Polis terörünü koruyacak mısınız?

Haberin Devamı

Bu “gizlenmeye ve cezasız bırakılmaya çalışılan polis terörü” suçluların korundukları anlaşıldıkça giderek yaygınlaşıyor ve ülkenin en önemli şiddet sorunu haline dönüşüyor. Geçen Temmuz ayında İzmir Karabağlar Karakolu’nda polislerden resmen işkence gören Fevziye Cengiz’in “iki polisin kasıtlı saldırısından ve tekme-yumruk yerlerde sürüklenmesinden sonra çekilen fotoğrafları” dün VATAN internet sitesindeydi. Kadının yüzünün yaralandığı, ağır darbe yediği açıkça belli..

Ama sonra ne olmuş; rapor yazan doktor bunun “basit ekimoz” olduğunu bildirmiş ki “ekimoz” tıbbi teriminin anlamı ne olursa olsun başına eklenen “basit” ile ne yapılmak istendiği ortadadır. Zaten dayak yiyen kadın doktoru görmeden önce “içeri dalan polisler” ona direktifi vermişler besbelli. Fevziye Cengiz ve ailesine her türlü tehdidi yapan, “sizi yaşatmayız” diyen polislerin doktora ne diyeceği tahmin edilebilir.

BİLİRKİŞİ DE POLİS!

Sonra efendim; işkenceci polislere 6 aydan 1.5 yıla kadar (bu hapisten kurtulmaları demek oluyor), ağır şiddet gören kadın vatandaşa ise 6.5 yıla kadar hapis istemiyle dava açan müthiş (!) Cumhuriyet Savcısı’nın tayin ettiği bilirkişiler ki kendileri polis memurları imiş, kamera görüntülerinin sadece bazı yerlerinden fotoğraflar alarak soruşturma raporuna yorumlarını da ekleyip çekilmişler. Bu yorumlarda “kadının dövülmekten çok mukavemet etmesinden dolayı zarar gördüğü” yazıyormuş.

DAYAĞI SESSİZCE KABULLEN

İki polisin attığı amansız dayağı tüm Türkiye izlediğine göre bu rapora göre demek ki vatandaşa tekme tokat yumruk girişen polislere bu vatandaş kadın olsa bile mukavemet etmeyecek. Sessizce dayağın, işkencenin bitmesini bekleyecek. İstenen o!

Ve sonuçta bakıyoruz, Tabip Odası Başkanı Erdener Özer “Olayın mutlaka araştırılması, incelenmesi gerekir” diyor.. İzmir Valisi Cahit Kıraç “Mağdur aileye destek vermek istiyoruz, olayın takipçisi olacağız” diyor.. Adalet Bakanı’nın, İçişleri Bakanı’nın, İzmir Emniyet Müdürü’nün veya Kadın ve Aile Bakanı’nın bir açıklaması duyulmuyor.

POLİS, ÇOCUKLARI DA DÖVMÜŞ

Daha neyi araştıracaksınız, olay herkesin açıkça görebileceği şekilde tabak gibi ortada.. Bu yuvarlak laflar, olayın “geniş zamanlara yayılması” cezalandırmanın asla gerektiği gibi yapılmayacağını gösteriyor. Bugüne kadar kadın ve çocuklara yapılan her tür şiddet olayında olduğu gibi suçlular kurtarılmaya çalışılacak. Hele polis oldukları için daha da çok gayret edilecek.

Dün gazetelerde “sokakta yaşayan bir grup çocuğun kendilerine dayak atıp işkence yaptığını söyledikleri polisler hakkında suç duyurusunda bulunduğu” haberi de vardı. Katıldığım son panelde bir profesör ise “dayak ve şiddet olaylarının New York’ta daha fazla görüldüğünden” filan söz ediyordu. Profesörün anlayışı bu olursa polisinki de öyle oluyor işte..

Oysa yanlış efendim, New York’ta şiddetin azaltılması için suçlulara en ağır cezalar verilirken “görevini kötüye kullanan, suçlu polislere” de hiç acınmadı. Derhal işlerini kaybettiler ve ağır hapis cezalarını da aldılar. Bilmeyen Prof sussun bari.

