Gazete Vatan Logo

Sektörün beklentisi ne yönde?

İnşaat sektörünün önümüzdeki döneme ilişkin beklentisi nasıl olacak

2015'in ilk çeyreğindeki öncü göstergeler ile önümüzdeki döneme ilişkin analizler dünyadan Türkiye'ye ve inşaat sektörüne uzanan bir yelpazede ekonomi ve siyaset pencerelerinden değerlendirildiğinde, küresel ölçekte baskın trendin "belirsizlik ve temkin" olduğu görülmektedir.

Küresel kriz ve durgunluk dönemi sonrası ekonomik toparlanma hala öncelikli gündem maddesidir. Bununla birlikte, Ortadoğu'daki karışıklıklara Rusya-Ukrayna krizinin eklenmesiyle 2014 yılının ikinci yarısında jeopolitik gerginlikler şiddetini arttırmıştır. Son olarak 25 Mart 2015 tarihinde Suudi Arabistan, müttefik Arap ülkeleriyle birlikte Yemen'de İran'ın desteklediği ve Aden kentini kuşatan güçleri hedef alan bir askeri operasyon başlatmıştır.

Üçlü darbe olabilir

Küresel risk artışı, ekonomik istikrar için gerekli olan güven unsurunun yeniden temin edilmesini güçleştirmekte; zaten kırılgan ve yavaş bir toparlanma sürecinde olan küresel ekonomik konjonktür denge noktasını yakalayamamaktadır. Uluslararası Para Fonu (IMF) Direktörü Christine Lagarde, küresel toparlanmanın "çok yavaş, çok kırılgan ve çok orantısız" olduğunu belirtmiş; dünyanın en büyük ekonomilerindeki para politikalarının normalleşmeye başlamasının uluslararası finansal piyasalarda ve özellikle gelişmekte olan ekonomilerde "aşırı dalgalanma"ya sebebiyet verebileceğine işaret etmiştir. Lagarde, gelişmekte olan ülke

Haberin Devamı

ekonomilerinin güçlenen ABD Doları, yükselen küresel faiz oranları ve dalgalı sermaye akışları sebebiyle

"üçlü darbe" ile karşılaşabileceği uyarısında bulunmuştur.

Sıfıra yakın faiz dengeyi kırılganlaştırıyor

ABD Merkez Bankası'nın (FED) 2008 yılından beri sürdürmekte olduğu "sıfıra yakın faiz" politikası küresel finans piyasalarında oluşmuş bulunan kırılgan dengenin yapı taşı olarak görülmekte, bu taşın yerinden oynamasının olası sonuçlarının neler olacağı ise belirsizliğini korumaktadır. Ancak ABD ekonomisinde toparlanma, AB ekonomisinde de mevcut durağanlık devam ettiği müddetçe ABD Dolarının Avroya ve devamında tüm para birimlerine karşı değer kazancının süreceği, bu durumun da gelişmekte olan ülkelerin büyüme dinamiklerine negatif yansıyacağı değerlendirilmektedir. 2014 yılında gelişmekte olan ülkelerin büyüme performansları da beklentilerin altında kalmış, en başta Çin, Rusya ve Brezilya olmak üzere gelişmekte olan ülkeler olumsuz bir ekonomik görünüm sergilemiştir. Gelişmekte olan bazı ülkelerde ekonomik yavaşlama, bazı ülkelerde ise resesyon görülmekte, 2010 yılında %6.9 ile zirve yapan gelişmekte olan ekonomiler büyümesinin 2015 yılında %3.5 seviyelerine inmesi beklenmektedir.

Çin ivme kaybediyor

Haberin Devamı

Dünyanın ikinci en büyük ekonomisi Çin'de büyümenin ivme kaybetmeye devam etmesi, Türkiye'nin en önemli ihracat pazarlarından olan ve Türk yurtdışı müteahhitlik hizmetleri açısından da büyük değer taşıyan Rusya'nın ise 2015 yılında %3-4 daralmayla sert bir resesyona girmesinin beklenmesi küresel ekonomiye ilişkin endişeleri arttıran unsurlar olmuştur.

Para birimleri savunmasız

Morgan Stanley'in 2013 yılında yayınladığı ekonomi raporunda ortaya atılan "Kırılgan Beşli" gruplamasında, ABD Merkez Bankası'nın (FED) tahvil alımlarını azaltacağına dair açıklamasından sonra para birimleri en çok değer kaybeden yükselen piyasa ekonomileri; Hindistan, Brezilya, Endonezya, Türkiye ve Güney Afrika yer almıştır. Bu ülkelerin böyle bir grubun içinde değerlendirilmesinin nedeni olarak yüksek cari açık oranları, yüksek enflasyon oranları ve büyüme performanslarındaki düşüşler

Haberin Devamı

öne çıkmıştır. Bu ülkelerin dış finansman ihtiyaçları bakımından tersine sermaye akımlarına karşı kırılgan oldukları öne sürülmüştür. Son dönemde ise, ekonomik reformları ile Hindistan ve Endonezya'nın bu gruptan sıyrıldığı, ancak FED'in faiz artışına hazırlandığı mevcut konjonktürde "Kırılgan Üçlü" olarak Türkiye, Güney Afrika ve Brezilya para birimlerinin özellikle savunmasız olduğu dile getirilmektedir.

