Bir diğer "soft" hizmet sektörü

İmalat sanayii demek, çelik fabrikaları, kimyasal ürünler üreten tesisler... Çelik fabrikalarına girmiş olanlar bilir. Bir saat kalsanız, sıcak, gürültü sizi sersem eder

Haberin Devamı

İmalat sanayii demek, çelik fabrikaları, kimyasal ürünler üreten tesisler... Çelik fabrikalarına girmiş olanlar bilir. Bir saat kalsanız, sıcak, gürültü sizi sersem eder.

Kimyasal ürün üreten fabrikalarda bunlar yok. Ama bu sefer de etrafa saçılan kimyasal artıklar var. Bir de kimyasal ürünlerin çalışanların sağlığı üzerindeki uzun vadeli olası etkileri. Otomotiv veya elektronikte tesisler belki daha sağlıklı. Ama bu sefer de iş çok monoton ve sıkıcı.

Turizmi alın... Fethiye'de, Bodrum'da günde 10 saat denize karşı çalış. Geceleri kendini kulüplere at. Turizm "soft" servis ekonomilerinin en önemli sektörlerinden birisi ve aynı zamanda o yörenin insanları için "rahat" bir yaşam tarzı.

Ama turizm, eğlence, restoran hizmetleri "soft" servis ekonomilerinin tek özelliği değil.

Son büyüme rakamlarına bir göz atın, en hızlı büyüyen sektörlerden birisinin ticaret hizmetleri olduğunu göreceksiniz. Yanılmıyorsak, önümüzdeki orta ve uzun vadede bu durum devam edecek.

"9'a al... 10'a sat..."

Ne çelik fabrikalarının sıcağı ve gürültüsü... Ne de otomotiv endüstrisinin sıkıcılığı. Klimalı ofislerde otur. Sohbet et. Lüks otellerin lobilerinde müşteri kovala. Ticaret sektörü en rahat ve en iyi para kazanma yollarından birisi.

Rakamlar
Şimdi geldik bu yazıda esas değinmek istediğimiz ayrıntıya.

Bilindiği gibi Türkiye'nin ihracatı rekor üstüne rekor kınyor. Üstelik döviz kurları reel anlamda yukarı gitmiş olmasına rağmen.

Ama...

İthalata bakın. İthalat da aynı şekilde rekor üstüne rekor kırıyor. Üstelik rakamlara daha yakından baktığınızda bu dinamiğin bazı ilginç özelliklerini de görüyorsunuz.

2000 yılında tüketim malları ithalatı toplam ihracat içinde yüzde 13 gibi bir yer tutuyor. 2003 yılında bu oran yüzde 11'e gerilemiş.

Öte yandan 2000 yılında ara malları ithalatı toplam ithalat içinde yüzde 65.5'luk bir paya sahipmiş. Bu pay 2003 yılında yüzde 72'ye yükselmiş!

Aynı dönem içinde de ihracat 27 milyar dolardan 47 milyar dolara çıkmış. Bu sene sonunda ihracatın 60 milyara dayanacağını söyleyenler de az değil.

Bu rakamların verdiği birinci mesaj aslında bilinmeyen bir şey değil. Türkiye dışandan mal alıyor. Bunlan işliyor ve yine dışarı satıyor. Şimdi bu aktivite bir imalat da sayılabilir... Bir ticaret olarak da görülebilir. Dışandan aldığınız ürüne kattığımız ek değere bağlı.

Burada da karşımıza bir ikinci trend çıkıyor.

Çin faktörü
Yine rakamlara bakalım. Bir kaç yıl önce Türkiye'nin Çin'den yaptığı ithalat önemsiz bir rakamdı. Geçen yıl Ocak-Nisan döneminde Çin'den 620 milyon dolarlık mal alınmış. Bu sene bu rakam 1.2 milyar dolan aşıyor. Yani ikiye katlanmış... Aynı zamanda Çin'in ithalat içindeki payı da yüzde 3.2'den, yüzde 4.5'a çıkmış.

Büyük bir olasılıkla, Çin 2004 yılında Türkiye'nin en çok ithalat yaptığı ülkeler sınıflamasında ABD'yi geride bırakacak! G.Kore ve Tayvan'dan yapılan ithalatta da buna yakın bir trend görüyoruz.

Ayrıca şunu da unutmayalım. Bunlar sadece rakamların söyledikleri... Çin'den yapılan ithalatın boyutunu gösteren rakamların ne kadar sağlıklı olduğu da tartışılabilir. Gerçek ithalat esasta göründüğünün epey üzerinde olabilir. İthalatın Uzak Doğu'ya kaymasının da önemli bir anlamı var.

Sonuç
En iyi para kazanma yollarından birisi şu. Türkiye ekonomik bakımdan AB'nin bir parçası. Gümrük Birliği sayesinde kısıtlamalardan fazla etkilenmiyor. Çin çok ucuza mal üretebilen bir ülke.

O zaman Çin'den ürün ithal et. Buna bir iki küçük "ek" yap ve AB'ye ihraç ürünü olarak sat.

İyi bir para kazanma yolu. Bir diğer "soft" servis örneği...

DİĞER YENİ YAZILAR