Toplum düşmanları iktidar manyakları çıkarcı sefiller....

Kendi halinde, neşeli, sakin bir insanımdır.

Kızgın olmayı sevmem.

Kızarsam “iyi” kızarım ama çevremde olan herkesin kolaylıkla kızdığı şeylere genellikle büyük tepkiler vermem.

Vermeyi de sevmem aslında...

Kızgın olarak akıllı ve güçlü gözüktüğünü sananlardan değilim...

Hiç de olmadım...

Sinirli ve huysuz olmak, öyle görünmek, öyle insanlarla beraber olmak beni gerçekten rahatsız eder...

Ben asıl gücün gülümsemede ve sükunette olduğuna inananlardanım...

O yüzden siyaset tartışmalarını da hiç sevmem.

Polisiye filmler izlemeyi, kitap okumayı, özellikle biyografileri, yürüyüş yapmayı, yüzmeyi, iyi yemekler yemeyi, gülmeyi severim.

Öyle çılgın bir vatansever de değilim doğrusu. İşini iyi yapmanın, iyi bir vatansever olmaktan daha önemli olduğuna inanırım.

Daha doğrusu eskiden böyleydim sanırım...

Ama şimdilerde bana bir hal oldu.

***

Gazetelerde okuduklarım beni deli ediyor. Öyle yazılar okuyorum ki çılgına dönüyorum, bağırıp çağırmaya başlıyorum.

Sonra kendi öfkemin zıpkınlarıyla açılan yaralarımın acısıyla daha fazla bağırıyorum:

Haberin Devamı

“Bu adamların hepsi bizi kandırıyor.”

Politikacısı, gazetecisi, genci, yaşlısı, hepsi kolayından yalan söylüyor...

Çevremdekiler beni sakinleştiriyor.

Onların yardımıyla susup, suratımı asıp oturuyorum. Söz veriyorum kendime bu saçmalıklar için sinirlenmeyeceğim diye.

***

Ama bir yandan da bu kadar fazla yalancının yazar olduğu başka memleket var mıdır acaba diye merak ediyorum...

Sonra, ya biri yanlışlıkla bir şey söylüyor, ya televizyondan bir tartışma programından bir ses duyuluyor ya bir gazete manşetine takılıyor gözüm ya da twitterda Facebook’ta birşey okuyorum...

Ben gene bağırmaya başlıyorum. Haydaa, gene hane halkı beni teskin ediyor.

Türkiye’nin okur-yazar takımı gerçekten demokrasi istiyor mu, anlayamıyorum.

Demokrasi ne demek onu biliyorlar mı hatta bunu merak ediyorum...

Demokrasiyi ‘benim dediklerim doğru’ zannedenlerin ülkesiyiz herhalde biz...

Acılarımızı bile yarıştırıyoruz.

Benim acım senin acını yener.

Kendisinden olmayanın acısına aldırmama, acıya ortak tepki verememe gibi zavallılarımız da var sanki...

Haberin Devamı

Hem zihinsel, hem duygusal anlamda böyle bölünmüş bir toplum huzuru ve barışı nasıl bulacak, hiç kestiremiyorum.

Bu bencillik ve zorbalıkla nasıl demokrasi olacak anlayamıyorum.

Eğer bizim ülkenin okur-yazarları gerçekten demokrasi istiyorsa, kendilerini kutlamak gerek çünkü bu isteklerini çok iyi saklıyorlar.

***

Üstelik dünya üzerinde olanları yorumlarken bile demokrasi, insanlık, eşitlik düşmanı olanları görüyorum...

Öfkeden çıldırıyorum...

İsrail’in Gazze’ye yaptığı zulmü, oradaki acıyı içinde hissetmemek, çocukların kanlı fotoğraflarına çaresizce göz yaşı dökmemek mümkün değil...

Bu insani acıyı bile siyasi bir çıkara dönüştürmeye çalışanlara tahammül etmek ise imkansız.

Bu nasıl bir kalpsizlik, nasıl bir bencillik, nasıl bir çıkarcılıktır Allahım.

İnsanlar ölüyor, ondan bile yararlanmaya çalışıyorlar. Dünyaya açılmanın, dünyayla bütünleşmek ve aynı zaman da dünyayla yarışmak olduğunu, bunun da dünyayla rekabet edecek kalitede iş yapma zorunluluğu getirdiğini, ‘küçük’ savaşların ‘büyük’ kahramanlarının bu dönemde var olmasının zorlaştığını, bunun da bazılarının canını çok sıktığını ve bu nedenle hepimizi kapalı bir toplumda iktidar mücadelesi yapmaya mahkûm ettiklerini görüyorum....

Haberin Devamı

Ülkeyi dünyaya açacak her türlü öneriye, kimi solcu, kimi sağcı gibi gözükerek, kimi de Atatürk’ü -bu bağlantıyı nasıl kuruyorlar anlamıyorum- bahane ederek karşı çıkıyor.

Hayda gene bağırmaya başlıyorum:

- Toplum düşmanları, iktidar manyakları, çıkarcı sefiller.

***

Bana bir şeyler oluyor...

Ama daha fenası, galiba bütün topluma bir şeyler oluyor.

DİĞER YENİ YAZILAR