Gerçeğin sadeliği...

Doğa ne kadar sade ve uyumlu değil mi? Onun dediklerine uymazsanız buna hiç aldırmıyor....

Bildiğini, size hiç aldırmadan yapıyor... Ama bir süre sonra siz bir şekilde bir bedel ödüyorsunuz bu uyumsuzluğunuz için.

***

Hayatın içinde de böyle olduğunu düşünüyorum ben çoğunlukla.

Gerçeğin sadeliğinden koptuğunuzda, haklı olmaya aldırmadan haklı görünmenin fetişizmine kapıldığınızda, sonunda bir bedel ödemekten kurtulamıyorsunuz.

Gerçeğin sadeliği...

Haklı görünme fetşizmi...

Gerçek olmayanı insanlara gerçek diye gösterme telaşı.

Bugünlerde ne çok karşımıza çıkıyor... Öyle değil mi?

***

Farkında mısınız?

Söz düelleloları, haklı çıkma açlığı taşıyan gerginlikler,genellikle bizim gibi toplumlarda çok var…

Sözlü tartışmalara, haklı çıkmaya düşkünüz biz… Doğru olanı aramaya değil.

***

Hani bazı adamlar vardır topuk fetişisti...

Bir kadının kendisinden ziyade topuğuyla ilgilidir. Kadını değil sadece topuğunu görmek ister…

Küçük bir parça bütünden daha önemlidir onun için.

Galiba bizim toplumumuzda da bu tür fetişizmler bulunuyor bazı konularda.

Haberin Devamı

Küçük bir ayrıntıya takılıp bütünü her defasında kenara bırakıyoruz çünkü biz… Konu ne olursa olsun. Yalnızca o ayrıntıyı konuşmaktan, o ayrıntıyı tartışmaktan, o ayrıntıyla ilgilenmekten ‘mutena’ bir zevk alıyoruz.

O küçük parçada haklı çıkmak istiyoruz. Bir bütünü yoketme pahasına...

***

Doğada geçirdiğim zaman arttıkça, bunları daha fazla farkeder oldum...

Hayatın içindeki bu kısır çatışmalar giderek komik gözüküyor bana doğaya bıraktıkça kendimi...

Neleri ciddiye aldığımız ve kendimizi nasıl algıladığımız,doğanın işleyişi yanında insanı güldürüyor gerçekten.

Bizler doğanın kurallarına pek aldırmadan yaşıyoruz.

Hatta doğanın parçası olduğumuzu unuttuk bile… O kuralların bizim hayatımızı da zenginleştireceğini bilmiyoruz.

***

Kendimizi ve düşündüklerimizi öylesine esas zannediyoruz ki bir fetişistin tutkusuna dönüşüyor bizim kendi düşündüklerimize olan bağlılığımız, haklılığımıza olan düşkünlüğümüz.

Biz kendimize küçücük bir yer seçip orada haklı olmaya bayılıyoruz…

Haberin Devamı

Halbuki doğada haklı olmak yok, uyumlu olmak var.

Gerçeklerle uyumlu olmadığında hayat seni çarpıyor.

***

Doğadan koptukça, kendi hayatlarımızı asıl sanarak doğanın parçası olduğumuzu unuttukça, nasıl da giderek huzursuz ve mutsuz insanlar haline dönüştüğümüzü anlayamıyoruz... Sanırım doğadan koptukça gerçeklerden de kopuyoruz. Çarpılmış bir toplumun sahte gerçekleri bize sahici gerçekler gibi görünmeye başlıyor.

***

Arada bir çıkıp doğada dolaşmalı, onun içine kendini sakince bırakmalı.

Gerçeklerden kopmuş bir toplumun hepimizin damarlarına dolan zehri, bence panzehirini doğanın sade uyumunda bulabilir...

Ne dersiniz?

DİĞER YENİ YAZILAR