Atatürk’ü karalama yarışına girmişler!

Haberin Devamı

Perşembe akşamı Beyaz TV’de yine Rasim Ozan ve bir grup almışlardı sazı ellerine.. Saz sürekli olarak bu ülkenin kurtarıcısı, onu çağdaş ülkeler arasına sokan ve bugüne kadar güvenle getiren Cumhuriyet’in kurucusu Atatürk’ü karalamak üzere çalmaktaydı.. Gözlerinize-kulaklarınıza inanamayacağınız bir tablo vardı ortada.

İnanamayacağınız ve “bugüne kadar tüm dünyanın bildiği tarihi yalanlamaya çalışan” bir tablo.. Fatih Bayhan isimli bir tarihçi “Mustafa Kemal, Fikriye’yi öldürtmüştür” yalanıyla başlıyor, her köşesi düşmanla sarılmış ülkeyi kurtaran kahraman için ne farkedecekse “Atatürk’ün Malatyalı olduğu” ile devam ediyor, o arada CHP’ye ve Atatürkçülere sövüyor..

SİZİ KİMLER KINASIN?

Beş kuruş parası kalmamış, bitik bir ülkeyi kalkındıran ve dünyanın saygıyla önünde eğildiği bir büyük önder için; Latife Hanım’ın yeğeni olarak çıkmış olan Mehmet Sadık Öke ile birlikte “Atatürk döneminde yolsuzluk yapıldığı” iddiasını da ortaya atıyorlar.. Ve o arada gazeteci Barış Yarkadaş telefonla katılıp net açıklamalar ve sorularla tepkisini bildiriyor, yalanları düzeltiyor.

“Mustafa Kemal üzerine yalan yanlış bilgi veremezsiniz” diyor. Aman efendim bir toplu saldırı, ne “terbiyesiz”liği kalıyor, ne “yalancı Kemalist’liği, ne “cahil”liği, ne de onun üzerinden “CHP zihniyeti”ne sayıp sövmek.. Sonra da Fatih Bayhan, sanki Atatürk’ün bile özel hayatını yeniden yazan, istediği eklemeyi yapan kendisi değilmiş gibi dönüp Yarkadaş’a “Benim özel hayatımla ilgili konuştuğunuz için sizi kınıyorum” demesin mi?

Sizi kimler kınasın, bu çırpınmaya, bu Atatürk karalaması gayretine, bu hakaretlere neden gerek duyuyorsunuz, hadi işinize diye bağırası geliyor izleyenin..

NANKÖR DEĞİLSEN..

Vallahi görünen köy kılavuz istemez, görev yapar gibi, adeta bu tablo isteniyor gibi bir gayret sistemli şekilde devam etmekte.. Ama iğrenç şekilde yürütülen “Atatürk’e sövme yarışı”na tepki duymak için “Kemalist, laik vs” olmak hiç gerekmez, Atatürk’ü sevmek, onu takdir etmek, ilkelerine-önderliğine sahip çıkmak bile gerekmez (ki bunu dahi ideoloji olarak alıp karalamaya çalışıyorlar), “köklerine-atalarına saygılı olmak, nankör olmamak” yeterlidir.

Bugün emperyalist ülkelerin boyunduruğu altında pabuç parlatmak, tuvalet temizlemek yerine rahat koltuklarında, TV’lerde ötebiliyorlarsa bu Atatürk sayesindedir. Onun canı pahasına ve benzersiz dehasıyla kazandığı zaferler sayesindedir.

Bu kadar rahatsızlarsa eğer, Atatürk’ün temiz adını almasınlar ağızlarına, atacakları çamurlar dönüp kendilerine bulaşır zira.. Yeter artık, ne kin, ne nefret, ne bitmez intikam duygusuymuş bu? Hangi medeni ülkenin vatandaşları kendi tarihlerine, atalarına ki onun gibi bir ATA’ları olmadı- bu nefreti kusar, nerede görülmüştür,bir düşünsünler bari.. Varsa o yetenek!..

