Kâbus mu bu, uyandırın beni!

Yarabbi nasıl haberlerdir bunlar, kötü bir rüya mı görmekteyiz?

Haberin Devamı

Yarabbi nasıl haberlerdir bunlar, kötü bir rüya mı görmekteyiz?

Yalnız benim değil, gelen mektuplardaki ümitsiz çığlıklara, korku ifadelerine bakarsanız hemen herkesin hemen hergün tekrarladığı bir cümle yukardaki... Dehşet verici bir gidiş içindeyiz.

"Bu da abartıyor" diyenlere dünkü haberlerden birkaçını alt alta tekrarlamak isterim;

- "Malatya'dan sonra Diyarbakır'da yuva skandalı. 18'i kız ve aralarında 2-3 yaşında çocukların olduğu 34 çocuk kayıp."

Şikâyeti yapan valilik... Yani Emniyet'ten anında telefonlarla da bilgi alabilecek olan kurum. Oysa ne diyor; "Bu çocukların akibetini öğrenmek için Emniyet Müdürlüğü'ne yazdık, iki yıldır cevap gelmedi."

Bu söylenecek şey midir, Malatya skandalından sonra çocukları evine davet eden ve fotoğrafçılara poz veren (skandal duyulduğunda İngiltere'deki gezisini de kesmeyen) Kadın ve Aileden Sorumlu Nimet Çubukçu hanımefendi nerelerdedir, diğer yuvalarla -hiç değilse bu olaydan sonra- neden ilgilenmemiştir hep beraber düşünelim ve soralım. Bakan nerede?

- Gazetelerin manşet haberlerinden biri; "Bu kez soygun Kahramanmaraş'ta. Uşak'taki Karun Hazinesi soygunundan sonra bu ilin müzesinde Pers dönemine ait 545 tane nadide gümüş sikke sahteleriyle değiştirilmiş." İlgili Bakan Atilla Koç hâlâ gülüyor. Tarihi hazinelerimiz talan ediliyor, yönetim nerede? (Korumayacaklarsa Avrupa ve Amerika müzelerine versinler, Allah kahretsin!)

- Dokuz Eylül Üniversitesi öğretim görevlilerinden "Prof. Dr. İlkay Şimşek üç gaspçının saldırısına uğramış. Şakak kemiği ve kaburgaları kırılmış."

- "Bolu Köroğlu Devlet Hastanesi'nde ilkokul mezunu görevliler hastalara dikiş atıyor, pansuman yapıyormuş." Başhekim Erdal Kaya haberi doğrulamış ve "personel eksikliğinden dolayı bu tip çekirdekten yetişen arkadaşları kullandıklarını" söylemiş.

"Ameliyat da yapıyorlar" demediğine şükür... "Bu tip" başhekim ve Sağlık Bakanı koltuklarında ne hakla oturtuluyorlar?

- Bursa'da bir okulda "Öğrencileri gürültü yapmayın diye uyaran öğretmen taşlı ve döner bıçaklı saldırıya uğramış."

Okullarda şiddet ayyuka çıkarken İçişleri ve Milli Eğitim Bakanlıkları hâlâ ne yapıyor? Seslerini, önlemlerini millet olarak neden duyamıyoruz?

- Töre cinayeti denen çağdışı kadın cinayetleri son hızıyla sürüyor. Eniştesi tarafından tecavüz edilen kızı evlendirip sonra da vuran baba ve ağabey için anne "İkisini de asın" derken Kadın Bakanlığı, İçişleri ve Adalet Bakanlıkları neden hâlâ bu ciddi sorunu çözmek için öne çıkmıyorlar, neyle meşguller?

- "TRT çalışanları Hükümet baskısına, dini yayınların artmasına isyan ederek eylem yapmış ve sesleri duyulmasın diye TRT elektriği kesmiş"...

Hepimizin bildiği bir gerçeğe demokratik bir ülkede itiraz hakkı yok mudur? Devlet televizyonu hükümetlerin oyuncağı mıdır ve bu rezalet hangi ülkede görülmüştür?

- "RTÜK araştırmasına göre çocuklar en çok Polat Alemdar'a benzemek istiyormuş"... Bunu yazdığımızda itiraz eden meslektaşlar nerede? Bu programların reklâmları ne zaman kesilecek?

Yeter artık, bırakın kurumlarla çatışmayı, iktidar, güç peşinde koşmayı da çalışın artık. Bu millet rahatı, huzuru hiç mi haketmiyor? Vicdana, Allah korkusuna ne oldu?

"İmar yapın, paraları alın", gerisini boşverin!
Hangi şehrimize şöyle bir baksam içim acıyor, hepsi ya birer zevksizlik örneği halinde veya neredeyse oldu, olacak...

Osmanlı döneminde bugüne kıyasla müthiş bir zevk varmış, ahşap güzel evler, yalılar, muhteşem saraylar yapmış bırakmışlar. Bir de şimdi bakın; buyrun Adana'daki taş yığınlarına, çirkin yapılaşmaya, İzmir'e ve hattâ Boğaz'a bakın...

Güzelim İstanbul Boğazı' nın bile yeşili giderek yok oluyor, her köşe binalarla, sitelerle doluyor. Yılmaz Erdoğan'ın "Organize İşler" filmindeki güzel İstanbul manzaralarında, tepeden çekilen sahnelerde nasıl belli oluyordu plânlamasız şehrin çirkin binaları...

Maliye Bakanı Kemal Unakıtan önce "devlet malıyla ranta son vermek için" imarsız Hazine arazilerinin satışını durdurmuş, sonra ise bu arazilerin "satılarak ekonomiye kazandırılması için" 81 belediyeye bir an önce imar plânı hazırlamalarını bildirmiş.

Böylece belediyelere satış üzerinden pay aktarmak mümkün olacakmış.

Tabii artık hiçbir şeye inanamaz hale geldiğimiz için ben hemen bunu "rantın şekil değiştirmesi" olarak algıladım.

Eskiden imarsız Hazine arsalarını ucuza alıp, imar plânı çıkararak rant elde ediyorlardı, şimdi ne kadar boş arazi varsa hepsini taş yığınlarıyla doldurup pay alarak elde edecekler (ki Belediye Başkanlan arasında bunu yapanları bolca görüyoruz). Sonuçta iktidardan olan belediyelerin çok daha kolay ve bol "pay" alacaklarına kesin gözüyle bakmak mümkün.

Beni ilgilendiren ise şehirlerimizin, sahil beldelerimizin, bir daha asla düzeltilemeyecek hale getirilmesi... En ufak bir zevke sahip olmayan, tek isteği "Çin Seddi'ne benzer şekilde siteler döşenmek ve parayı kapmak" olan birileri çevreyi talan edecekler.

Nasıl durduracağız, nasıl önleyeceğiz bunu, bir fikri olan var mı?

DİĞER YENİ YAZILAR