Akil adamlara para ödenecek mi?

Haberin Devamı

İki gündür en çok karşılaştığım sorulardan biri bu, başlıktaki soru; Tam 63 kişiden oluşan “akil” kişilere bizim cebimizden para ödenecek mi?

“Onlara yüksek maaşlar bağlanırken üstüne bir de sekreter, danışman, makam araçları, yüklü telefon faturaları, saymakla bitmeyecek masraflar kim tarafından ödenecek?”

Şimdi tamam, terörün bitirilmesi için Hükümet “PKK’nın taleplerinin kabul edileceği” bir süreç başlattı ve bu süreçte “yeni anayasaya gerek var” denilerek başlatılan çalışmaların da esas konusunun “yine aynı talepler” olduğu anlaşıldı. Toplumun büyük kesimlerinde bu toplu sürece tepkinin olduğu da ortaya çıktığı için Hükümet her fırsatta “Sürece destek şu kadar” diye yeni-yepyeni araştırmalar (!) öne sürüyor ama halkın da bu konuları merak etmesinin önüne geçilemez değil mi?

Başbakan önce reddetmişti

Başbakan önce Oslo’da “PKK’nın karşısına devlet oturtuldu” diye tepki gösterenlere “ispat etmeyen şerefsizdir, terör örgütüyle masaya oturmadık” demiş, sonra MİT’çiler hakkında soruşturma açılması iktidar partisi tarafından çıkarılan yasayla önlenmiş, Hakan Fidan’ın da Oslo’ya “Başbakan’ın özel temsilcisi” olarak gittiği kendi ağzından açıklanmıştı..

Şimdi “çözüm” için PKK ile Hükümet açıkça görüşüyor ama buna rağmen iki taraf bu söz konusu “çözüm”ün (özerk bölgeden, Türklük tanımının çıkarılmasından başlayıp Öcalan’ın serbest bırakılmasına kadar birçok talep) kolay kolay gerçekleşmeyeceğini “birbirine tümüyle zıt” açıklamalarla ortaya koyuyor, halk da izliyor.

Bu durumda doğal olarak akiller grubunun maddi olarak neye mal olacağını merak eder. Bunun açıklanması gerekiyor.

76 milyonun özeti mi?

Başbakan Erdoğan dün “akil adamlar” toplantısında “76 milyonun özeti sayılabilecek bir akiller listesi” yaptıklarını söylemiş. Ve “PKK ile görüşmeler” süreci için “artık helalleşme zamanı” demiş..

Benim dikkatimi en çok bunlar çekti, lütfen diyelim; o grup kesinlikle “76 milyonun özeti” olamaz..

Ve PKK da “helalleşmek” ten değil, bir “alışveriş”ten söz ediyor.

Alışveriş bile değil, sadece “terör yapmamaları” karşılığında bir dizi “alış”tan.. Keşke iki konuda da ben haksız, Başbakan haklı olsaydı!



Görünmeyen kahramanlar!

Hep söylüyorum biliyorsunuz, bizde bir “her yaptığı işi, hatta devletin-milletin imkanlarıyla yaptığı her işi bin kez anlatarak göze sokmaya ve bundan kendi çıkarını sağlamaya çalışanlar” vardır, bir de.. Bir de “tamamen kendi imkanlarıyla ülkesine yarar sağlamaya, çağdaş yaşamın-bilimin gereklerini sunmaya çalışan ama çoğunun adını hiç bilmediğimiz kişiler”..

İkinci gruba oldum olası hayranlık duyarım.. 3 Nisan Çarşamba günü öğleden sonra Taksim Divan Otel’in yenilenmiş toplantı salonunda böyle bir vakfın; “Anne ve Bebek Sağlığı Vakfı”nın yemekli toplantısındaydım.

Ne gördüm ne anladım?

-Öncelikle hepimizin, toplumun diğer fertlerinin bu “görünmeyen kahramanlar”ın neler yaptığından habersiz yaşadığımızı..

-Maalesef medyanın magazin haberlerine sayfalar ayırırken, en önemli sivil toplum çalışmalarına bile “içinde magazin olmazsa” pek ilgi duymadığını ..

-Anne ve Bebek Sağlığı Vakfı ’nın bünyesindeki “45 uzman öğretim üyesi”yle hastanelerdeki genç doktor ve hemşirelere, aile hekimlerine, annelere “yeni doğan bebeklerin kurtarılması, yaşatılması” için eğitim verdiklerini..

-Bu önemli vakfın çeşitli hastanelerin “yenidoğan” yoğun bakım ünitelerine eksik cihazları alarak tamamladığını, 2009’da Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde bu üniteyi tamamen yenilediğini..

-2013 projelerinin başında öncelik sırasına göre “tüm Türkiye’deki hastanelerin ‘yenidoğan’ yoğun bakım bölümlerindeki eksik araç gereçlerin sağlanması”nın geldiğini..

Ve kendilerini bu amaçlara sessizce nasıl adadıklarını, Gülben Ergen, Nil Karaibrahimgil, Sertap Erener gibi ünlü sanatçıların onlara destek vermek için koştuğunu.. Onları gururla ve gönülden kutladım. Bu güne kadar yeterince destek veremediğime üzülerek..

Hem çok şey öğrenip, hem dinlenmek ne güzel şeymiş meğer!

Harika bir otel!

Bu arada, yılların Taksim Divan’ına uzun süredir gitmediğimi ve Otel’in inanılmayacak kadar modern ve adeta yeniden inşa edilmiş hale döndüğünü de fark ettim. Lobisinden restoranlarına, salonlarına kadar tümüyle değişmiş.. Yemekler ve tatlılar olağanüstü güzellikte..

Bu güne kadar başarılarını duyduğum iki isim; bütün Divan’ların CEO’su Marcos Bekhit ile Taksim Divan’ın Operasyon Müdürü Emre Altunal’ın deneyimlerinin ve çalışkanlığının da bu değişimde payı olduğuna şüphe yok. Kapıdan giren herkesle ve her detayla önce Emre Bey ilgileniyor, müthiş bir dinamizm..

İmkanınız, fırsatınız varsa Taksim Divan’ı mutlaka görün derim!

DİĞER YENİ YAZILAR