AİHM’nin ‘Balbay-Haberal kararı’ ne olur?

Haberin Devamı

Dün bence ülkenin en iyi anayasa hukukçularından biri olan ve aynı zamanda Avrupa ülkeleri hukuku konusunda da uzman sayılan Doç. Dr. Ekrem Ali Akartürk’le “tutuklulukları kaldırılmayan milletvekilleri” konusunu konuştum. Amacım; ‘Bu davalar AİHM’ye gittiğinde karar ne olur’ sorusunun cevabını bulmaktı, çünkü yargı “tutuklulukları kaldırmama” inadını sürdürdüğü takdirde nasıl olsa gidecektir.

YSK’NIN KESİN HATASI VE TERÖR

Akartürk önce “Hatip Dicle’nin durumunu diğerlerinden ayırmak gerektiğini, burada ‘YSK kararının Anayasa’ya göre doğru olduğunu’, ancak Anayasa’nın ilgili maddeleri değiştirilirse onun durumundaki kişilerin milletvekili olabileceğini” söyledikten sonra şöyle devam etti; “Ama Anayasa değişse bile ‘milletvekilliği iptal edilip yerine başkası milletvekili olduğu için’ bu değişiklikten yararlanamaz, bu bir. İkincisi bu olayda YSK ‘hakkında kesinleşmiş hüküm olan birinin adaylığına baştan izin vermemesi gerekirken verdiği için’ açıkça hatalıdır.” Demek ki ne anlıyoruz; bu nedenle çıkacak gerginlik ve olayların biricik sorumlusu YSK imiş.

Dün PKK’nın elebaşlarından ve KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan “YSK’nın veto kararı savaş nedenidir” dedi ve aynı sırada Şırnak’ta karakola roketatarlı terörist saldırısı oldu. YSK bunun hesabını nasıl verecek?

YARGININ ZAFİYETİ VE FATURA!

Doç. Dr. Akartürk daha sonra “Asıl vahim yanlışın Mustafa Balbay, Mehmet Haberal ve Engin Alan’la ilgili olan tutukluluk kararında yapıldığını, 800 günde yeterli deliller toplanamamışsa bunun ‘yargılamada aksaklık olduğu’ anlamına geldiğini, bu zafiyetin cezasını insanların çekmemesi gerektiğini, yeterli delil olmadığı durumlarda ‘kuvvetli suç şüphesi var, kaçma ihtimali var’ diyerek emniyet tedbirini infaza çevirmenin çok büyük bir çelişki olduğunu” anlattı.

“Anayasa ‘Bu durumdakiler, adaylık sırasında hakkında mahkumiyet kararı olmayanlar milletvekili olabilir’ diyor. Ayrıca bu insanların bir kamu görevi var ve bu şekilde onu da yapamaz haldeler” dedi. AİHM için ise; “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Türkiye’yi en çok ‘uzun tutukluluk süreleri için’ mahkum ettiğini, bu dava önüne gittiği takdirde hiç şüphesiz yine edeceğini” söyledi. Bu iki ayrı durumda; YSK’nın ve yargının yaptığı yanlışlar nedeniyle faturanın halka çıkacağını görüyoruz.

Birincide kaos ve belki terör ile, ikincide ise AİHM’ye ödenecek tazminat parasıylaÖ Bu faturaları onların yüzünden niye biz ödeyelim, böyle haksızlık olur mu? Karara yapılan itiraz kabul edilmelidir!

*****

Bir bebek kedi elinizde öldü mü hiç?

Yonca Evcimik ve bir grup sanatçının “hayvanlara karşı işlenen zulüm ve tecavüzleri suç kabul eden yasanın yürürlüğe girmesi için” gösterdiği çabayı, aralarında Derya Baykal, Tan Sağtürk, Elif Dağdeviren gibi insanlığına inandığım isimlerin olduğu sanatçılar tarafından seslendirilecek bir şarkının gelirinin “Anadolu’da hayvan bakımevleri kurulmasına” harcanacak olmasını çok önemsiyorum. HAYTAP Hayvan Hakları Federasyonu’nun gönüllüleriyle yaptığı çalışmaları da, çaresiz sokak hayvanlarına yardıma koşan tüm gönüllü insanları da tabii..
Derdini söyleyemeyen ve Türkiye’de milyonlarcası perişan şekilde yaşayıp ölen, büyük çoğunluğun da umurunda bile olmayan hayvanları korumaya gönül vermiş, bu özverili insanların hepsine hayranım ben. Bir meslektaşımızın “kocadan ümidini kesmiş kadın, kayışı kopmuş kadın” ve benzeri sözlerle üzdüğü (çok mektup geldi, çok) bu “kimsesiz hayvanları korumaya çalışan” gönüllüler yalnız kadın değil, erkek de var... Henüz evlenmemiş birçok genç de var, evli olanların da kayışı kopmamış (!), kocadan ümidi kesmemişler, birçoğunu tanıyorum. Ayrıca, ben de aralarındayım, hem de nasıl!

