Buyrun, Baykal seçim malzemesi oldu bile!

Haberin Devamı

Daha dün yazdım; ‘kaset skandalından sonra Baykal kalsaydı bugün onun hatası yüzünden partisi yıpratılacaktı, kalması
gerektiğini iddia edenlerin israrı yanlıştı’ diye.. Ve aynı gün Başbakan Erdoğan’ın harfiyen bu iddiayı gerçekleştirdiğini gördük. Siyasetin içinde yetişince insanın olayları önceden görmesi gerçekten daha kolay oluyor.. Erdoğan’ın konuşmasında eleştirilecek o
kadar çok şey var ki nereden başlayacağına karar vermek zor. Öncelikle; “kız öğrenciyi saçlarından sürükleyen korumalar” olayında da hatırlattığımız gibi boğazına kadar şiddete batmış bir ülkenin Başbakanı olarak konuşmalarında “sözel şiddet”ten vazgeçemiyor olması son derece üzücü ve yanlış. Bir yandan kendisi ve tüm yönetim kademesiyle diğer partileri “Biz sizin gibi hakaret etmeyiz, ağzımızdan kötü söz çıkmaz” diye eleştirdikten sonra “hakaretin Allah’ını” yapması tam bir çelişki.

ALLAH’A SAYGISIZLIK DEĞİL!

Bakın işte şimdi de beni “hakaretin Allah’ını” dedi, Allah’a dil uzattı diye tefe koyabilir ki haşa ben Allah’a sınırsız saygısı olan biriyim, hem de çocukluğumdan beri.. Ama o söyler, zaten Kılıçdaroğlu’nun kendisi için “Statükocunun Allah’ı” lafı için söylemiş bile.. “Yaradana yapılan bu küstahlığa gülüp geçemem, Mutlak yaratıcı olan Allahüteala’ya dil uzatmak gibi bir edepsizliğe, densizliğe imza attı” demiş.

Oysa bu gibi bize özgü deyimlerde “Allah’a saygısızlık” söz konusu bile değildir (mesele sadece seçim öncesi insanların dini duygularını kullanarak, din üzerinden propaganda yapmaktır ki esas burada dine saygısızlık söz konusu oluyor.) Türkçe uzmanları da net açıklayabilir, bu sözlerde “Allah” kelimesi kendi anlamında değil “Statükocunun en başta geleni” veya “hakaretin en büyüğü” anlamında kullanılmaktadır. Konuşmalarını yazan ekibin bu konudaki cehaleti midir sorun bilinmez ama
durum böyle olduğu için kendisi de İsviçre bankalarında parası olduğu iddialarına karşılık defalarca “İsviçre’de bir Allah kuruşu param yok” demiştir. Allah insan olmadığına ve parayla-kuruşla işi olmayacağına göre burada da kelime “tek bir kuruş bile” anlamını güçlendirme
amaçlı kullanılmıştır. (Dil dersi için ayrı ücret talep etmeyeceğim!!)

BAYKAL KASETLE GİTMESEYDİ?

Dönelim “Biz hakaret etmeyiz” dedikten sonra yapılan “en ağır hakaret”e, yani “hakaretin Allah’ı”na.. “Edepsiz, densiz” benzeri hakaretler TCK’da kesinlikle tazminat cezasına tabi bir suç aslında.. Ama hepsi bu değil, Başbakan
aynı zamanda ana muhalefet partisi genel başkanına “Sayın Kılıçdaroğlu böyle bir skandal kasetin genel başkanıdır. Yoksa onun haddine mi yahu” diyor.

Yani Kılıçdaroğlu’nun “bu mevkiyi hak etmeyeceğini”
tekrarlayıp duruyor. Tamamen “kimliğe, kişiliğe açık saldırı” değil midir? Neden kendisi veya diğer liderler hak ederken o etmesin, eksiği nedir? Seçildiği gün partisindeki
ve toplumdaki coşkuyu neden unutuyor? Baykal kaset olayıyla ayrılmadan çok önce “artık ayrılma vaktinin geldiği” kendi seçmeni tarafından da söylenmiyor muydu? Yapması
gerektiği gibi o aman ayrılsa Kılıçdaroğlu; partisindeki “öne çıkan isim” olarak yine de seçilmeyecek
miydi?

‘GENEL AHLAKSIZLIK’

Kılıçdaroğlu sırasını savdıktan sonra sıra (daha önce de, dün de söylediğim gibi) Baykal’a geliyor. “Kendisinden önceki beline hakim olamadı gitti ama şimdi milletvekili adayı.. Peki diğer taraftaki hanım milletvekili ne oldu? Onu aday yapmadılar, ikisi de suçlu değil miydi? Neden biri aday oldu? Kendisi eşiyle miydi ki bu onun özeli oluyor? Buna nasıl özel dersin, bu genel bir ahlaksızlıktır”. İşte bu (yine kesinlikle tazminata tabi ağır hakaret olan) sözler Baykal’ın ‘neden asla genel başkan kalamayacağının’ açık ifadesidir. Onun hatası partisini yıpratmak üzere bu durumda bile kullanılmaktadır ve olayları derin analiz yapmadan inananlar için çok yanıltıcı olabilecektir.

ÇEKİLMELİYDİ!

Burada bir tek doğru var; Deniz Baykal bunun olacağını gayet iyi bildiğine göre eğer partisini düşünse “kesinlikle milletvekili adaylığından da çekilmesi”, Antalya’yı tehdit unsuru olarak kullanmaması gerekirdi, zira doğrudur olayın iki tarafı aynı sorumluluğu paylaşır. Seçim gözleri nasıl da karartıyor, uğraştığımız konulara bakın. Ne yazık!

DİĞER YENİ YAZILAR