Londra tam bir korku filmi gibi!

Haberin Devamı

İngiltere tarihinde görülmemiş derecede terör olayları başladığında ve tümüyle kontrol dışına çıkarak diğer illere sıçradığında (orada eğitimine devam eden kızımı görmek üzere) Londra ’daydım. Tottenham ’dan başlayıp London Bridge ’i bile içine alan geniş bir alana yayılan şiddet ve yağma olayları, ancak helikopterlerle izlenebilen, polisin (şiddete şiddetle karşılık vermeleri yasak olduğu için) yakınına girmeyi bile başaramadığı ve kısa sürede Londra ’dan Liverpool, Manchester, Birmingham, Nottingham gibi kentlere yayılan saldırılar yaşı 13-20 arasında değişen ve çoğunluğu zenci olan gençler tarafından yapılıyor.

ASIL OLAY SOYGUN!

İzlediğinizde gerçekten panik duygusu veren olayların daha çok “zenginliğe tepki” içerdiği bazı yağmacıların polis kayıtlarına düşen konuşmalarından anlaşılıyor ve İngilizlerin çoğu bunun nedeninin “sınıf farkının yarattığı öfke” olduğunu düşünüyor. Tek bir kıvılcımla başlayan, kuyumcuların, TV satan mağazaların ve büyük alışveriş merkezlerinin yağma edildiği , insanların kıyafet ve takılarının, hatta üzerlerindeki kıyafetlerin bile alındığı, evlerin-iş yerlerinin ve ters çevrilen araçların yakıldığı şiddeti durdurmak için Pazartesi gecesi Londra’da 6000 polis görev almıştı, bu sayı yetersiz kaldığı için Salı akşamı 16 bine çıkarılmış. Haberlerde devamlı “polisin İngiltere tarihinde ilk kez ‘plastik kurşun’ kullandığı” tekrarlandı. Başbakan David Cameron ile Belediye Başkanı Boris Johnson tatillerini keserek hemen Londra’ya döndüler.

BİR DEPREMİ BEKLEMEKTEN FARKSIZ!

İngiltere gibi güvenlik açısından ciddi sorunların yaşanmadığı, insanların kurallara uyduğu, polisin cop dışında bir silah taşımadığı ve asla şiddet kullanmadığı bir ülke için “herşeyi göze almış, yakıp yıkan yüzlerce kişi” nin yarattığı bu dehşet tablosu tasavvur edilemeyecek bir durum ve bu nedenle halk büyük bir panik yaşıyor. Kent sakinleri kapılarını kilitleyerek evlerine çekiliyor, sokakları dolduran turistler bile kaçıyor.

Dün Londra’nın ünlü Oxford Street ’i, Piccadilly ve Harrods mağazasının bulunduğu Knightsbridge dahil olmak üzere hemen tüm semtlerinde mağazalar saat 17 ’de (bazıları 15’te) kapatıldı. Kuyumcular ve birçok mağaza mallarını güvenli bir yere taşıdı, vitrinler boşaltıldı. Akşamın erken saatlerinde en şık semtlerden biri olan Sloane Square ’de bazı mağazalara saldırı olduğu haberi duyuldu. Yanan, talan edilen Londra, Manchester, Birmingham görüntüleri gerçekten bir korku filmini andırıyor. Bu adeta “önceden bilinen ama bir şey yapılamayan bir deprem” i beklemek gibi...

SUÇLUYU KORUYAN YOK!

TV haberlerindeki görüntüler PKK’nın Güneydoğu illerinde yaptığı terör eylemlerini hatırlatıyor ama günlerdir TV’de duyulan konuşmalarda önemli bir fark var; İngilizler “yapanların büyük kısmı yetişkin sayılmayacak yaşta olmasına rağmen” şiddete en ufak bir tolerans tanımadıklarını, yağmacıların en ağır şekilde cezalandırılmasını istediklerini söylüyorlar. Yani bizdeki gibi “teröristi mazur göstermeye çalışan” kimse çıkmıyor.