HANGİ BELEDİYE HAYVANLARI KORUYOR?

Siz yazılarımı yine eskisi gibi okuyorsunuz ama ben son aylarda onları daha zor yazdım, çünkü artık diğer meşguliyetlerim yanında “bebek kedilerin hayatını kurtarmaya” da zaman ayırmam gerekiyor. Özellikle son bir ay içinde çok sayıda bebek hayvanı ölümden kurtardım ama birkaç tanesinin de “öleceğini bilip gözyaşları içinde onu okşarken, güç verecekmiş gibi kulağına sevgi sözcükleri fısıldarken” elimde öldüğüne şahit oldum. Bunların olmaması için onların sayısını “KISIRLAŞTIRARAK” azaltmamız nasıl önemli bilseniz!

Söz etmiştim size, belediyelerin yaptığı ama çoğu yetersiz kalan “hayvan klinikleri” ile ilgileniyor, inceliyor, gönüllülerden gelen bilgileri aktarıyorum. Hangi belediyelerin hayvanlara önem verip koruduğunu, hangilerinin ilgilenmediğini veya kötü şartlarda tuttuğunu da dün yazmaya başlamıştım, devam edelim. Ümraniye Belediyesi’nin ne yaptığı ile hayvan gönüllülerinin hiç ilgilenmediği, bu nedenle belediyenin de hiç ilgilenmediği ve “kötü” olduğu... Bağcılar’da hiç gönüllü olmadığı, hayvanların ahır gibi yerlere tıkılıp bir kısmının gereksiz şekilde “uyutulduğu”, Beylikdüzü-Gürpınar’da gönüllülerin olduğu ama son olarak “köpekleri bataklığa boşaltarak” adını duyurduğu... Bahçelievler Belediyesi’nin söz edilecek bir iyileştirme yapmadığı, Sultangazi, Sultanbeyli, Esenyurt gibi belediyelerin ise kısırlaştırdığı hayvanları ıssız kırsala veya otoban kenarlarına bıraktığı anlatılıyor.

Bu belediyeler isteseler, sadece İSTESELER; “ciddi çalışan birkaç eleman ve veteriner” ile, parklar-sığınaklar ayırarak kimsesiz hayvanları özenle yakalayıp kısırlaştırır, iyileşme dönemini bu parklarda geçirtir, yeni doğmuş yavrulara orada bakar ve birkaç yıl içinde sokak hayvanlarının kendiliğinden azalmasını sağlayabilirler. On binlerce zavallı hayvanın aç-susuz sürünmesi ve sokakları doldurması önlenirse fena mı olur, az önemli bir iş midir bu? (Topkapı’da harika bir hayvan barınağı olduğunu yeni duydum, gidip bakacağım. Demek ki isteyince başarmak mümkün.)

MEDENİ ÜLKE DEMEK İÇİN..

Artık zamanı geldi, bu konu halledilmeden, halının altına süpürerek “medeni ülke olduk” denmeyeceğine göre peşine düşecek ve belediyeleri “görevini yapmaya” zorlayacağız, ülke çapında; hayvanların özenle-yaralamadan yakalanarak “kısırlaştırılmasını sağlayan kampanyaları” açtıracağız. Bunu da hep beraber elimizi taşın altına koyarak, kendi çevremizde bulunan hayvanların kısırlaştırılmasını sağlayarak yapacağız, kenara çekilip “başkaları uğraşsın bana ne” diyerek, sadece internette “ben de hayvanseverim, kedim- köpeğim var vs” diyerek değil.

Lütfen bana yardım edin, sadece bulunduğunuz köy veya ilçenizdeki hayvanlar için çalışsanız yeter, onların dili yok ama bizim elimiz-dilimiz var, başarabiliriz!

DİĞER YENİ YAZILAR