İnsanlar neden anlaşamaz?

Haberin Devamı


Yeşil erikleri, kiraz çiçekleri, ılık geceleri, derin derin içimize çekeceğimiz sabah serinlikleri, patlıcan kızartmaları, uzun yemek molaları, deniz kenarları, kum tanecikleri, boş şezlong bulma telaşlarıyla yaz geliyor.

Her çölün kendi vahası vardır ya…

Her adımda biraz daha yaklaşıldığına inanılan…

Çölün tüm zorluklarına dayanma gücünü bulduğumuz, vahanın varlığına olan inanç…

İşte yaz da tam öyle benim için…

Hayatın zorluklarına karşı var olduğuna inandığım vaham.

Çocukluğumdan beri gerçek vaatlerinden ziyade “hayaliyle” beni avutan ve hep kendisinden iyi bir şeyler beklediğim kişisel efsanem.

***


Her yaz başı, bir kez daha açılıyorum hayata…

Kendi içimdeki vahaya belki bu yaz rastlayacağımı umarak.

Tüm savaşlara, didişmelere, haksızlıklara, kederlere, acılara hep aynı nedenle dayanıyorum, ‘bu yaz her şey çok güzel olacak.’

Yaz mevsimine biraz fazla anlam yüklediğimi biliyorum.

Sanırım bu çocukluktan, öğrencilik dönemlerinden kalan bir alışkanlık.

Ama yakışmıyor mu sizce de yaza bu hayal?

Bunu, ılık rüzgarları, soğuk denizleri, sıcak geceleriyle yazdan başka ne yapabilir?

Duyguları keşfetmenin en güzel mevsimi.

Çıplak ayaklı olmanın, sarhoş olmanın, dans etmenin, kahkahanın en yakıştığı mevsim…

***


Ve her yaz başı aynı şeyi düşünüyorum:

“İnsanlar niye anlaşamaz?”

İnsanlar doğada bunca mucize varken neden anlaşamaz?

Tüm kavgaların yalan olduğunu her bahar dallar çiçeklendiğinde bir kez daha anlıyorum.

Mevsimlerin değişimi bana geçiciliğimizi, milyarlarca yıllık doğanın içindeki önemsizliğimizi, kısa hayatlarımızın içindeki çatışmaların beyhudeliğini hatırlatıyor.

Mevsim dönümlerini en sarsıcı ve ümitli biçimde baharlarda kavrıyorum.

Sonra her sonbahar dallar kupkuru kaldığında da nedense ben de hepimiz gibi geçiciliğimizi unutup yeniden anlamsız çatışmaların parçası oluyorum.

Kendimi ve hayatı gereğinden fazla ciddiye alıyorum.

Hayat ve insanlar ağır geliyor o zaman bana.

Ben insanlardan vazgeçtikçe “yaz hayallerine” sığınıyorum galiba…

O hayal sanki beni kendimden, insanlardan, hayattan ve çatışmalardan koruyor.

“Yaz hayali” bana yaklaştıkça da bütün çatışmalar ve anlaşmazlıklar bana biraz anlamsız gözüküyor.

Neden sakin ve huzurlu duramadığımızı merak ediyorum.

Ve, aynı soru yeniden çınlıyor içimde.

İnsanlar neden anlaşamaz?

***


Buna şöyle cevap vermişim geçen sene yaz başında:

“Bu öyle bir soru ki... Her defasında başka bir cevap buluyorsunuz ve o cevabın, bulduğunuz bütün cevaplar arasında en doğrusu olduğunu düşünüyorsunuz.”

Birçok farklı ve doğru cevap var ama soru bulduğunuz tüm cevaplara rağmen olduğu gibi duruyor hala:

İnsanlar niye anlaşamaz?

Kendilerini, çıkarlarını, küçük hırslarını çok önemli bulduklarından herhalde.

Sakin bir yaz hayalinin içinde mutlu olamadıklarından.

***


Bir aydır her sabah erkenden yürüyüşe çıkıyorum…

Sabahları havanın, şehrin, hayatın serin sadeliği öyle çarpıcı ki…

Geceyi nasıl geçirdiğini bilmediğim pek çok insana rastlıyorum sabahları.

Çoğu mutlu değilse de hoşnut ve dingin gözüküyor.

Asık yüzlü insanlar görmüyorum sabahları, akşamları gördüğüm kadar…

Ve düşünüyorum bu insanlara gün boyu ne oluyor diye…

Neden günler bizi böylesine hırpalıyor?

İnsanlar neden anlaşamıyor?

***


Yaz geliyor…

Benim çocukluktan yadigar güzel hayalim.

Her şey daha iyi olacak.

Gerçek böyle olmasa bile bana umut veren bu hayali taşımaktan hiç vazgeçmiyorum.

Bu hayalin varlığı bile bana yetiyor bazen.

DİĞER YENİ YAZILAR