Hindistan'da genel seçimlerin ardından göreve gelen Başbakan Mondiyönetiminde hayata geçirilen reformlar olumlu karşılanmış, uluslararası derecelendirme kuruluşu Moody's, ekonomide atılan doğru adımlar nedeniyle 9 Nisan 2015 tarihinde Hindistan'ın görünümünü durağandan pozitife yükseltmiştir.

Haberin Devamı

Türkiye ekonomisinde 2010 ve 2011 yıllarında %9.2 ve %8.8 olarak gerçekleşen yüksek büyüme performansı 2012 yılında keskin bir düşüşle %2.1'e gerilemiş, 2013 yılında biraz ivme kazanarak %4.2'ye yükselmiştir. 2014 yılında ise Türkiye ekonomisi, yatırım harcamalarındaki zayıf seyir ve son çeyrek itibariyle net ihracatın GSYH'ye katkısının negatife dönmesi sonucunda %2.9 ile Orta Vadeli Program'da öngörülen %3.3'lük oranın da altında büyümüştür. Ekonominin genel gidişatı açısından lokomotif bir sektör konumunda olan inşaat sektöründe 2014 yılında büyüme %2.2 ile sınırlı kalmıştır. 2013 yılının üçüncü çeyreğinden bu yana ivme kaybeden inşaat sektörü 2014 yılının son çeyreğinde 8 dönemden bu yana ilk kez daralmıştır. Bu bağlamda, inşaat

sektörü küresel krizden beri ilk defa GSYH'ye düşürücü yönde etkide bulunmuştur.

Yatay bir seyir bekleniyor

2015'te de inşaat sektöründe ekonomiye paralel ve yatay bir seyir beklenmektedir. 2015 yılı ilk çeyrek sonu itibariyle; ABD'deki faiz artırımının zamanlaması, miktarı ve etkisi, AB'nin parasal genişleme programının boyutları ve etkileri, Çin'in toparlanma çabaları ile ihracatını arttırmak amaçlı olarak yerel para birimini devalüe etmesiyle şiddetlenebilecek kur savaşları, başta Ortadoğu ve Rusya merkezli riskler olmak üzere jeopolitik gerginlikler ve petrolün başı çektiği emtia fiyatlarındaki oynaklık küresel görünüme ilişkin öncelikli gündem maddeleridir. Bu bileşenler ışığında gelişmekte olan ülkelerde ivme kaybetmiş olan büyüme dinamikleri de yakından izlenmektedir.

Küresel ölçekte iyileşme sürecini geciktiren riskler ve piyasalarda güven ortamını tesis edebilecek olan tüm unsurlar birlikte değerlendirildiğinde, 2015 yılında dünya ekonomik görünümünün 2014 yılına kıyasla belirgin oranda toparlanması beklenmemektedir. Jeopolitik riskler ve bölgemizdeki siyasi istikrarsızlığın, olumsuz küresel koşullar yanında yurtiçinde de seçim ve siyasetin gölgesi altında bulunan Türkiye'nin kırılgan ekonomik büyümesini olumsuz yönde etkilemeye devam edeceği öngörülmektedir. Önümüzdeki dönem Türkiye ekonomisine ilişkin olarak, gerek Ekonomik Güven Endeksi gibi öncü göstergeler, gerekse büyüme, yatırım ve üretim gibi gerçekleşmeler, ekonominin yeni bir hikayeye, farklı bir eylem planına ihtiyaç duyduğuna işaret eder niteliktedir.

Hükümetin açıklamış olduğu yeni teşvik paketi, bu ihtiyaca yönelik bir yanıt niteliği ve sıkı para politikasından gevşek para politikasına geçiş sinyali taşımakla birlikte, seçim süreci öncesinde hakim olan mevcut belirsizlik ortamında yaratacağı pozitif dalganın sınırlı olacağı dile getirilmektedir. Belirsizlik ve güven eksikliği unsurlarının hem Türkiye ekonomisini, hem küresel konjonktürü etkilediği bu dönemde, kapsayıcı ve kalıcı reformlarla makro ekonomik göstergelerini güçlendiren ekonomilerin, küresel likidite daralmasından nispeten daha az zararla çıkabileceği düşünülmektedir.