Türbandan başka sorunu yok mu Türkiye'nin?

O kadar çok mektup ve telefon geliyor ki bu konuda, şikayetlerin hangisinden söz edeceğimi bilemiyorum...

Haberin Devamı

O kadar çok mektup ve telefon geliyor ki bu konuda, şikayetlerin hangisinden söz edeceğimi bilemiyorum. Hükümetin "türban da türban" diye tutturmasına, tüm enerjisini ve gücünü kadrolaşmaya harcamasına, propaganda dışında da ciddi bir çalışma yapmamasına artık öfke duyuyor insanlar.

Bazı AKP sempatizanlarından gelen ve "Neden bu hükümete yüklendiğimizi, geçmişte diğer hükümetlere böyle ağır eleştiri yapmadığımızı" söyleyen tek tuk mektuplar da var arada... Onlara hemen, ama hemen Özal döneminden başlayarak arşivleri taramalarını ve her hükümeti eleştirme tarzımıza bakmalarını öneriyorum. Bunu yaptıklarında mahcup olacaklar. Yapmadan konuşmaları ise ayıp oluyor.

Dün Bush'un bütün medya önünde "kendisini kıyasıya eleştiren ve açıkça 'bize yalan söylediniz' diyen" deneyimli gazeteci Helen Thomas'a verdiği "kırgın ama nazik" cevaplar vardı gazetelerde. Altında da Tayyip Erdoğan'ın sanayicilere kahvehane üslubuyla "Beceriksizlik sende arkadaş" hitabı... Tabii aynı haberin içine mahkemeye verdiği gazeteci ve karikatüristlerin haberleri (son örneklerden biri Erbil Tuşalp'e açılan dava) ile vatandaşlara söylediği "Terbiyesizlik yapma"lar, "Ananı al da gif'ler eklenebilirdi hatırlatma olarak...

Başbakan'ın demokratlık anlayışı da kendine özgü, o da bencil demokratlardan... Demokrasiyi kendisi için isteyenlerden... Eleştiriye, başkalarının açık sözlülüğüne tahammül gösteremiyor.

Oysa halk bunalımda, halk geleceği karanlık görüyor, moraller bozuk... Ve bunu dinleyecek, çare üretecek merci ise hükümet... Gazeteci nasıl okurlarının her türlü eleştirisine kulak
tıkayamazsa, hükümetler de milletin eleştirilerine tıkayamazlar.

Deprem ve şiddet
Örneğin bir vatandaş; Kazım Çiloğlu diyor ki "Beklenen depremlerle ilgili olarak ne önlemler alınıyor, inşaatlar, binalar için neler yapılıyor? Faylarla uğraşıp duruyorlar, asıl konuyla ilgilenen yok, zaten türbanla uğraşmaktan sıra da gelmiyor"... Bir başkası "Neden şiddet olayları özel okullarda ve imam hatiplerde görülmüyor da hep devlet okullarında görülüyor. Milli Eğitim Bakanlığı'nın bunu açıklaması lâzım" diyor.

Dün Rıhtım Karaköy Lions Klübü nün toplantısında konuşmacıydım. Dini tekeline alanların, kadının türbanını din simgesi yapanların görmesi, bilmesi gereken bir gerçek; hepsi türbansız ama inanan, hepsi dini, Kur'an'ı iyi bilen, bir kısmı hacı olmuş aydın kadınların ve iki erkeğin; Konsey Başkanı Çetin Yıldırımakın ile Celâl Doluel in bulunduğu toplantıda da benzer şikayetler dile getirildi. Sanki bir türban tarikatı oluşturulduğu, "türbanlılar namuslu ve dindar" ama "türbansızlar değil" mesajları verildiği, dinin belli bir kesime ve bir siyasi partiye mâl edilmesi, somut bir din baskısı oluşturulması sonucunda gençlerin dinden soğutulduğu, bütün bu faaliyet sırasında asıl ülke sorunlarının da çözülmediği konuşuldu.

Hangi sivil toplum kuruluşunun toplantısına gitsem hepsinde aynı rahatsızlık dile getiriliyor. Peki herkes mi haksız? Herkes mi yanlış düşünüyor? Neden bugüne kadar din baskısı hissedilmedi de bugün hissediliyor?

Türk toplumunu inanan-inanmayan, türbanlı-türbansız, dindar-laik gibi kutuplara ayıran AKP Hükümeti sadece bir kez daha iktidar olmak için ülkeyi nereye sürüklüyor, durup düşünmek zorunda!

DİĞER YENİ YAZILAR