Türkiye’de çocuk, öğrenci, kadın, erkek önüne kim çıkarsa önce dayakla işe başlayan, Hopa’da gösteri yapan gençlere bile polis otosunda “işkence ve taciz” yapan bu polis anlayışı onları cezadan kurtararak değiştirilemez. İzmir’deki dayak olayını gerçekleştiren ve izleyen polisler, yalan rapor veren doktor, istemesi gereken cezaları “suçluyla mağdurun yerini değiştirerek” dava açan Cumhuriyet Savcısı, yalan rapor hazırlayan sözüm ona “bilirkişi” polislerin hepsi yargılanmalı ve cezalarını almalıdır. Aynen “sokaktaki çocuklara, Hopa’daki göstericilere şiddet uygulayan polislere yapılması gerektiği gibi..

Valiler, bakanlar, Tabip Odası başkanları 5 ay önce olmuş olayları bunca zaman içinde çözmekle yükümlüdür, takipçisi olmak ise medyanın görevidir. Ve biz mutlaka olacağız, asla unutulmayacak.

Toplum ilgili bakanların açıklamalarını bekliyor!

*****


Kızılay Başkanı’ndan mektup!

Van depremi sonrasındaki ihmaller ve eksiklerle ilgili yazılarım nedeniyle Kızılay Genel Başkanı Ahmet Lütfi Akar’dan bir mektup aldım. Kızılay’ın Van depreminden sonra hemen harekete geçerek ilk etapta bölgeye 30 bin çadır ulaştırdığını, bugüne kadar 51.113 çadırın afetzedelerin kullanımına sunulduğunu, bu çadırların “soğuktan koruyucu özelliği” olduğunu ama bunların yanında yeterli battaniye, soba, uyku tulumu vs’nin de gönderildiğini açıklıyor.

NEDEN ÇADIRLAR YETERSİZ?

İklim koşullarına daha dayanıklı prefabrik “Mevlana Evleri” de (3294 adet) gönderilmiş ve Mevlana Kentler oluşturulmuş. Mobil mutfaklar ve gezici yemek ekipleri ile sıcak yemek sağlanıyormuş. Aralık ayında da “2000-2500 adet konteyner ev” depremzedelerin kullanımına sunulacakmış. Kızılay Başkanı Akar yapılanları uzun uzun açıklamış, ben de okuyunca depremzedeler adına sevindim ama depremden hemen sonra Van’dan gelen şikayet çığlıkları yardımların “tam zamanında” ulaşmadığını, çadıra ihtiyacı olmayanlara birkaç adet verilirken çok sayıda ailenin özellikle yalnız kadınların çadır alamadığını, çadırlarda soğuktan ölen çocukları anlatıyordu.

Tabii Kızılay’a; bu kadar zengin, devlet imkanlarının bu kadar seferber edildiği bir kuruluşta ve üstelik “fay hatları üzerinde bulunan bir ülke”nin Kızılay’ında neden sadece 50 bin çadır olduğunu, Ankara ve Erzincan’da bulunan çadır üretim tesisleri şimdi çift vardiya çalışarak üretimi yılda 16 binden 30 bine çıkardığına göre bunun neden çok daha önceden yapılmadığını sorabiliriz.

Acil dönemde çadır yerine önce “prefabrik yapılar”ın sevk edilmesinin zor olduğunu, bu nedenle Aralık’ta göndereceklerini söylüyorlar, dondurucu soğukta karlar altında yaşamak zorunda insanlardan söz ediyoruz. Ayrıca her şeylerini kaybettikleri için normalden daha çok üşüyeceklerine de şüphe yok. Bu prefabrik evler Van’a ulaştı mı? Gitmeleri 2 ay zaman mı alıyor, yoksa “olası bir deprem” için hazır mı değiller?

DAHA FAZLA HAZIRLIK GEREK!

Bundan sonra da Türkiye’nin birçok ili deprem tehlikesi altında olduğuna ve belediyeler “binaların güçlendirilmediğini” itiraf ettiğine, deprem konusu Hükümet tarafından da “ancak deprem olunca” hatırlandığına göre artık “çok daha fazlasına hazırlıklı” olarak beklemesi gerekiyor Kızılay’ın.. Her ihtimali göz önüne alarak! (Not; Kızılay Başkanı’na açıklama için teşekkür ederim.)

DİĞER YENİ YAZILAR