Hüseyin Üzmez dışarıda, milletvekilleri içerde!

Haberin Devamı

Hani eskiden yargı kararlarını fazla tartışmaz, “yargıya saygı gösterilmeli” derdik ama o eskidendi, yargı siyasi bağımsızlığını yitirdikten sonra malum bu uysallık artık anlamını yitirdi. Hatip Dicle ve onunla birlikte tutukluluğu yargı kararıyla süren 5 bağımsız milletvekili için tartışmalar dün bütün hızıyla sürdü. Bu karar değiştirilmediği takdirde Türkiye ciddi bir karmaşanın içine girecek şüphesiz.

Ama öte yanda “hakkında hiçbir mahkumiyet kararı olmadığı halde cezaevinde tutulan” Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal için de “tutukluluklarının sürmesi” yönünde karar çıktı ki bu halihazırda daha büyük bir adaletsizlik içeriyor. Dün AKP Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ, Hatip Dicle için “Onun durumu Başbakan’ın 2002’deki durumuyla aynı değil, çünkü Dicle milletvekili adayı olduğunda hakkında mahkumiyet kararı vardı, oysa Tayyip Erdoğan’da yoktu” demiş.

BÖYLE KARAR OLUR MU?

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ise yaptığı açıklamada “Haberal ile Balbay’ın dokunulmazlık istemediğini, ‘Bizi yargılamayın’ demediğini, bu durumda yemin etmelerine konacak engelin halkın iradesini yok saymak olacağını” söyledikten sonra “onların hakkında bir karar olmadığını, YSK’nın da ‘seçilebilir’ kararı verdiğini, yargının ise ‘yeterli delil toplanamadı’ diyerek onları içerde tuttuğunu” hatırlatmış. Haklı olarak “3 yıldır nasıl yeterli delil toplayamazsınız” diye soruyor.
Gerçekten de eğer 3-4 yıldır devam eden bir davada suçlanan kişiler hakkında hala delil toplanamamışsa, “durun, aramaya devam edecek ve sizin aleyhinizde mutlaka bir delil çıkaracak, sizi orada tutacağız” anlayışıyla insanlara mahkumiyet yaşatılıp tüm vatandaşlık haklarının, insan haklarının ellerinden alındığı hangi hukuk devletinde görülmüştür? Varsa bir örneği bu yargı açıklasın.

KATİL, TECAVÜZCÜ TUTUKSUZ...

Ayrıca YSK dışında, Bekir Bozdağ’ın söylediklerine göre de “milletvekili adayı olduklarında hakkında mahkumiyet kararı olmayan kişiler” için milletvekilliği mümkün, burada zaten farklı bir şey söylemek de mümkün değil. O zaman “millet iradesi” o yargıya; seçtiği kişilerin neden hala israrla içerde tutulduğunu sorma hakkına sahiptir.
Hele de cinayetten tutuklu Hizbullah örgütü mahkumlarına, Hüseyin Üzmez gibi çocuk tecavüzcülerine “tutuksuz yargılama” kararı çıkarmayı başarmış ve onları serbest bırakmış bir yargıya bu soru kesinlikle sorulur. Ülkeyi gerginliğe sürüklemek ise amaç bilemeyiz ama bu adaletsiz kararlar yine gündemi kilitleyip, zaman kaybettirmekten ve olaylara neden olmaktan başka bir sonuç getirmeyecektir.

*****

Sarıgül CHP yönetimine girmeli!

Dün Mahmut Övür’ün SABAH’ta “Mustafa Sarıgül’ün CHP yönetimine girme ihtimali”nden söz ettiği yazısıyla ilgili haberi okumak beni sevindirdi. Nihayet doğru kararı verecek ve arkasında onu seven büyük kitleler bulunan bir ismi partilerinin yönetimine alacaklarsa “bravo” derim.
Seçim öncesi “CHP’nin Sarıgül’ü mutlaka değerlendirmesi gerektiğini” bir değil, birkaç kez yazdım. Bu yazılara gelen olumlu tepki ve müthiş sevgi ifadelerini ise yazacak zaman bulamamış, seçim sonrasına bırakmıştım. Yazının başlığı “Bu ne aşk” idi çünkü özellikle gençler ona büyük bir aşkla bağlı görünüyorlar.

BELEDİYELERE ÖĞRETSİN!

