Aşın bazı şeyleri...

Haberin Devamı

Gelen stajyerlere bakıyorum da bazı şeyler eksik gibi geliyor bana...

Şu sıralarda üniversiteler, öğrencilerini bize (gazete ve televizyona) staja gönderiyorlar. Bu süreç, genellikle nisan ayının ilk günleriyle başlar ağustosun sonuna kadar devam eder. Öğrencilerin 2 haftalık staj süreleri vardır. Büyük kurumlara stajyer olarak girmek oldukça zor bir süreçtir. Başvuracaksınız, değerlendirilecek, sıraya koyulacak, mülakata çağrılacaksınız vb. Her gittiğim yerde, anne-babalar elime bir belge (CV) tutuşturur, çocuklarının çalıştığım kurumlara stajyer olarak girebilmeleri için... İşin ilginci, bu belgeleri anne-babalar veriyor, çocuklar vermiyor. Çünkü çocuklar ortada yok! Sanırsınız ki, biz anne-babaları staja alacağız, çocuklar sonradan ortaya çıkıyor, iş bittikten sonra!

Galiba hazıra alışmışlar. Her işleri halledilmiş, hep “aman” denmiş...

Bu kurumlarda staj yapmak, iş yaşamına 1-0 önde başlamak anlamına geliyor, iş yaşamına iyi bir referansla başlamak anlamına geliyor. Stajyer olarak girdiğin yerde kendini gösterebilirsen kısa yoldan iş yaşamına da başlamış olursun. Bundan daha güzel ne olabilir ki? Buraya kadar güzel ancak gel gör ki...

Gelenlerde bir şey eksik, “ruh” eksik...

***


Bazılarına “böh” desen, yığılıp kalacak. Ürkek, korkak ve pısırık. Kendilerine güvenleri yok, iş hayatına son derece yabancılar. Sadece ders çalışmışlar, sadece okula gitmişler, başka da bir şey yapmamışlar. Birileri onları göndermiş, onlar da elleri mahkûm gelmişler. “Daha da gelmem” misali...

***


Kimileri bilgisayarın başına oturuyor, sürekli mesajlaşıyor, sitelerarası seyahat yapıyor. “Dakka bir, gol bir” anlayacağınız. Bir elinde de cep telefonu, iki de oradan mesajlaşıyor. “Staj biter, Behlül gider” misali...

***


Kimileri kendini göstermeye gelmiş. Süs püs yerinde. “Şıkıdım şıkıdım” dolanıyor etrafta. Sanırsınız ki defileye gelmişler; buradan çıkacaklar “Reina”ya akacaklar... Böylelerinin ortak bir özelliği daha var, hepsi aynı model yani birbirlerine çok benziyorlar. İşleri ellerinin ucuyla tutuyorlar. İş, hemen bitiyor! Salınarak ve sallanarak yürüme de bunların en belirgin özelliği.

***


Kimileri küme oluşturmuş (birlikten güç doğar!), kafa kafaya vermiş aldıkları dersleri, hocaları, notları vb. çekiştiriyor. İyi de bunların konuşulacağı yer, işyeri değil ki, okulun kantini!

***


Kimileri burunlarından “kıl” aldırmıyor, küçük-büyük bütün dağları onlar yaratmış. Stajyer o mu, siz mi anlamazsınız! Kendine güven güzel bir şey de böylesi biraz abes ve tuhaf kaçıyor. Ortada fol yok yumurta yok, kasıntılık var! Bunca tecrübemize rağmen “mütevazılık” en vazgeçilmezimizdir...

***


Bazıları da var ki (az sayıda), “farklı!” Neyi farklı? Oturuşu, yürüyüşü, bakışı, gözlerindeki ışık, bilgisi, görgüsü, kültürü, davranışı, havası vb. “Fark” kelimesi, dört harfli bir kelime ama içinde çok şey var; içi deniz derya...

Aradığımız, bu!

Budur işte!

Son sözümüz üniversitelere: Lütfen, bize böyle adaylar yetiştirin...



*****



Nimet Hanım, bir açılım da sizden alsak!


Açılımlar mimarı Edrdoğan‘dan gördük öğrendik. Açılım nedir, nasıl yapılır, nelere iyi gelir vb. Test ettik, onayladık. Aşağıda açılım yapılması gereken eşsiz bir konu var. Bir el verseniz de şu konuyu açsanız...

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), 1416 sayılı kanun kapsamında 2006 ve 2007 yılında yurt dışına yüksek lisans yapmak üzere burslu öğrenci gönderdi. Buradaki amaç, o günlerde, yetişmiş uzman personel açığını gidermek olarak belirtildi. Ancak 2 yıllık süre boyunca 75 bin dolara yakın masraf yapılan bu öğrenciler, MEB‘in gerekli planlamayı iyi yapamamış olmasından dolayı, şu anda taşradaki il milli eğitim müdürlüklerinde “memur” olarak görev yapıyor, uzman personel olarak görev yapamıyor!

Uzman personel olarak atanamama nedeni, Milli Eğitim Bakanlığı‘nın bu bursu sağlarken diğer kamu kurum ve kuruluşlarından görüş almayarak onların ihtiyaçları doğrultusunda bu öğrencileri yurt dışına göndermiş olmamasıdır. Kamu kurumları ilgili personel yönetmeliklerinden dolayı yurtdışında eğitim görmüş olan bu gençlerin de KPSS (yazılı sınav-mülakat) aşamalarını geçmesi bekleniyor.

Şu anda kamu kurumlarından hiçbirinin yurt dışında devlet adına lisansüstü öğrenim gören bu gençlerin varlığından haberi yok! Personel alım ilanlarında 1416 sayılı kanunla yurt dışında öğrenim görmüş öğrencilerle ilgili bir ibare yer almıyor.

Yaşanan bu problemi, kamu kurumlarının uzman personel kadrolarına atanma problemini yetkili makamlara bir duyuralım dedik...

Var mıdır, bu işin bir hal yolu?

DİĞER YENİ YAZILAR