El Kaide’yi kullanmaya kalkan yanıyor

Haberin Devamı

Ülke olarak hep unutmak istiyoruz ama bir şekilde o kendisini bize hep hatırlatıyor. El Kaide’yi kastediyorum. 11 Eylül 2001’deki terör saldırısının ardında bu uluslarötesi İslamcı şebekenin bulunduğunu kabul etmeye yanaşmamıştık. 15 ve 20 Kasım 2003 günlerinde İstanbul’da iki sinagog, İngiltere Başkonsolosluğu ile bir İngiliz bankasına yönelik ve çok sayıda sivilin hayatını kaybetmesine yol açan intihar saldırılarının ardından da El Kaide gerçeğiyle yüzleşmeme ısrarımızı sürdürdük. (O saldırıların ardından yazdığım “El Kaide hakkında yanlış bildiğimiz on şey” başlıklı yazının büyük ölçüde hâlâ geçerli olduğu kanısındayım:

http://rusencakir.com/El-Kaide-hakkinda-yanlis-bildigimiz-on-sey/66

)

Daha sonra ülkenin dört bir tarafında güvenlik güçleri operasyonlar düzenleyip çok sayıda yerli ve yabancı El Kaide zanlısını gözaltına aldı; yabancılardan bazıları ABD’ye teslim edildi, geri kalanlar hakkında davalar açıldı; Türkiye’den Afganistan, Keşmir, Irak gibi cihat bölgelerinde El Kaide saflarında savaşmaya çok sayıda genç gitti, kimilerinin yakalanma, kimilerinin ölüm haberleri geldi, tutumumuz yine aynı oldu.

Mogadişu baskını

Ve nihayet cumartesi günü, Somali’nin başkenti Mogadişu’da Türk Büyükelçiliği’nin ek binasına saldıran üç kişiden ikisi öldürüldü, üçüncüsü üzerindeki bombayı patlatınca bir polis şehit oldu, biri polis üç kişi de yaralandı. Kısa süre içinde, saldırıyı El Kaide’ye bağlı Eş-Şebab adlı örgütün yaptığı ortaya çıktı.

Hemen devreye giren analizlerde bu olay şöyle açıklandı: Rojava olarak bilinen Suriye’nin ağırlıkla Kürtlerin yaşadığı kuzey bölgelerinde El Kaide’yle bir şekilde ilintili veya ideolojik olarak yakın çizgideki bazı gruplar Esad rejimine ek olarak, hatta şu günlerde daha fazla, Kürtlerle çatışıyorlar. Rojava’da El Kaide’nin esas hasmı YPG adlı Kürt askeri yapılanması. YPG, Abdullah Öcalan çizgisindeki PYD adlı partinin uzantısı olarak kabul ediliyor. Mogadişu saldırısından hemen önce PYD Eşbaşkanı Salih Müslim İstanbul’a geldi ve devlet yetkilileriyle görüşmeler yaptı. El Kaide de Türk devletinin PYD ile iyi ilişkiler geliştirme ihtimaline karşı Mogadişu’dan uyarıda bulundu.

Neden şantaj olamaz?

Bu türden alelacele yapılmış değerlendirmelerin analitik açıdan pek değeri olmadığını şu dört nedenle söyleyebiliriz:

1) Eş-Şebab, Türkiye’nin Somali’deki varlığına ve orada izlediği politikalara öteden beri karşı ve bu Türk hedeflerine ilk saldırısı değil.

2) Müslim’in İstanbul’daki temaslarından doğrudan El Kaide’nin aleyhine sonuçlar çıkacağını söylemek için hem çok erken, hem de elde bu konuda fazla veri yok.

3) Suriye operasyonunda, en azından lojistik açıdan Türkiye’ye ciddi anlamda ihtiyaç duyan El Kaide’nin Ankara’ya şantaj yapma lüksü pek yok.

4) El Kaide her ne kadar belli bir merkezi yapılanmaya sahipse de her ulusal veya bölgesel oluşum, yer yer bağımsızlığa kadar giden, çok geniş bir özerkliğe sahip. Yani Somali’deki El Kaide militanlarının büyükelçilik binasına saldırmadan önce Suriye ile bağlantılı gelişmeleri takip etmesi veya dünyanın bir diğer ucundaki Eymen el Zevahiri’nin onayını alması gerekmiyor.

El Kaide hakkında çok şey söylenebilir. Şimdilik şu iki hatırlatmayı yapmakla yetinelim:

1) Onu güçsüz, önemsiz, şunun bunun taşeronu, hatta yok hükmünde görüp göstermek isteyenler esas olarak El Kaide’ye çalışmaktadırlar.

2) El Kaide’nin tarihini, kendisini kullandığını sananları kullanmak olarak özetleyebiliriz. ABD’nin, Suudi Arabistan ve Pakistan’ın durumu ortada. Yani Ahmet Şık’ın deyişini buraya uyarlayacak olursak: El Kaide’yi kullanmaya kalkan yanar.

DİĞER YENİ YAZILAR