Cumhurbaşkanı Gül’e sorabilir misiniz?

Haberin Devamı

Dün İlker Başbuğ’la ilgili yazımda bir hata olmuş, anlam değişmediği ve asıl kastedilen de belirli olduğu için çoğunuz fark etmemiş bile olabilirsiniz ama yine özür dilerim. Dilim, pardon elim sürçmüş ama bugün de o “sürçme”yi soracağım..

“Demokratik bir ülkenin cumhurbaşkanına, 27 Mayıs darbesini, Yassıada’yı hatırlatan rahatlıkla ‘Ergenekon terör örgütü yöneticisi olup olmadığı’ nasıl sorulabilir” demişim. Aslında cümleye “Demokratik bir ülkenin cumhurbaşkanına bu soruyu sorabilir misiniz ki, Genelkurmay başkanına sorabiliyorsunuz” niyetiyle başlamıştım, sonunu elim “bağımsızlığını ilan ederek” böyle bitirmiş.

‘ÜLKENİZE İHANET ETTİNİZ Mİ’ SORUSU

Şimdi bu ‘bağımsız’ cümleye dönelim; “Aynı soruyu mesela ‘terörle ilgisi konusunda kesin ve çok ciddi bir delil bulunmadığı halde, sadece bir iddia üzerine’ bu devletin Cumhurbaşkanı olan Abdullah Gül’e sorabilir misiniz?”. “Sorarız” diyorsanız, ben de vatandaş olarak “Nasıl sorarsınız yahu” deme hakkına sahip olurum. İstediğiniz kadar “Yargı eleştirilemez” deyin, özgür vicdanları ve beyinleri susturamazsınız, tarihte de susturulamamıştır. Şimdi bu soruyu o savcı ve hakimlerin cevaplaması bekleniyor, çünkü aynı “terörist” suçlamasıyla içerde olan yüzlerce onurlu insan da var.

Bir soru da savcılara; Acaba kendilerine “bir iddia ile mesela bir imzasız mektupla ‘görevlerine ve ülkelerine ihanet edip etmedikleri sorulsa”, kendilerinin ve ailelerinin onuru zedelense ne hisseder, bu soruya ne cevap verirlerdi? Düşünsünler!

‘TUTUKLULUĞUNUN DEVAMINA’..

İlker Başbuğ’un Avukatı’nın “tutukluluk kararı konusunda bir kez daha inceleme yapılması” talebinden sonra Hakim “Savcı’dan bu incelemeyi yapmasını” istemiş, yapılan inceleme sonunda da itirazı reddederek “tutukluluk kararının yerinde olduğunu” bildirmiş.

Nedeni için yapılan açıklama şöyle; “Şüpheli İlker Başbuğ hakkında toplanan deliller, suçların vasıf ve mahiyeti, şüphelinin üstüne atılı suçları işlediğine ilişkin kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların varlığının halen devam ediyor olması, suçun CMK’nın 100’üncü maddesinde yer alan ‘tutukluluk gerektiren suçlar’dan olması nedeniyle tutukluluğun devam etmesi gerekiyor.” Daha önceki tutuklama gerekçesi “iddianamenin kendisinde verilen tarihler” nedeniyle anlamsız hale gelmişti. Şimdi hakim bunları söylediğine göre herhalde açıklanmayan yeni bulgular olmalı..

DARBE HAVASINDA YAŞAMAK!

Ama yıllardır devam eden bu “darbe havası” millete de açıkça hayatı zehir etti, insanların yaşama zevkini aldı götürdü ki gelen mektuplarda benzer şikayetler net şekilde görülüyor. Bu durumda halkın da devamlı olarak, tutuklu gazeteciler için de “üstü kapalı söylenen” yukardakine benzer konuşmalardaki gerçekleri bilme hakkı doğuyor.

Umalım da İlker Başbuğ’la ilgili “kuvvetli suç şüphesi” yaratan olguları yakın zamanda açıklarlar. Şüphe yok bunu yalnız biz değil, Türkiye’de demokrasinin devamıyla ilgili şüphelerin doğduğunu yazan dünya basını ve ülkeleri de öğrenmek istiyorlardır.

*****


Fransa’ya kızamazsınız artık!

Bugüne kadar herkes “düşünce ve ifade özgürlüğü”nden söz etti. Bu özgürlüğün ihlali nedeniyle cezaevi tecrübesi yaşamış olanlar yıllarca halka şikayet ettiler, seçim propagandası konusu oldu bu ihlal.. Demokratik bir ülkede, eğer gerçekten “demokratik” ise tabii, insanların düşünce ve ifadelerine yasak getirmek kabul edilemez.

Mesela Fransa “Ermeni soykırımı olmamıştır, Türkiye soykırım yapmamıştır” diyene para ve hapis cezası uyguladığında, hatta bunu parlamentosunda oyladığında biz “Nasıl yaparsınız, bu nasıl demok-ratik ülkedir” diye ayağa kalkıyor, hakaretler yağdırıyoruz. Bunu yaptıktan sonra kalkıp Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı’na “Vay sen nasıl yargıya laf eder, eleştirir, benzetme yaparsın” diye hapis cezası için fezleke hazırlıyorsak..

İKİ YÜZLÜ HUKUK OLUR MU?

Ne diyeyim; ‘süper bir komedi oynuyoruz’ mu, ‘bu ne iki yüzlü tavırdır’ mı, ‘başta Fransa olmak üzere dünya bize haklı olarak güler’ mi.. Her şey söylenebilir.. Yani Başbakan Erdoğan’ın, neden gerek duyduğu da anlaşılmayan “Bu fezlekeden kahraman çıkmaz” sözüne CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun verdiği cevap doğrudur ve her demokratik ülkede aynı cevap verilirdi; “Kahraman çıkmayabilir ama düşünce ve ifade özgürlüğü adına ‘utanç’ çıkar”.

Türkiye’de bu iki özgürlük ve daha birçoğu ortadan kalktı, hiç değilse ülkenin Meclisi aynı baskıyı yaşamamalı!

*****


Bolu’da donan hayvanlar!

Dün yazdığım yazıda ‘karda sokak hayvanlarının sığınacak bir köşe bulamayıp ağır hastalandığından ve aç dolaştıklarından’ söz etmiş ve yardımlarınızı esirgemeyin demiştim. Aynı gün Cüneyt Kınık’tan gelen mektup “Ege Sakin isimli arkadaşlarının gelen ihbarlar üzerine Bolu Hayvan Barınağı’na gittiğini ve zincirle bağlanmış hayvanların donarak öldüklerini gördüğünü” anlatıyordu.

Hemen Bolu Belediye Başkanı’nı aradım, Belediye’nin sitesinde olay anlatılmış. Habertürk TV ve birçok gazeteci olanları soruşturmuş (onları kutluyorum, helal olsun). Ben de soruşturmaktayım, sonucu yazacağım. Hayvanlara eziyeti, ihmalleri ve yasaya uymayan belediyeleri takip edeceğiz, hiçbir belediye bunu aklından çıkarmasın! Koruyoruz şovuyla alıp “hayvan cehennemi” yaratmalarına da izin vermeyeceğiz.

DİĞER YENİ YAZILAR