Öğretmen, eğitim sisteminin kalbidir

Haberin Devamı

Gazi Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ziya Selçuk, öğretmenlerin sistemin kalbi olduğunu ifade ederek öğretmen alımı, atanma usulleri ve hizmet içi eğitimleri konusunda gerçek bir reform yapmadan hiçbir kayda değer başarının elde edilemeyeceğini vurguladı.

Gazi Üniversitesi öğretim üyesi Prof Dr. Ziya Selçuk ile Türkiye’deki eğitim sistemini konuştuk. İşte Selçuk’un söyledikleri: “Türkiye zor bir dönemden geçiyor. 50 yıl sonra bugünleri yorumlayacak olanlar, tarihi bir dönüm noktasının hikâyesini anlatıyor olacak. Parlak bir hikâye olması, insanımızın eğitimine bağlı. Zira yeni bir medeniyet düşüncesinin temel taşı eğitimdir.

Almanya savaş sonrası her yer yıkıkken nasıl ‘önce eğitim’ dediyse, İrlanda bayındırlık hizmetleri perişanken AB’den aldığı fonları nasıl öncelikle eğitime yönlendirdiyse, Küba’da sağlık hizmetleri en temel düzeyde verilirken nasıl eğitim öne çıkarıldıysa Türkiye’nin de bunu yapması kaçınılmazdır. Bunun için lidere, liderlere ihtiyaç var. Bu lider bir başbakan, bir bakan ya da bir müsteşar olabilir. Toplumda heyecan yaratmak, ufuk açmak ve umut vermek için bu liderlere ihtiyaç var. Aksi halde eğitimin felsefesini, teorisini, modelini, stratejisini değil, popüler konuları ve güncelleştirilmiş projeleri konuşuruz. Kişisel gözlemlerime göre sendikacılar, öğretmenler, öğretim üyeleri, veliler, bürokratlar siyasetçi gibi, siyasetçiler eğitimci gibi konuşuyor.

Problem olan şey neyin, nasıl ve hangi öncelikle yapılacağının net olarak ortaya konulmaması ve buna rağmen icraatın sürmesidir. Bu eksiklikteki en büyük pay kanımca akademisyenlerindir. Zira meselenin felsefesi ve teorisi kurulmadan stratejik plan ve eylem planı kurulamaz. Buna sivil toplumun sönüklüğü, sendikaların pop kültürü, özel sektörün çaresizliği eklenince yeni bir sistem kurma ihtimali zayıflıyor. Bürokrasinin zihninde, işin doğası gereği kurulması gereken sisteme ilişkin kavramsal bir çerçeve olmadığı için kişisel deneyimler teori kurmak için yeterli görülüyor. Üniversiteden alınmaya çalışılan destek ise salt kuramsal olabildiği gibi inandırıcı bulunmayabiliyor çünkü üniversiteler, öğretmen yetiştirme ve KPSS gibi temel sorunlarını bile çözmekte başarısızlar. Belki de hastayla operatörün aynı kişi olmasıdır sorun olan.

Eğitimsel bunalım var

Yukarıdaki satırlardan sadece Türk eğitim sisteminin ciddi problemleri bulunduğu, uygulanan politikaların tümüyle yanlış olduğu gibi bir sonucun çıkarılması haksızlık olur. Bugün insanlık ciddi bir ekonomik bunalımdan geçiyor. Bu bunalım gerçekte ekonomik değil, eğitimsel bir bunalımdır. Çünkü insanın doğayla ve kendisiyle ilişkisi konusunda ciddi bir medeniyet kanseri yaşıyoruz. Bu kadar fazla aç ve bu kadar fazla tok insanı dünya tarihi bir arada görmüş müdür? Hem insanlık için hem ülkemiz için eğitim meselesini ‘terbiye’ dairesi içinde yeniden ele almakta yarar var. Medeniyet kanserine teşhis ve tedavi niteliğinde söyleyecek sözü bulunan nadir milletlerden biri olduğumuza inanıyorum. Bunu, hamasetle veya kangren haline gelmiş bürokrasiyle yapamayız.

