Kadın "mahkûm'ların günahı ne?

Dün yine "mahkûmlara af konusu gazetelerdeydi. TCK'nın değişmesiyle bazı suçlara verilen cezaların hafifletilmesi sonucunda ilk etapta 7 bin 500 kişi cezaevinden çıkacakmış. Peki ya 17 milyon kadın mahkûm? Onlara ne olacak?

Haberin Devamı

Dün yine "mahkûmlara af konusu gazetelerdeydi. TCK'nın değişmesiyle bazı suçlara verilen cezaların hafifletilmesi sonucunda ilk etapta 7 bin 500 kişi cezaevinden çıkacakmış. Peki ya 17 milyon kadın mahkûm? Onlara ne olacak?

TCK'daki "Yasa değişirse sanık lehine olan hüküm uygulanır" maddesi suç işlemiş insanların değişiklikten yararlanmasını sağlıyor. Ama Medeni Kanun da kadın-erkek eşitliğini sağlamak, kadının mağduriyetine son vermek üzere yapılan değişiklik kadın nüfusunun yarısına uygulanmıyor.

Neden? Çünkü o Yasa'nın değiştirildiği tarihteki koalisyon partilerinden birinin, birkaç maço milletvekili bu konuda özel çaba harcayarak, hiç değilse kendilerinin mallarına zarar gelmesin, eşleri de güçlenmesin diye kanunun "Ocak 2002" tarihinden sonra uygulanmasını sağladılar.

Bunu da açık açık söylemekte çekinmediler; "Sevgide paylaşmaya gerek yok", "Kadın güçlenirse yuvalar yıkılır" türünden sözleri gazetelerde okuduk. Oysa asıl sevgi ve saygı varsa kimse "paylaşma"dan çekinmez, asıl o zaman bu yasanın uygulanmasına gerek kalmaz.

Dün Zülfü Livaneli AB ülkelerinde ve bizde "aile içi şiddet'e uğrayan kadın rakamlarını vermişti. Türkiye için açıklanan "kadınların yüzde 32'si rakamının gerçeği yansıtmayabileceğini, bir çoğunun şikayetlerini gizleyebileceğini de belirterek...

Doğrudur. Büyük ihtimalle Türkiye'de aile içi şiddete uğrayan kadın sayısı en az yüzde 45 civarındadır ama bizim ezik, yalnız, çaresiz kadınlarımızın çoğu bunu açıklamaya bile çekinirler. İşte bu korkuyu yaratan "Medeni Kanun haksızlığı" dır.

"Kaçırılan" kanun!
Maddi gücü ve gidecek yeri olmayan, yalnız veya çocuklarıyla ortada kalacak kadın, bir de üstüne her olayda 'erkeğin kazanıp-kadının kaybettiği ve suçlandığı' bir toplumda neyi, nasıl açıklayabilir?

Şiddetin her türlüsüyle karşılaşsa bile nasıl konuşabilir?

TCK'daki bu maddenin 'Medeni Kanun Mal Rejimi'nin olumlu değişikliği'ni de kapsaması, 'Yürürlük Maddesi'nin derhal gerçekte olması gerektiği gibi değiştirilmesi şarttır. Medeni Kanun'un hazırlık döneminde üniversitelerdeki Medeni Kanun Profesörleri, binlerce kadın hukukçu bu konunun önemini vurgulamış, Meclis'e açıklamalar göndermiş ama hiçbiri dikkate alınmayarak Yasa gizli gizli, bir gece yarısı emrivakiyle TBMM'den geçirilmiş, tabir caizse "kaçırılmış"tır.

Aynı değişiklikleri yapan bütün Avrupa ülkelerinde Medeni Kanun'daki olumlu gelişmeler bütün kadın nüfusa aynı şekilde uygulanmasına rağmen, bizde erkek-kadın arasında olanı giderilmeye çalışılırken kadınlar arasında ortaya çıkarılan bu ayırım, bu büyük haksızlık halen sürmektedir.

Yarın "AB için Kadın İnisiyatifi" grubuyla birlikte Türk kadınını tanıtmak ve anlatmak üzere Brüksel'e gideceğim. Schengen vizemin tarihi geçmiş olduğu için bugün yenilenmesi gerekiyor. Bir aksilik olmazsa Brüksel'de bu konu mutlaka gündeme gelecektir. (Hatta ben gidemezsem bile bunu sağlayacağım.) Söz veriyorum.

Burkalar gitmemiş meğer!
Kafalar kadına takıldı mı bir kez, din baskısı kadın üzerinden yapılmaya başlandı mı sonu gelmiyor. Afganistan'da Taliban rejiminden sonra kadınlar yüzlerini, gözlerini bile kafes gibi örülmüş bir peçe arkasına gizleyen burkalarını çıkarmışlardı. Onları bir süre makyajlı yüzlerinin üstünde saçlarına tutturuverdikleri şık eşarplarıyla gördük.

Dün Hürriyet'de çıkan seçim fotoğrafında bütün kadınlar yine aynı burkaların içindeydiler. Güvenlik açısından da, mükerrer oy kullanma açısından da sakınca yarattığı için burkaları kaldırıp yüzlerini sandık görevlilerine göstermek zorunda kalmışlar.

Şimdi bu kadınlara sorsanız, büyük ihtimalle onlar da Türkiye'de sadece saçları örten türban kullananları 'yeterince dindar' bulmadıklarını söyleyeceklerdir. Onlar da kimi aşırı baskıyla, kimi beyinleri yıkanarak, buna inandırılıyorlar çünkü.

İlâve olarak resim asmanın, TV seyretmenin, müzik dinlemenin, sokağa yalnız çıkmanın da dinen yasak olduğuna...

Başladı mı bitmiyor. Başladı mı durdurulamıyor. Keşke Bangladeş, Afganistan gibi örnekler diğer ülkeleri uyandırabilse!

DİĞER YENİ YAZILAR