Peki, başarısız belediyeler nedeniyle oy kaybına uğrayan bir parti, bu kadar bir ilçe belediyesi başkanı olmasına rağmen “başarısı ve sempatisi” ile ülke çapında takdir, sevgi toplayan bir ismi almak ve en azından bu başarıyı diğer belediyelere yaymak için yararlanmak istemez mi? İstemiyorsa yine bir takım kıskançlıkların devreye girdiğinden başka bir şey düşünülemez.
Umarım Kılıçdaroğlu onun önünü tıkayan isimlere kulak asmadan bu adımı atar. Sonucun olumlu olacağına en ufak kuşku yoktur!

*****

Sokak hayvanı dostları az değil!

Gözlerime inanamıyorum, bu kadar çok “duyarlı, hayvan sever ve konuya zaman veren” insanımız olduğunu tahmin etmiyordum, ülkenin her köşesinden mektup yağıyor; “sokak hayvanlarının perişanlığı ve kısırlaştırılması” konularında bilinçlendirme çabam için teşekkür edenler, kendi yaşadıklarını veya yaptıklarını anlatanlar, belediyelerin alması gereken “hayvanlar için otomatik yemek-su aleti”ni anlatanlar ne ararsanız var. “Lütfen bu yazılarınızı kesmeyin, devam edin” diyorlar. Okurken mutlu oldum, çünkü ancak topluca bir şeyler başarabiliriz.
Dün hayvanlara kötü muamele edenlerin yanında “sokak hayvanları rehabilitasyonu” için uğraşan belediyelerin olduğunu yazarak Şişli Belediyesi’ni anlattım, devam edelim. Daha önce de söz etmiş olabilirim ama bunlar örnek belediyeler tekrarlayacağım; Beşiktaş Belediyesi aynı şekilde Ortaköy’de kedi bahçeleri ve barınak yaptırmış, hasta veya kaza geçirmiş kedilerin tedavi edildiği, sahipsiz kedi ve köpeklerin (elbette özenle, incitmeden-yaralamadan yakalanarak) kısırlaştırıldığı bir merkez açmış, onu da gezdim, Veteriner Doktor Zeki Şahinoğlu’nun ve diğer çalışanların işlerini nasıl sevgi ve özveriyle yaptığını, kimsesiz kedilerin hayatını kurtardıklarını izledim. Keşke her ilçe belediyesi aynı gayreti gösterse..Ve hayvan merkezleri daha büyütülse, daha donanımlı hale getirilse.

Bu arada “sokak hayvanları gönülüleri”nden, örneğin Özün Kanbay’dan gelen haberlerde hayvanları koruma ve kısırlaştırma işini “iyi ve kötü yapan belediyeler” isimleriyle anlatılıyor.

İYİ VE KÖTÜ BELEDİYELER!

Kağıthane Belediyesi “iyi”, Tuzla “iyi” ve özellikle yaptığı Kurtköy Doğa Parkı’ndan övgüyle söz ediliyor, Sarıyer için “şu anda iyi, çünkü daha önce hayvanlara yaptıkları infiale yol açtı” deniyor, Beykoz için de aynı durum geçerli, Şişli Belediyesi burada da “iyi” olarak yer alıyor, Beşiktaş “eskiden iyi değildi ama şimdi iyi” deniyor, Üsküdar ve Fatih “kendilerini hayvan sever gönüllülere teslim ettiği için işi çözmüştür” şeklinde anlatılıyor. Bakırköy için henüz iyi ya da kötü diye net bir kanı oluşmamış, Zeytinburnu Belediyesi için ise sokak hayvanı iyileştirmesi ve korunmasında“en kötülerden biri” olarak tanımlanmış. Nedenlerini ve diğer belediyeleri yazmaya devam edeceğim.

Görevini başaran belediyeler bana bildirirlerse gidip konuşacak ve burada yazarak onları kutlayacağım. Belediyeler unutmasınlar, kedi ve köpekler oy kullanmıyor ama hayvan severler kullanıyor, bundan sonra bu konu çok daha yaygın şekilde ele alınacak!

( Not; Bodrum’da ve diğer bazı il ve ilçelerde hayvan barınağı adı altında çok bakımsız, pis, hayvanların yazın kavurucu güneş altında, kışın buz gibi soğukta kafeslerde bekletildiği yerleri duyuyoruz. Bunları bilenler yazarlarsa, belediyeleri arayıp soracak ve onu da yayımlayacağım.)

DİĞER YENİ YAZILAR