SUÇ İŞLEYECEK KADAR BÜYÜKLERSE..

Başbakan Cameron’un Salı günü TV’de halka hitap ederken söylediği; “Adalet yerini bulacaktır bunu herkes iyice anlasın, suç işleyecek kadar büyüklerse cezayı çekecek kadar da büyükler demektir” sözleri sık sık yayınlanıyor ve herkes de bu görüşü destekliyor. Suçluya mazeret aramıyor, bunu demokrasi kılıfına sarmaya ve anlamayanlara yutturmaya çalışmıyor, “düpedüz terör, düpedüz suç” diyor. Kullandıkları deyim; “pure criminality”...

İnsan bunlara şahit olunca yine kendi ülkesinde suçlulara nasıl arka çıkıldığını, anlamsız yasalarla suçun adeta teşvik edildiğini, sırf bu nedenle örneğin “töre cinayeti” denen “kendi çocuğunu öldürme” vahşetinin çocuklara işletildiğini, toplumun bunlara bile tepkisiz kaldığını hatırlıyor. Cameron’un sözlerinden bizim de ders çıkarmamız lazım.

Sonuç olarak, İngiltere en güvenli ülkelerden biri ydi, burası da zıvanadan çıktığına, korku filmine döndüğüne göre dünyada güvenli hiçbir yer kalmayacak mı diye korkuyorum açıkçası!

*****


‘Ben insanım’ diyen herkesin bilgisine..

HAYTAP (Hayvan Hakları Federasyonu) İzmir temsilcisi Esin Önder gönderdiği mektupta “hayvan bakımevi” denen bir çok yerin “ölüm kampından farksız” olduğunu bildirerek şunları yazmış:

“SİZ İNSANLAR, bu sıcakta bir gölge alan bulurken , ONLAR ya güneş altında kavruluyorlar , ya da beton alanlarda yanıyorlar.

SİZ İNSANLAR, bu sıcakta kana kana su içerken , ONLAR ya çamur-çirkef ve güneşin altında kaynamış su içmek zorundalar, ya da hiç susuz yavaş yavaş ölmekteler.

SİZ İNSANLAR, Ramazan ayında her iftar ve sahur vakti karnınızı doyururken , ONLAR hep aç kalmakta ve bir kuru küflü ekmeğe bile hasret sessizce ölmekteler.

SİZ İNSANLAR, belediyeleri arayıp “Alın bu hayvanları buradan” dediğinizde, eğer o belediyeler hayvanları toplarken öldürmemişlerse , beton hapishanelerde kısa hayatlarını acı içinde tamamlayacaklar.

SİZ İNSANLAR, “Alın bu hayvanları buradan” dediğinizde o hayvanların “ÖLÜM veya İŞKENCE emrini” vermiş olabileceğinizi unutmayın.”

AVCILAR VE ESENYURT..

Esin Önder Ankara ile İstanbul’da bazı belediye bakımevlerinden içler acısı fotoğraflar da göndermiş. Biz HAYTAP üyeleri kadar olup bitenden haberdar değiliz ve her ne kadar bazı belediyeler artık sokak hayvanlarına daha özenli ve sorumlu yaklaşıyorsa da bir çoğunun hala işkenceden, onları öldürmekten çekinmediği de biliniyor. Mesela İstanbul’da Avcılar ve Esenyurt belediye barınaklarında sokak hayvanlarının aç-susuz ve bakımsız oldukları, bu barınakla ilgili kişilerin görevini yapmadığı,Zeytinburnu’nun da farksız olduğu haberleri sık sık geliyor.

BİR KAP SU!

En kısa zamanda bu barınakları gezeceğim. Sizler de; lütfen ama lütfen kapınızın önüne bir kap su, biraz kuru mama bırakmayı unutmayın. Sadece 5 dakikanızı vererek nasıl bir huzur duyduğunuzu göreceksiniz.

DİĞER YENİ YAZILAR