AKP yapısal sorunlarını çözemiyor

Haberin Devamı

TÜRKİYE dönem dönem siyasi tıkanmalar yaşar. İktidarıyla muhalefetiyle, kimse ülkenin temel sorunları üzerine projeler üretemez; bu nedenle siyaset alakasız, kişisel veya son derece önceliksiz konular etrafındaki tartışmalar, daha doğrusu kısır çekişmeler, itişmeler üzerinden sürdürülmek istenir. Şu günlerde benzer bir süreç yaşıyoruz. İki gündür Ankara’dayım ve abartarak özetleyecek olursam, burada yaprak kımıldamıyor. Belki tek bir istisnadan söz edebiliriz: Alevi Çalıştayı ile birlikte başlayan süreçte, aceleci davranılmazsa pekala bazı somut ilerlemeler, çözümler sağlanabilir. Salı günü MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin TBMM grup konuşmasında çalıştaya destek vermesi ve Alevi sorununun çözümü için açık, net ve kesinlikle yararlı olabilecek somut öneriler dile getirmiş olması takdire şayandı. Bu arada, normal olarak Alevi tabanından daha fazla oy aldığı varsayılan CHP’nin bu noktada pek aktif davranmıyor olmasının altını çizmek gerekir.

Dört cephede savaş

Siyasetteki tıkanmanın birçok nedeni olduğu muhakkak. İlk akla geleni hiç kuşkusuz Kürt sorunundaki kronik çözümsüzlük. Cumhurbaşkanı Gül’ün Mart başında “güzel şeyler olacak” demesiyle içine girdiğimiz umutlu atmosfer bu süre zarfında hemen hiçbir şey yapıl(a)mamış olması yüzünden yerini yeniden karamsar ve ümitsiz bir havaya terk etmek üzere. Halbuki CHP Lideri Baykal’ın bir yandan PKK militanları için -tabii silahlarını bırakmaları kaydıyla- “af” sözcüğünü telaffuz etmesi, diğer yandan DTP’ye sıcak mesajlar yollaması ve nihayet Talabani’nin daveti üzerine Irak’a gideceğini açıklaması belli bir hareketliliğe yol açmıştı. Fakat iktidar partisi, ana muhalefetin açtığı yoldan yürümek yerine adım atmamada kararlılık gösterince hevesler kursaklarda kaldı.

İçinden geçtiğimiz siyasi krizin kaynağında AKP’nin olduğuna inanıyorum. İktidar partisi yerel seçim yenilgisinin şokunu üzerinden atabilmiş değil ve kolay kolay atacağa da benzemiyor. Zira 29 Mart’ta AKP’nin kayıplarını CHP, MHP, DTP ve SP aralarında bölüştüler. Dolayısıyla AKP’nin tekrar yükselişe geçebilmesi için dört cephede birden savaş yürütmesi gerekiyor: MHP ile Türk, DTP ile Kürt milliyetçiliği; CHP ile laiklik, SP ile İslamcılık konularında rekabet etme zorunluluğu AKP’nin krizini ve açmazını derinleştiriyor. AKP bu dört cepheden herhangi birine yoğunlaşırsa, örneğin SP korkusuyla dini motifleri öne çıkartırsa merkez seçmeni iyice kaybedebilir; kentli orta sınıfların “yaşam tarzı” kaygılarını gidermeye kalktığında da muhafazakâr tabanın öfkesiyle karşılaşacaktır. Türk ve Kürt milliyetçilikleri arasında sıkışıp kalmış olma durumundan nasıl çıkabileceği de apayrı bir bilmece.

Yönetim krizi

AKP Lideri Erdoğan bütün bu sorunların farkında olduğu için kabinede köklü bir değişikliğe gitti, bütün kozlarını sahaya sürdü ve nerdeyse yeni bir hükümet kurdu. Fakat bugüne kadarki performansına baktığımızda yeni hükümetin şapkadan tavşan çıkaramadığını, bundan böyle de çıkarmasının epey zor olduğunu görüyoruz. Bunda ekonomik krizin payı kuşkusuz çok büyük fakat AKP’nin kendi içindeki ciddi yapısal sorunların rolünü de unutmamalıyız. Örneğin Nihat Ergün ve Sadullah Ergin gibi en etkili iki grup başkanvekilinin bakan olması ve yerlerine henüz kimsenin seçilmemesi nedeniyle AKP TBMM Grubu nerdeyse felç olmuş durumda. Bu yüzden Erdoğan iki haftadır kapalı grup toplantıları düzenleyerek milletvekillerine sahip çıkmak istiyor fakat onun özellikle mayın konusunda takındığı azarlayıcı üslubun grup üzerinde olumsuz etki yaptığı söyleniyor.

Daha vahim bir sorun parti teşkilatında yaşanıyor. 2007 Genel seçimlerinin ardından MYK’dan bazı isimlerin bakan yapılması parti yönetiminde belli bir boşluğa neden olmuştu. Şaban Dişli ve Dengir Fırat’ın peş peşe gelen istifaları yüzünden AKP epey sarsıldı. Bir iddiaya göre Erdoğan, yerel seçim yenilgisinde parti yönetiminin sorumluluğunun yüksek olduğuna inandığı için yeni kabineye kimseyi almadı ve kongrede üst yönetimi çok büyük ölçüde yenilemeyi düşünüyor. Bütün bu yapısal sorunların gerisinde çok önemli bir ideolojik-siyasi kriz yatıyor. Bunu tartımayı yarına bırakalım.

DİĞER YENİ YAZILAR