o sırada bir sığır sürüsü de yeşil yapraklardan iştahlanıp tarlaya dalmasın mı?
Sığırlar yaprakları yoluyor, çoban da çamuru eşeleyip çıkardığı patatesleri şöyle bir şalvarına sildikten sonra hart hurt yiyormuş..
Sığırları kovalamak için balçık tarlaya dalan kadın, çoluk çocuk çamurda debelenirken mal sahibi geriden bağırmış..
"Sığırları bırakın, önce çobanı çıkarın.."

Kıssadan Hisse: Acemi tosun ineğe başından biner..

DİĞER YENİ YAZILAR