Fransız Lejyonu’ndan Türkiye terörüne..

Haberin Devamı

Çok önemli bir gözlem geldi, tam 25 yıldır Fransa’da yaşayan ve 10 yıl “Fransa Yabancı Lejyoner Birliği”nde görev yapmış bir okuyucumuzdan.. Halit Karan’ın yazdıklarını çoğumuz görüyor, fark ediyoruz ama bu kadar deneyimli ve “çağdaş dünyanın en bilinen profesyonel asker birliği”nden gelen gözlemler olayı çok daha net anlatıyor.

Karan şunları yazmış; “Son şehit haberlerinde Türkiye’de PKK’nın hiçbir terör örgütünün sahip olmadığı bir medya desteği ve moral üstünlüğüne sahip olduğunu gördüm. Dünyada büyük devletler terör örgütleriyle gizli görüşmeler yapabilir ama bunlar asla kamuoyuna sızmaz.

Sızması demek ‘üstünlüğün terör örgütüne geçmesi’ demektir. Apo ile görüşmeler beceriksizce götürülmüştür. Öcalan ‘devletle anlaşmaya vardığını’ söyleyerek ‘devleti yola getiren’ imajı yapmış, örgütünde daha güçlenmiştir. Apo ile görüşmeler kamuoyunun duyacağı, bileceği şekilde yapılırsa ne askerinizde, ne polisinizde moral kalmaz ama teröristler daha çok güven kazanır. Moral üstünlüğü karşı taraftaysa askerinize daha kolay saldıracaktır.”

Yorum yapmaya bile gerek yok, moral bozukluğunun yalnızca “hayatını terörle mücadeleye adamış askerlerin, generallerin haklarında bir karar olmadığı halde, toplu şekilde ve aylarca cezaevinde tutulması” olmadığı, terör örgütünün lideri ile yapılan görüşmelerin ona ve PKK’ya üstünlük sağlayacak şekilde duyurulmasının da etkisi, önemi bu mektuptan da anlaşılıyor.

YORGUN VE MORALSİZ ASKER!

Bunları yazdığımızda veya; o gencecik askerlerin “hayatı arazide geçen, her karışını bilen teröristler”in karşısına kısa bir eğitimden sonra çıkarılmasını ve özel harekat birliklerinin, helikopterlerin “anında destek vermek yerine bekletilmesi”- ndeki ihmali eleştirdiğimizde Genelkurmay da kızıyor.

Haklı olabilirler zira bölgede görev yapan birliklerin moralini bu eleştiriler, tartışmalar da bozar, kabul ediyorum. Ama el insaf, bu kaçıncı saldırıda ihmaldir, daha önce kaç kez tartışıldı bu ihmaller, onların yüzünden kaç gencimizi göz göre göre yitirdik?

Kaç kez yardım “saldırının ancak sonunda” yetişebildi.. Tam zamanında yetişenler oldu, bazı kahraman komutanlar çatışmaların ortasına helikopterle indi ama bunlar çok yıl önce oldu, maalesef son zamanlarda bir gecikme, ağırdan alma göze çarpıyor. 13 şehit verdiğimiz son saldırıda da kimlerin ihmali varsa bulunup gereken yapılmalıdır.

Tabii burada sadece asker kanadından değil, “o askerin bağlı olduğu sivil kanat”tan da söz ediyorum. Bir okurumuz yorumunda “Güney Kıbrıs’da bir cephanelik patlaması oldu, Savunma Bakanı da, Genelkurmay Başkanı da istifa ettiler, bizde neden kimse sorumluluğu almıyor” diye sormuş.

Bilmem anlatabilmiş mi?

*****


Kimle barışalım?

Aralarında önemli sanatçıların bulunduğu, 50’ye yakın kişi ve kuruluştan oluşan “Barış İçin Sanat” girişimi 21 Temmuz Perşembe günü “Barışalım Yeter Yürüyüşü” yapma kararı almış. Sanatçıların toplumsal sorunlarda ve tabii hayatları yok eden terör olaylarının çözümünde varlık göstermesi, ortaya çıkması benim de her zaman desteklediğim bir konudur. Ama bu karar “Aynur Doğan saldırının olduğu günün akşamı Kürtçe şarkı söylerken protesto edilmesi” nedeniyle alınmış. Oysa bu olayda da “sadece orada bulunan ve protestoyu yapan bir grup” söz konusu. Bunu bütün topluma mal etmek, “Kürtçe yayın yapan TV kanalları” açılmışken, Kürtçe albümler piyasaya çıkar ve dinlenirken, sanki “Türk ve Kürt vatandaşlar arasında toptan bir çekişme” ya da “küslük” varmış gibi bir algı yaratmak yanlış olmayacak mı?