Muhakkak surette kanıta dayalı politikalar geliştirmek zorundayız. Yapılan her icraata bir soru sorup, ‘bunu hangi kanıtlara dayalı olarak yapıyoruz’ dememiz gerekiyor. Aksi takdirde hiç önceliği olmayan ama popüler olan icraatlar bizi esir alır. Her yeni yaptığımız proje, daha sonra yaşayacağımız sorunların nedeni hane gelir.

Kanıta dayalı politika geliştirme konusunda uygulama tecrübelerinden süzülmüş kapsamlı bir literatür var. Konuya pragmatist, eleştirel, rasyonel-teknokratik, radikal-şüpheci bakan yaklaşımlar mevcut. Ama bunların ortak noktası sosyal-bilimsel kanıtlar, örgütsel deneyim, uygulamacıların bilgeliği ve politik değerlerden beslenmesidir. Sonuçta ulaşılması gereken nokta, kabul gören, etkili ve fizibilitesi bulunan kanıta dayalı bir politika geliştirme kültürü oluşturmaktır. Önemli olan, bu yaklaşımları kendi sistemimize uyarlamak ve kanıta dayalı politika geliştirme ve uygulama kültürünü her yönetsel katmanda içselleştirmektir.

Gerçek bir reform şart

Kanıta dayalı olmadan oluşturulan teoriler ve buna dayanarak yapılan icraatlar sadece bunu yapan yöneticilerin şahsi birikimini ve entelektüel kapasitesini yansıtabilir. Öğretmen, sistemin kalbidir. Bu nedenle öğretmen yetiştiren kuruluşlara öğretmen alımı, öğretmen adaylarının eğitimi, öğretmenlerin atanma usulleri ve hizmet içi eğitimleri konusunda gerçek bir reform yapmadan hiçbir kayda değer başarı elde edilemez. Okul öncesi ve lisansüstü eğitim yatırım harcamalarında öncelikli öğretim kademeleridir. Amaç, yapılanları olumsuz eleştirmek veya küçümsemek değil yapıcı bir yaklaşımla yapılanlara katkı sağlamaktır.”

‘Sınavı sisli bir yol olarak görün’

“SINAVLAR için ebeveynlerin seferber ettikleri kaynaklar ve çabalar bir borçlandırma değildir. Ne genç borçludur, ne de ebeveyn alacaklı” diyen Doğuş Üniversitesi, Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. A. Kadir Özer şunları söyledi: “Yıllarca yaptığım gözlemler ve çalışmalardan damıttığım temel bir bulgu var: Üniversiteye hazırlanma, yerleştirme sınavına girme ve sonuçları bekleme, sadece sahne almış öğrencinin yaşadığı bir süreç değildir. Gencin ailesi ve yakın çevresinin de dahil olduğu, sahnenin gerisinde suflörlük yaptığı zaman zaman trajik, zaman zaman melodramatik zaman zaman ise korku ve gerilimin yer aldığı bir yaşam oyunudur.

Gençle birlikte sınavlara anneler ve babalar da girer. Üniversiteye hazırlanan gençlerde ve ailelerde üç temel duygu gözleniyor: Aşırı rahatlık, temkinli rahatlık ve kaygı. Genç ve ailesi sınavlara ve sonuçlarına ilişkin geliştirdiği yorumlarla kaygılanmakta, bazıları temkinli bir duyguda kalabilmekte bazıları ise aşırı bir rahatlığa girebilmektedir.

Hem gençler hem de ebeveynler sınavı sisli bir yol olarak görmelidir. Malum, siste görebildiğimiz net bir alan vardır. Onun ötesini ne kadar çabalasak da göremeyiz. Örneğin, görme alanınız beş metreyse, altıncı veya onuncu metreleri asla göremeyiz. Görmediğiniz yerlerle ilgili hayalinizde korku filmleri çevirme yerine görene kadar bekleyin. Korkacaksanız zaten o zaman gerçekten korkacaksınız. Sınavda görebildiğiniz tek alan önünüzdeki sorudur. Her soruyu göre göre gidin. Görmeden karar vermeyin.”

