Herkes TL logosunu konuşuyor!

Haberin Devamı



Dün önce yazıma gelen okur yorumlarını okurken siyaset bilimci okurumuz Bersan Özcan’ın yazdıklarına takıldı gözüm.. Birden fazla kez farklı bilgilerle TL’nin yeni logosundan söz ediyordu.. Toparlayınca şöyle diyor; “TL’nin yeni logosu Rusya’daki ve dünyadaki bütün Ortodoks kiliselerinin tepesinde bulunan ‘bir yarım aya mızrak gibi saplanmış haç’a benziyor. Haçta iki çapraz yatay kısa çizgi vardır. Haç Osmanlı’yı temsil eden yarım aya saplanmıştır. Rus Çarı 1774’te dizayn edilen bu haçın ‘Osmanlıyı ve Türkleri yendim’ anlamına geldiğini söylemiştir. Eğer bu logo kabul edilirse başta Ruslar olmak üzere bütün dünya bize güler ve ‘yahu bu Türkler tarihini bile bilmiyor’ der”.

TE Mİ BU?

Bunu okuduktan sonra işaretleri yan yana getirdim, gerçekten de benziyor.. Aslına bakarsanız ben logoyu görünce Çin harfine filan benzediğini düşünmüş, fazla da kafa yormamıştım. Ama daha sonra alışverişe çıktım, şarküterinin sahibi genç “TL logosuna dikkat ettiniz mi” diye sordu ve cevabımı beklemeden devam etti; “Tayyip Erdoğan isminin baş harfleri değil mi sizce de? Sonunda Başbakan paraya da adını yazdırdı”.. Bunu duyunca güldüm, kırk yıl düşünsem inanın bu bağlantıyı kuramazdım, aklıma bile gelmezdi.. ‘Millet her detayı inceliyor’ diye düşünerek diğer işlerim için başka yerlere uğradım, baktım ki yalnız o değil, birçok kişi aynı benzerliğe dikkat etmiş. TL logosunun “ismin baş harfleri” olduğundan emin konuşuyorlar..

Başbakan ne düşünüyor acaba, kendisi de benzerliği fark etti mi, ettiyse bunu sakıncalı bulmayacak mı, merak ettim doğrusu!

*****


Şiddet gören kadına tekvando!

Yine dünkü yorumlardan biri, Ahmet Selem “kadın karşı şiddet için önlem” olarak yazmış. “Aslında” diyor, “Bu dayak yiyen kadınlara tekvando, karate, kung fu gibi dövüş becerilerini öğretmek lazım. Şiddete alışmış, psikolojisi bozuk erkeklere ne tedbir alınırsa alınsın kötü, pis huylarından vazgeçiremezsiniz. En iyis kadınlar da dövecek duruma gelsin”..

Ben bu öneriyi aylar önce yazmış ve Jennifer Lopez’in “kadına şiddet” konusunda mutlaka Türkiye’ye TV’lerden sık sık izletilmesi gereken “Yeter” isimli filmini de örnek olarak göstermiştim. O eşini acımadan her fırsatta döven, küçük kız çocuğunu da mutsuz eden adam, karısının dövüş dersi sonunda yaptıklarına fena halde pişman oluyordu. Kadının yaptığı plan da olağanüstüydü.. Gerçekten defalarca zevkle izlenecek bir film bu, kanallar da bir katkıda bulunsunlar ve dönüşümlü olarak defalarca yayınlasınlar..

İDAMDAN FARKSIZ CEZA GEREKİRKEN..

Kadın Bakanlığı başta olmak üzere bu devlet “şiddet uygulayan erkeklere verilecek cezaların artmasını sağlayacak yerde azalmasına göz yumuyorsa, nikahsız kadınlara şiddetin cezasız kalmasını kabul ediyorsa, çıkacak yasa şiddet gören kadınları başka mağduriyetlerle de karşı karşıya bırakıyorsa, çocuklara şiddetten hiç söz edilmiyorsa” risk altındaki tüm kadın ve çocuklara “dövüş dersi” verilsin..

Beş yaşındaki kız çocuklara tecavüz eden, 11 yaşındaki çocukları hamile bırakan, 13 yaşındaki çocukları parayla satın alıp tecavüz eden alçakların olduğu ve bunlara “idamdan farksız cezaların verilmediği” ülkede çocuktan başlayarak tüm kadın cinsi kendini korumayı öğrenmelidir. Adaleti yargı sağlayamıyorsa insanlar kendi başının çaresine bakmak zorundadır. Belki en azından “kendilerine kötü niyetle yaklaşanların ağzını burnunu kırmayı” başarırlar.

İşte geldiğimiz zavallı nokta bu arkadaşlar, 25 yıla yakın süre “şiddete çözüm bulun” diye bağırıp, Meclis önünde kendimi zincirlemenin bile çözüm getirmediğini, bu konuların siyasi şovlarla yıllara yayıldığını görünce artık bunları düşünüyorum!

*****


Devlet okulu harikadır!

Bugün okur yorumları üzerine yazdık, öyle bitirelim. Bu da Aziz Baştan isimli okurumuzdan Cuma günü gelmişti, ismini ilk kez duydum ama o bana ‘Ruhat’çığım’ ve “sen” diyecek kadar samimi Maşallah.. Yazar olunca böyle bir samimiyet doğuyor demek, bazen rastlıyoruz..

Cuma günü “tüm eğitimin imam hatiplere göre mi şekillendirileceğini” sormuş ve yine kendim cevabı irdelemiştim. Benim yazdıklarımla gelen yorumun bir ilgisi de yok, o kendi kafasına göre takılmış, kendi istediğini anlamış ve şöyle diyor: “Sen TED kolejini benim paramla okuyup halka bildim rollerdeyken, Kırşehir’in köyünden çıkan imam hatipli bir kardeşimizin rahatlıkla ODTÜ’yü kazanması sana çok dokunuyor. Bütün sıkıntın bu”..

Önce belirtelim ki, gençlerin eğitim alması bana hiç dokunmaz, bugüne kadar gazeteci kazancımdan sayısız öğrenciyi burslu okuttum, hala da okutuyorum, hem de hepsi okul birincisi olduğu için fazlasıyla gurur duyuyorum.. Sonrası da önemli ama; ben TED’de okumadım, ilkokulu da ortaokul ve liseyi de devlet okulunda (ne iyi düşünmüş sevgili ailem) okudum ve sonra da ayıptır söylemesi aslanlar gibi ODTÜ Kimya Mühendislik bölümünü kazanarak, en zor eğitimlerden birini (İngilizce olarak) aldım. Hakkımda yanlış bilgi edinilmesini de istemem tabii.. Tamam mı “pek samimi” arkadaşım!

DİĞER YENİ YAZILAR