ASLA KÜS DEĞİLİZ!

Ortada “demokratik çözüm”den söz edilen bir dönemde katliam yapan ve bunu “silinmeyecek bir acı bırakın” talimatıyla yapan bir terör örgütü var. Bu örgüt “savaşta olduğunu” iddia ederek saldırmayı sürdürüyor. Öldürdüğü askerlerin bir kısmı da Kürt, o aileler de evlat acısıyla yanıyor, durum öyle çelişkili ki örgütün siyasi uzantısı olan partinin Başkanı bile 13 askerin sırtından vurulmasından sonra “bundan üzüntü duyduğunu” bildirdi. Zira hiçbir istek, hiçbir amaç böylesi bir canavarlığa açıklama olamaz.

Bunun dışında Türk ve Kürt vatandaşlar, aydınlar, sanatçılar arasında bir kavga söz konusu değil, tam aksine bölge halkıyla konuştuğunuzda “üzerlerindeki PKK baskısını, bu baskının seçimlerde nasıl yoğunlaştırıldığını” onlar da anlatıyor.

O zaman “Barışalım Yeter” derken kiminle kimin barışmasından söz ediyoruz? Bence “Barış İçin Sanat Girişimi” yürüyüşten önce “kiminle kimin barışmasından” söz ettiklerini açıklasa iyi olur!

*****


Milas Belediyesi’ni kutluyorum!

Dün yazdığım gibi sabahın erken saatlerinde “İstanbul dışındaki ilk hayvan bakımevi” ziyaretimi gerçekleştirdim. Daha önce çıkan “hayvanlar bakımsız ve aç bırakılıyor” haberlerinden sonra benim de yazdığım ve ‘barınağı kapatamazsınız, izliyoruz’ dediğim Milas Belediyesi Hayvan Barınağı’na doğru yola çıktım. Gerçek tabloyu görebilmek için habersiz gittiğim için doğrusu yolda içim kararıyor, üzüleceğimi düşünerek sıkılıyordum. Eşimle birlikte Milas’a vardığımızda sora sora yolu bulduk. İlçe merkezinden uzakça bir yerde, Adalet Sarayı’nın arkasından geçen dar bir yol üzerindeki bakımevine geldiğimizde önce kapının yanında çoğunluğu güneş altında, küçük bir bölümünün üstü brandayla kapatılmış bir alandaki köpekleri gördük.

SİZ DE YARDIMA KOŞSANIZ?

Ben biraz da önyargı ile ‘Aman Allahım, onları kızgın güneşte bırakmışlar’ diye sızlandım ama hayvanların bakımından sorumlu İbrahim Bey “onların diğer köpeklerle kavga ettikleri için, geçici olarak orada tutulduklarını, kısırlaştırma süreleri bitince salınacaklarını” söyledi.

Sonra diğer köpeklerin bulunduğu bölümleri gezdim, yerler tertemiz yıkanmış, suları önlerinde.. Yemekleri (ki, çoğunluğu paket mama) günde iki kez veriliyormuş. Aralarında “sahipleri tarafından sokağa atıldıklar belli” cins köpeklerin de bulunduğu hayvanlar arasında zayıf olanlar var, hayvanseverler ilgilense, otellerle anlaşılsa daha iyi beslenebilirler ama bakımsız oldukları söylenemez.

‘Belediye isterse nasıl da başarıyor, bütün belediyeler bunu yapsalar, kedilere de aynı özeni gösterseler iki üç yıl sonra kısırlaştırılmamış sokak hayvanı kalmaz, kısırlaştıranları da medeni şekilde besler, bakarsak sorunu hep birlikte bitirebiliriz’ diye düşündüm.

Çektiğim fotoğraflar, Milas’ta “yeni doğmuş bebek köpekler” yarına..

DİĞER YENİ YAZILAR