(Barış Yarkadaş, Latife Hanım’ın yeğenine “O hayatta olsaydı bu konuşmaya tepki gösterirdi, Atatürk’le hayatının yayınlanmamasını kendi istemişti” dedi. Çok doğru, kendi yeğeni Latife Hanım’ın anısına da zarar veriyor.)

*****


Nebahat Çehre, Yılmaz Güney..

Cuma akşamı Kanal 8’de Cengiz Semercioğlu’nun programında Nebahat Çehre sohbetini izledim.. Önce Semercioğlu’nun programının giderek çok daha başarılı hale geldiğini söylemek isterim, rahat, eğlenceli, hareketli, keyifle izlenen tam bir akşam sohbeti programı, kutlarım onu.. Televizyonculukta ve gazetecilikte “espri anlayışı”na sahip olmanın ve zorlamaya başvurmamanın ne kadar önemli olduğunu da gösteriyor..

Ve Nebahat Çehre.. Programlara sık katılmıyor ama katıldığında da izlemeye doyum olmuyor. Bir kadın; hem çok güzel, hem çok zeki, hem esprili, hem güzel bir duruşa sahip, hem yaşamı boyunca çok başarılı, aynı derecede alçak gönüllü ve içten, hem izleyiciye-topluma son derece saygılı olabilir ve bunu tüm sanat yaşamı boyunca hiç aksatmadan sürdürebilir mi? İşte (daha önce benim de TV programlarıma katılmış olan) Nebahat Çehre bunların hepsine sahip bir sanatçı..

HERKES AYNI GÖRÜŞTE!

Asıl güzel olan ise özel yaşamında da aynen böyle oluşu.. Onunla bazen aynı mekanlarda bulunduğumuzda karşılaşır ve konuşuruz, geçen yaz da bir iskelede baş başa tatlı bir sohbet yaptık, her seferinde ayrılırken “ne zarif, ne tatlı bir kadın” diye düşünürüm, yine öyle oldu.

İnsan böyle özelliklere sahip olunca, onu dizilerde, filmlerde izleyenler de aynı hayranlığı gösteriyor, böyle bir TV sohbetinde izleyenler de.. Semercioğlu’na program sırasında gelen mesajların hepsi “Onunla gurur duyuyoruz, duruşuna hayranız, ne kadar içten ve sevimli” gibi vurgular taşıyordu.

YAŞLANMIYOR!

Bir noktada şaşırttı beni; tek bir saniye, fazla fark edilmeden söylese de; ölüm korkusuyla ilgilisoruya “yaşlanıyorum galiba, ondan” cevabı.. Pırıl pırıl saçları, aydınlık ve pürüzsüz yüzü ile 35-40 yaşından fazla göstermeyen “yaşsız bir kadın” la çok aykırı durdu, akla bile gelmeyecek bir konuydu irkildim.

Ve bir de.. Yılmaz Güney’le evliliği sorulunca cevaplamıyor, haklı da..Onlar evliliği hakkında anlatılanlar, yazılanlar Yılmaz Güney’in Çehre’yi kıskanarak fazlasıyla hırpaladığını, bu evliliğin hiç de mutlu bir evlilik olmadığını yeterince anlatıyor, aslında daha fazla sorarak onu sıkmamak, hatırlatmamak gerekiyor galiba..

TUBA, BEREN, KIVANÇ..

Beren Saat, Kıvanç Tatlıtuğ ve Tuba Büyüküstün ile ilgili yorumları çok yerindeydi, bence özellikle Büyüküstün “vücut dili ve mimikler” konusunda böyle başarılı bir sanatçının önerilerini hemen dikkate almalı, oynadığı roller (son dizisinde de olduğu gibi) çok eksik kalıyor, her ne kadar Türk izleyicisi eleştirmiyorsa da sadece güzellik idare etmiyor..

Bağlayayım; Nebahat Çehre’yi izlemek her zaman büyük zevk, gurur duyulacak, dört dörtlük bir sanatçı o!

DİĞER YENİ YAZILAR