Siyaset ve Allah...

Farkında mısınız, bu ülke ne dincilerin sandığı kadar koyu bir taassubun meraklısı, ne de öbürlerinin sandığı gibi Mustafa Kemal fanatiği ...

İkisinin de bütün toplumu alıp sürükleyen bir rüzgarı yok.

“Atatürkçü” CHP yüzde 30’ları aşamıyor, “Allah için siyaset yaptığını” söyleyen AKP de yüzde 40’ın biraz üstünde dolaşıyor.

Niye böyle?

Biri “Mustafa Kemal” gibi büyük bir şahsiyetle, diğeri düpedüz “Allah’la” geldiği halde neden bütün toplumu istedikleri gibi etkileyemiyorlar?

***

Devleti ve yöneticileri tarafından yüzyıllardır ezilmiş, acı çektirilmiş, korkutulmuş bir halkız biz...

Büyük bir din taassubuyla gelenin de, Mustafa Kemal diye gelenin de eninde sonunda bizi ezeceğini biliyoruz.

Din adına, cumhuriyet adına ne kışkırtmalarla karşılaştığımız halde halkın ana kütlesi kımıldamıyor.

Bu ülke, bu halk yaşamak istiyor çünkü. ..

Sade, sakin, huzurlu bir hayat istiyor.

“Büyük laflarla” gelenlerin, o laf ne olursa olsun, sükuneti ve huzuru bozacağını seziyor.

***

İnsanlar ; özgürlüğe, huzura, mutluluğa aç.

Haberin Devamı

Düşmanlık, savaş, baskı, yasaktan başka bir şey görmedik.

Siyasilerin ağzından çıkan “her büyük” lafın sonunda bir belaya dönebileceğini anlayabilecek bir tecrübe birikimimiz var.

Onun için herkes her şeye rağmen biraz mesafeli duruyor.

Erdoğan’ın “Allah için siyaset yapıyoruz” gibi siyasette hemen hemen hiç rastlanılmayan ve rastlanılmaması gereken lafı bile, lafın büyüklüğüyle orantılı bir dalgalanma yaratmadı.

Kimse “yeşil bayrakları” alıp sokaklara fırlamadı.

***

Kimse “yeşil bayraklarla” sokaklara fırlamayacak.

Erdoğan böyle laflarla asla yüzde 60’lar gibi bir oy oranına ulaşamayacak “yüzde 99’u Müslüman olan” bu ülkede.

Niye?

Bu tür lafların insanlara yaptırdığı çağrışımlar belli.

“Siyaset ve Allah” sözcükleri yanyana geldiğinde herkesin gözünün önünde Ortadoğu sokakları canlanıyor.

“Mustafa Kemal” adını bize “tek adam, tek doğru, tek yol” göstermek için kullananların hatırlattığı da Ortadoğu tarzı bir “askeri vesayet.”

***

Gidip sorun bu ülkenin insanlarına.

Lüksemburg’da, İsviçre’de, Danimarka’da mı yaşamak istiyorlar yoksa Irak’ta, Suriye’de, Libya’da mı?

Haberin Devamı

Eğer çoğunluk bir “Ortadoğu” ülkesinde yaşamak istiyorsa bu “din” ve “tek adam” siyasetleri doğrudur. Peşinize bütün ülke takılacak demektir.

Yok Avrupa’nın sakin ve huzurlu bir ülkesinde kendi olağan hayatlarını yaşamak istiyorlarsa, o zaman onlara “büyük laflarla” değil “küçük ve gerçekçi” vaatlerle gitmek gerekir.

***

Ben, Türkiye’nin ne istediğini bildiğini ama oraya nasıl varacağını bilmediğini düşünüyorum.

Türkiye, “insanın” önemli olduğu, “insanın” güvende olduğu”, “insanın” huzurlu olduğu, “insanın” gelecekten kuşkuya düşmediği bir ülke istiyor.

“Bu ülke” biraz “güçlü” olursa ve “devletiyle” de övünebilirse ne ala... Ama sırf bunun için de belaya bulaşmak istemiyor.

“Büyük laflar” ise bu isteklere aykırı bir “bela” ve çatışma mesajı veriyor.

Onun için de laflar ne kadar büyük olursa olsun, bütün ülkeyi sürükleyip götürmüyor.

İnsanlar, o “büyük lafların” sonucunun ne olduğunu biliyorlar ve oraya gitmeyi canları hiç mi hiç çekmiyor.

Haberin Devamı
DİĞER YENİ YAZILAR