Sevilmemek önemli değil

Geçen Cuma Washington'daki Amerikan Girişim Enstitüsü'nde (AEI), her ne kadar kendi gazetem aynı fikirde değilse de, son derece heyecanlı, önemli ve haber değeri yüksek bir toplantıyı izleme şansına eriştim

Haberin Devamı

Geçen Cuma Washington'daki Amerikan Girişim Enstitüsü'nde (AEI), her ne kadar kendi gazetem aynı fikirde değilse de, son derece heyecanlı, önemli ve haber değeri yüksek bir toplantıyı izleme şansına eriştim. AKP Genel Başkan Yardımcısı Şaban Dişli ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "veri danışmanı" Cüneyd Zapsu'nun, Amerikan yönetiminde yer alan veya onu etkileyen bir grup yeni-muhafazakâr (neo-con) ile tartışmasından söz ediyorum.

Aslında AEI toplantıyı "off the record" , yani basına kapalı yapacaktı, ki bu Washington'daki düşünce üretim kuruluşları için alışıldık bir yöntemdi. Ama Zapsu bir gün önce raconu bozdu, toplantıyı beş Türk gazetecinin, arta İHA kamerasının izlemesine imkan tanıdı. Orda olmasaydık birtakım bilgi kırıntılarıyla yine bir şeyler yazardık ama muhtemelen tekzip edilirdik. Olay da bu kadar büyümezdi. Bu cesur ve (özellikle kendisi için) riskli kararından ötürü Zapsu'yu tebrik etmek gerekiyor.

Ezik olan Amerikalılardı
Toplantının hemen ardından Zapsu ve Dişli'ye "Keşke gelmeseydiniz" demiştim. Nitekim olay Türkiye'de de hep olumsuz olarak değerlendirildi. Ama aradan dört gün geçtikten sonra, (Zapsu'nun birçok sivri ve hiç de diplomatik olmayan sözlerini bir kenara koyarak) yapılan yorumları tek yönlü ve tek yanlı, dolayısıyla haksız bulduğumu söylemeliyim.

Sonuçta AEI, dünyada büyük çoğunluğun karşı çıktığı Irak işgalinin planlandığı kurumlardan biri; toplantıya katılıp da AKP'lileri, hükümeti ve buna bağlı olarak Türkiye'yi eleştiren neo-conların itibarları dünyada zaten yoktu, kendi ülkelerinde de giderek eriyorlar. Yani bu kişiler tarafından sevilmemek ya da eleştirilmek o kadar da kötü ve korkutucu bir şey değil.

Öte yandan, resmedilmeye çalışıldığı gibi bu tartışmada üstün olan taraf Amerikalılar, ezik olanlarsa AKP'liler (dolayısıyla Türkler) değildi. Başkan Yardımcısı Dick Cheney'in ofisinden David Wurmser'in "PKK'nm Kuzey Irak'tan yönetildiğine dair kanttanız var mı?" diye köpürmesi; Pentagon'dan Harold Rhode'un "Hayır PKK'yla görüşmüyoruz" diye parlaması; Türkiye-ABD-İsrail "stratejik üçgeni" nin beyinlerinden Alan Makovsky nin dizginleyemediği öfkesi; yeni muhafazakâr hareket üzerine okuduğum birçok metinde karşıma çıkan William Luti'nin ağzını bıçak açmaması ve tabii ki AKP'ye karşı neo-con cihadın öncülerinden Michael Rubin'in, AEI çalışanı olmasına rağmen toplantıya katılmaması (halbuki Zapsu, Rubin'in kendisini BİM şirketi üzerinden para aklamakla suçladığı makalesine cevabını yazılı olarak hazırlamıştı) hep Türkiye için iyiye işaretlerdi.

Hamas-PKK benzetmesi
Zapsu ve Dişli, Hamas ziyareti konusunda tatminkâr açıklamalar yapamadılar. Kendilerinin de bu ziyareti pek tasvip ermedikleri kanısındayım, galiba bu yüzden zorlandılar. Halbuki Hamas olayından çok önce Washington'da bazılarının AKP'yi "Islamofaşist" ilan etmiş olduğunu hatırlatabilirlerdi. AEI Başkan Yardımcısı Danielle Pletka'nın Hamas-PKK benzetmesi neyse "Hamas, sizin de bir şekilde onayladığınız seçimlerden zaferle çıktı" diyerek tutarlı bir şekilde karşı çıktılar.

Keşke içlerinden birisi, "Teröristlerle hiçbir şekilde görüşülmez" diyen Pletka'ya, yine AEI'nin ağır toplarından Michael Ledeen'in, Ortadoğu'nun en sapkın terör örgütlerinden İranlı Halkın Mücahitleri'ni neden Washington'da pazarlamaya çalıştığını ve buna AEI'nin ne tepki gösterdiğini sorsaydı?

Bunların bütün hiddeti sadece 1 Mart tezkeresi olamaz. Birilerinin Türkiye'yi bu sefer İran macerasına sürüklemek istediği iddiaları pekala doğru olabilir. Bereket bu imkansızdan da öte bir durum.

DİĞER YENİ YAZILAR