DAÜ Mimarlık, farklı ve ayrıcalıklı eğitim veriyor

DOĞU Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) mimarlık programı, Türkiye ve Kuzey Kıbrıs’ta bulunan 60’ı aşkın mimarlık programı arasında ulusal akreditasyonu başarıyla tamamlanan 4. program oldu. En başarılı kurumlara verilen 6 yıllık akredite süresiyle DAÜ Mimarlık Bölümü bu süreyle akredite edilen en başarılı ve ayrıcalıklı mimarlık eğitimi veren kurumlardan biri olduğunu göstererek kalitesini tescilledi. Avrupa’da her ülkenin kendi eğitim sistemine uygun kalite güvence standartlarını belirlediği günümüzde, eğitimde kalitenin güvencesi ulusal ya da uluslararası bağımsız kalite ajansları, yani akreditasyon kurulları tarafından verilen akreditasyondur. MİAK, Türkiye Cumhuriyeti’nde mimarlık eğitim kurumlarını evrensel kriterler doğrultusunda denetleyen ve akredite eden bir kurumdur. Çeşitli ülkelerden gelen seçkin öğretim üyesi kadrosu ve çok uluslu öğrenci yapısıyla uluslararası bir topluluk oluşturan DAÜ Mimarlık Bölümü, uluslararası ortamda sahip olduğu saygınlığı, ulusal akreditasyon başarısıyla da perçinledi. Bu başarının ardında, öğretim üyelerinin uluslararası akademik tanınırlığı, kabul gören bilimsel yayınları ve geniş eğitim tecrübesi var.

Eyüboğlu Eğitim Kurumları iTunes U’da yayına başladı

BİLGİNİN mobil olarak öğrenildiği yeni yüzyılda tablet ve akıllı telefonların her geçen gün kullanıcı sayısı artıyor. Öğrenciler artık istedikleri tüm bilgiye bir ‘tık’la ulaşabiliyor. Eyüboğlu, iTunes’un eğitim kanalı olan ve 800’ün üzerinde üniversiteyle 35 seçkin ilk ve ortaöğretim kurumunu barındıran, 350 bin ders materyalinin dağıtım yapıldığı sanal ortam ‘iTunes U’da yayın yapan ilk Türk okulu oldu.

Tablet ve akıllı telefonlarla senkronize çalışan sistemde Eyüboğlu öğrencileri, iTunes U’dan k12’yi seçerek ECIS (European Council of International School) okulları bölümünden Eyüboğlu Eğitim Kurumları’nın ilgili sınıfına bağlanacak ve yayına abone olarak okuduğu sınıfın bütün materyallerini otomatik olarak cihazına aktarabilecek. Eyüboğlu Eğitim Kurumları’nın iTunes U üzerinden yaptığı yayınlara erişim için “Eyuboglu Schools” yazarak aratılması yeterli oluyor. Eyüboğlu Eğitim Kurumları Bilişim Teknolojileri Eğitim Koordinatörü Barış Yalçınkaya, Eyüboğlu Eğitim Kurumları olarak iTunes U’da yayın yapan ilk Türk okulu olmaktan gurur duyduklarını belirtti.

Yalçınkaya, “Eyüboğlu Eğitim Kurumları’nda 6. sınıftan 12. sınıfa kadar tüm bölümlerdeki branş öğretmenleri, geleceğin eğitim modeline bir yıl boyunca hazırlandı. Bu süreçte öğretmenlere, öğrenmede kuşak farkları anlatıldı. Yeni kuşağın öğrenme ve bilgiye ulaşım şekilleri hakkında seminerler düzenlendi. Bu seminerlerin ardından yeni kuşakların öğrenme modelleri dikkate alınarak uygun materyalleri geliştirmeleri için eğitimler verildi. Eğitimlerin sonunda derslerde kullanılan sunular, podcast adı verilen yayın formatına dönüştürülerek iTunes U için alt yapı hazırlıklarına başlandı” dedi. Itunes’de yayınlanan bütün materyaller belirli moderasyonlardan geçiyor.

iTunes U’da ise köklü eğitim kurumlarına olan güvenle bu moderasyon yalnızca teknik olarak var. iTunes U şu an yalnızca üniversiteler için dünyanın 21 ülkesine, k12’ler için ise Avustralya, Kanada, İrlanda, Fransa, İngiltere ve ABD ülkelerine açık. iTunes U, özellikle üniversitelerin ısrarları doğrultusunda Türkiye’yi yayına almak için uzunca bir süredir incelemelerde bulunuyor. Ancak girişimler henüz sonuçlanmış ve netlik kazanmış değil.

DİĞER YENİ YAZILAR