Muhbirlerin yazar sayıldığı bir medya…

Haberin Devamı

Çok sevdiğim bir dostum,Türk medyasının dünyaya açılan penceresi haline gelen P24 sitesinde her gün medya izleme köşesini hazırlıyor.

Yani her gün en az 15 gazete okuyor... Gazeteler haberleri nasıl gördü, kim hangi haberi kullandı, hangi gazete ülke gerçeklerine uzak, hangisi olayları çarpıtabiliyor…hepsini biliyor…

O yüzden ne zaman Türkiye veya gazetecilikle ilgili bir şey yazmak istesem mutlaka onu arıyorum, ne de olsa gazetelerin ‘ciğerini’ biliyor gerçekten.

Geçenlerde Abdullah Gül’ün Harvard üniversitesinde yaptığı konuşmada bir Türk akademisyenin sert üsluplu ama gerçek sorusuyla karşılaştığı anı izleyince yine hemen onu aradım tabii…

‘Sence bunu hangi gazeteler kullanır’ diye sordum. Ardından da ‘zaten yarın sabah senin gazete dökümlerine baktığımızda tabloyu görürürüz’ dedim.

Ertesi sabah da gerçeği gördük.

Taraf ve Cumhuriyet gazeteleri dışında kimse ilk sayfadan kullanmamıştı haberi…Diğerleri ya içerde küçük görmüşler ya da hiç görmemişlerdi.

***


Ülkemizde hiç bitmeyen bir basın özgürlüğü tartışması vardır biliyorsunuz.

Gazetelere böyle bir arada baktığınızda ve haberleri veriş biçimlerini kıyasladığınızda medyanın durumunu net biçimde görürünüz hemen. Basın eskiden de özgür değildi, şimdi de değil. Bunun için ülkeyi yönetenleri suçlayabilirsiniz haklı olarak ama bence asıl suçlular bizzat ‘kurban’ durumunda olan gazetecilerin kendileri.

Çünkü bu ülkede gerçek bir ‘basın özgürlüğü’ isteyen gazeteci hemen hemen hiç yok denecek kadar az.

Kimse bütün basını kapsayan bir özgürlük istemiyor.

Eğer gazeteleri dikkatle izlerseniz özgürlük isteyenlerin de bunu sadece kendileri için istediğini çarçabuk anlarsınız…

Aynı fikirde olmadıkları gazetecilerin özgürlüklerinin kısıtlanmasına ise seslerini bile çıkarmazlar.

***


En yakın örneğini geçenlerde yaşadık.

Savcılık, Taraf gazetesi yazarı Mehmet Baransu ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Murat Şevki Çoban için 26 yıldan 52 yıla kadar hapis istemiyle dava açtı.

Gerekçe, 2004 yılı MGK toplantısıyla ilgili belgelerin yayınlanması… Galiba suç duyurusunu da, gazetedeki köşesinden eski mesai arkadaşlarından biri yapmış…Yazdığı bir yazıyla arkadaşını ihbar etmiş. İşini yapan gazeteciyi savcıya hedef gösteren bu ‘ihbarcılık’ midemi bulandırıyor doğrusu…

Gazetelerin haber vermesine karşı olan gazetecilerle basın nasıl özgür olabilir ki?

“Savcı bey, savcı bey, bakın gazetecilik yapıyorlar” diyen ihbar davulları çalan muhbirlerin yazardan sayıldığı bir medyadan bahsediyoruz, böyle bir medya özgürleşebilir mi?

***


Birçok nedenden dolayı ortalığı ayağa kaldırması gereken bu dava, ulusal basında sadece iki gazetenin birinci sayfasında kendine yer bulabilmiş.

Taraf ve Sabah…

Sabah bu gelişmeden tabii ki memnuniyet duymuş. Bunu da saklama gereği duymamış...

Taraf da kararı sert biçimde eleştirmiş.

Bu arada Taraf’ın hakkını da teslim etmek gerekir, sadece bu olayda değil birçok olayda gerçekleri yazmaktan, demokrat bir çizgide durmaktan vazgeçmiyorlar.

Hürriyet’inden Zaman’ına, Sözcü’sünden Bugün’üne kadar basın özgürlüğünden konuşmaya bayılan hiçbir gazete de bu habere birinci sayfasında yer vermemiş.

Tıpkı Abdullah Gül’ün haberine yer vermedikleri gibi… Radikal, Birgün, Cumhuriyet gibi gazeteler de haberi iç sayfalarında bile görmemişler.

***


Her sabah P24’deki kıyaslamalı gazete dökümlerini okuyorum artık.

Gazeteciliği gazetecilerin nasıl öldürdüğünü izliyorum.

Başkalarından şikayet etmeden önce gazeteciler kendilerine bir baksınlar bence.

Meslektaşını ihbar eden yazarlarla, meslektaşlarına bile sahip çıkamayan gazetecilerle bu medya nasıl özgür olacak, bunu bir düşünsünler…

DİĞER YENİ YAZILAR