Taksim’de telefonlar neden sustu?

Haberin Devamı

Pazar akşamı Halk TV’de “başta İstanbul, Ankara, İzmir olmak üzere birçok ilde devam etmekte olan Gezi Parkı eylemlerini ve bu süreçte özellikle görsel medyanın konuyla ilgili yayına sansür koymasını” yorumlarken Turkcell’le ilgili aldığım bir duyumdan söz ettim.

Taksim Meydanı’nda olanlardan gelen tepkiler “cep telefonlarıyla iletişimin uzun saatler tamamen kesildiğini, yakınlardaki bir başka semte geçer geçmez telefonların net şekilde çalıştığını” bildirmekteydi. Bu olayla karşılaşanlar Turkcell’in özellikle engelleme yaptığını düşünürken, “şirket içinden gelen” bir başka duyumda “bunun da TV’ler gibi kuruma yapılan siyasi baskıyla ilgili olduğu” bildirilmişti.

Sosyal medya ‘bela’ysa..

Söylediklerim bundan ibaretti ve tabii kişisel olarak uzun yıllardır VIP müşterisi olduğum Turkcell’i yıpratma gibi bir kastım olamaz, niye olsun? Bunu ‘acaba TV kanallarından sonra iletişim baskısı oraya kadar mı vardı” endişesiyle söylemiştim ki “sosyal medya” iletişiminin bile “bela” olarak görüldüğü bir siyasi ortamda artık olmayacak şey yoktur diye düşünmek doğal sonuçtur.. Nitekim o gün ve gece Taksim’de olanlar düşünmüş ve tepkilerini belirtmişse bu elbette konuşulacak, yazılacaktır. Bu konuşma üzerine ertesi sabah erken saatte Turkcell’den arayarak bana bir açıklama yaptılar. Aynı konunun internette de dile getirildiğini, “olayda bu şekilde bir kasti ve baskıyla bir engelleme olmadığını, Taksim’de 500 bin kişi toplanıp telefonlarıyla video ve resim de göndermek isteyince kullanım yoğunluğundan şebekede sıkıntı doğduğunu ama bunun iletişimi sekteye uğratmak için aksiyon almalarından olmadığını, Turkcell’in mobil araçlar göndererek iletişimi aksatmamaya çalıştığını” anlattılar. Bir de twitter üzerinden bir resmi açıklama yaptıklarını..

Bu açıklamada “Turkcell’in ‘belli noktalarda iletişimi engellediğine dair’ söylentiler ortaya atıldığı, gelişmelerle ilgili açıklamaların yalnızca kendi hesaplarındaki resmi yazılardan takip edilmesini istedikleri” bildiriliyordu.

İletişim engellenmemeli!

Tam “Benim konuşmam da söylenti havasına sokulmuş, bu kabul edilemez” diye düşünmeye başlamışken Turkcell’den bir telefon daha geldi. “Yapılan açıklamanın benimle ilgisinin bulunmadığını, bu şikayetleri kendilerinin de duyduğunu, halkın bunları konuştuğunu, benim ‘ana duyum kaynağı’ olmadığımı” söylediler. Ciddi bir şirkete yakışan budur.

Zira onların güvenilirliği ne kadar önemliyse benimki de aynı derecede önemlidir, bunca yıllık meslek yaşamımda tek bir kez bile “yalan haber, gerçeği yansıtmayan taraflı yorum” yapmamaya özen gösterdim, bu nedenle de okurlarımla, izleyenlerimle bu durumu paylaşmayı görev bildim. Medyanın büyük kesiminin “olayları duyurmakta sansür uyguladığı” bir dönemde iletişimin, telefon ve sosyal medyanın üzerinde daha da fazla hassasiyetle durulması gerektiğine inanıyorum.

NOT: Taksim’de polise ait “jammer” denilen (yüksek frekans göndererek konuşmaları engelleyen) aletler içeren araçların bulunduğu da gelen duyumlar arasında. Telefonların çalışmaması buna da bağlı olabilir.

Suskunluğun dayanılmaz hafifliği!

Türkiye’de sevilen, başarılı sanatçıların çoğu da (sadece kendi işini düşünen sermaye çevreleri ve medyanın büyükçe bir kesimi gibi) son yıllarda “suskunluğun dayanılmaz hafifliği” içinde etliye sütlüye karışmadan yaşamaktaydılar. Sonuçta çevreyle ilgili bir toplumsal tepkinin en acımasız yöntemlerle susturulmak istenmesi, en demokratik haklara açıkça müdahale onların da sabrını taşırdı.. Okan Bayülgen’in Gezi Parkı’nda kitap okumasından başlayarak birçok sanatçı devlet şiddetine uğrayan “protestocu”ların yanında yer aldı.

Tarkan “Bu masum protestocuların yanında yer alıyorum” mesajı yayınladı. Ekranın “Kanuni”si Halit Ergenç ve eşi Bergüzar Korel yüzlerine maskelerini takarak eylemcilerle yürüdüler. Rıza Kocaoğlu, Gonca Vuslateri, Sarp Akkaya, gibi son dönemin başarılı genç oyuncuları günlerce gaz altında pes etmeden destek verdiler, onlara Özgü Namal, Azra Akın, Hande Yener gibi isimler katıldı. (Madonna’dan Ashton Kutcher’a, Bruce Willis’e kadar yabancı starlar destek verirken aksi düşünülemezdi zaten..)

Kıvanç Tatlıtuğ “Aklımız Taksim’de, diren Gezi Parkı. Susmayın. Kimse susmasın. Orantısız kullanılan güç tek bir evladını bile yıldıramayacaktır” tweetiyle katıldı eyleme..

‘Bu kadar nefret?’

Ve Cem Yılmaz.. O da twitter mesajlarıyla destek vererek (ki kendisi mesaj vermeyi hiç sevmediğini bazı oyunlarında espri şeklinde söylemiştir).. “Ahaliyi aptal zannetmenin bir neticesi olacaktı elbet. Bu kadar nefret? Daha iyilerimizi nereden bulacaksınız merak ediyorum” diyen ilk tweetinden başlayarak gösteriye polis şiddetiyle müdahale edilmesine karşı çıktı.

İşte budur.. Elbette hiç kimse bu tür karışıklıkların bizim ülkemizde yaşanmasını istemez, istemiyor ama eğer ortada net, açık bir yanlış varsa, hele de insanlara erkek-kadın-genç-yaşlı-çocuk (gazlardan zehirlenen sayısız sokak hayvanını unutmayalım) farkı gözetmeden şiddet uygulanıyor ve canına zarar veriliyorsa bu durumda da görmezden gelip susulamaz. “Demokrasiye gönülden inanan vatandaşlar ve o toplumun sanatçıları, aydınları” yanlışların önüne dikilmeyi başarırlar.

Maymunları utandırmak

Öyle başarırlar ki “çıkar için üç maymunlar”ı oynayan, cepleri dolduğu sürece kendi küçük çevrelerinde “kurtarılmış bölge mutluluğu” yaşayan duyarsız kitleleri, hatta yalakalık yaparak kaybolmuş şöhretini yakalamaya çalışanları da utandırırlar.

Mesele bundan ibaret..

DİĞER YENİ YAZILAR